
Empati yorgunuyuz
Çevremizde bugünlerde herkes çok gergin. Kime dokunsak, “bir dokun bin ah işit” noktasındayız. Herkes kendince çok haklı, yaşamda büyük mücadele verdiğini düşünüyor. Ancak kimsenin onu anlamadığından yakınıyor; derdinde, sıkıntısında yalnız kaldığını hissediyor. Bunu sadece ideolojik ya da kavramsal anlamda değil, duygusal olarak da gözlemliyoruz. Yakın çevresindeki insanların onu bir türlü anlayamadığına dair yakarışlar duyuyoruz.
Empatiden uzak, birbirini anlamaktan geri duran ve yalnızca ben merkezci insanların oluşturduğu bir dünyanın faili haline geldik. Anlaşılmayı isteyen kişi, başkalarını anlamaktan çok uzak. Duygusal tükenmişlik sendromu yaşıyoruz. Sürekli olumsuz ve umutsuz düşünen, bir şey yapmak istemeyen, “hayattan keyif almıyorum” diyen insanlar… Oysa hayatlarına dışarıdan baktığımızda, yaşam akışlarının büyük ölçüde olağan olduğunu görüyoruz. Buna rağmen bu denli çökmüş hissiyat içinde olmalarını iyi okumak lazım. Farklı görüşlerin, düşüncelerin ve cinsiyetlerin bir araya gelip uzun uzun sohbet edemediği zamanlardayız.
Bu duygusal tükenmişlik, iletişim köprülerini yıkmış, kimseye tahammülü olmayan insanlar yaratmış durumda. Aslında biraz da haksız değiller. Gerçekten de hayatın zorlu şartları, başkalarının yükünü taşımayı zorlaştırıyor. Birey, elindeki imkânlarla yalnızca kendisine yetebildiği zaman, başka insanlara tahammülü kalmıyor. Ancak hayat dediğimiz yolculuk, paylaşarak, birbirini anlayarak, anlayış göstererek güzel ve anlamlı hale gelir. Toplumsal hayatın gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor.
“Biz” kavramı, tekilden oluşmaz. Biz olabilmek için farklılıklarımızı anlayış ve hoşgörüyle karşılamalı, empati köprülerini yeniden kurmalıyız. Temelleri sarsılmış, yıkılmaya yüz tutmuş bu empati yapısını onarmak için ilk adımı sen ve ben atmalıyız. Belki de en zorlu görev bizim omuzlarımızda. Birileri söylemeli. İnsanların bu kadar ayrıştığı, birbirinden uzaklaştığı bir dönemde, birileri bağları güçlendirmek için empatiyi tekrar hayatımızın merkezine taşımalı. Birbirimize biraz daha zaman tanıyalım, daha fazla vakit geçirelim, anlamak için önce dinleyelim. Ancak bu şekilde birbirimizle uzun soluklu bir yolculuğa çıkabiliriz. Binlerce yıl sonrasını hayal edebiliyorsak, o hayal için kurduğumuz köprülerin varlığı çok önemli.
Evet, empati yorgunuyuz ve bu yorgunluğu, tükenmişliği ancak birbirimize biraz saygı, biraz umut, biraz sevgi vererek iyileştirebiliriz. Yeryüzünde insanların muhabbet inşa etmek için kullandığı her kelime çok kıymetli. Kelimelerimizi, fikirlerimizi ve düşüncelerimizi olumsuzluğa, umutsuzluğa teslim etmeyelim. Can için, canlılar için yapılan yolculuk değerlidir. Kelimelerimiz isyana ve israfa değil, muhabbete ve umuda dair olsun.