Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Hafif yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
ANKARA
00:00:00
Öğle vaktine kalan
İSTANBUL
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Ara

Suriye’de “farklı yaradılış hakları” talebi var

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Suriye’de bir ileri iki geri devam ettirilmeye çalışılan normalleşme süreci bazen seslerin yükselmesine sebep olsa da “en kötü barış savaştan iyidir” mantığıyla ve en kısa zamanda sandığa gidilmesi umuduyla ŞİMDİLİK kabul görüyor halk tarafından. Lakin gelin görün ki bu mantık çerçevesi uzun vadede kabul görür mü orası bir muamma. Yaralar taze iken kimseler yeni bir aksiyona girmek istemez ve bir hedefe bağlar umudunu fakat yaralar kabuk tutmaya başlayınca yaşanan tüm acılar unutulup “yeniden yükselir sesler ve cenkler şayet beklentiler karşılanmazsa”… 

Suriye için en önemli başlık elbette ki SDG ve geçici Suriye Hükümeti’nin uzlaşmasıydı.10 Mart 2025’te masadaki 8 madde karşılıklı kazanımlar eşliğinde kabul edildi ve SDG, Suriye işleyişine dahil oldu. Bu dahil olma durumu Türkiye’de iki şekilde yorumlandı; a) SDG merkezi hükümete teslim oldu ve silah bıraktı. b) SDG tüm dünyada kabul gördü, güçlendi ve resmiyet kazandı. Her zaman olduğu gibi olaylara veriler eşliğinde objektif yaklaşma hassasiyetimi bu noktada da baş tacı ederek bende “b şıkkı” diyorum çünkü yıllardır yaptığım Suriye- SDG-Irak-ABD okumalarım beni b şıkkından başka bir yere götürmüyor. Evet SDG yürüttüğü doğru diplomasi-görüşme-davranış stratejisiyle, polemiklerden uzak duruşuyla, Kürt kimliğine sadık kalışıyla, Mesud Barzani’nin telkin ve rehberlik gücüyle Suriye Merkezi Yönetimi ile masaya oturup kendisini legalleştiren imzaları attı. Şimdi bundan sonraki süreci Türkiye adına “doğru okumak ve objektif dile getirmek gerekiyor gelişmelerin dışında kalmamak için”. 

Bu imzalar SDG, Suriye ve komple coğrafya açısından bir kayıp değil tam aksine önemli bir kazançtır çünkü Kürtler Ortadoğu ile birlikte Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafyanın asli, etkili, güçlü ve vazgeçilmez bir halkıdır. Şimdi eldeki tüm mevcut veriler eşliğinde Suriye’nin bu saatten sonra nasıl bir yol haritası çizeceğine biraz kafa yoralım dilerseniz. Yazımın başında da dediğim gibi Suriye’de şu an yaralar çok taze olduğu ve Esad sonrasının “belirsizlik” şoku henüz atlatılamadığı için herkes kendi köşesine çekilmiş ve huzurun-eşitliğin-adaletin-güvenliğin-kanuni düzenin nasıl inşa edileceğini görmeyi bekliyor. 

Ve 13 Mart 2025’te kabul edilen geçici anayasadan sonra hazırlanacak Yeni Suriye Anayasası’nın hangi değerler çerçevesinde hazırlanacağı merak ediliyor zira mevcut anayasa çoğu kesimin onayını almış değil. İki yıl öncesinden dile getirdiğim “Iraklılar emperyalizmin yarattığı tüm çekişmelerden ve ayrışmalardan yoruldu bu nedenle önümüzdeki süreçte Toprak Milliyetçiliği ve Irak Vatandaşlığı duygusu hız kazanacak” tespitimi bu noktada tekrar anımsatmak istiyorum. Arap (Şii-Sünni), Kürt, Türkmen (Şii-Sünni), Müslüman, Hristiyan, Ezidi ve daha nicesini SAYGI çerçevesinde Irak Vatandaşlığı ile taçlandıran Irak Anayasası şimdi de “Toprak Milliyetçiliği” üzerinde yoğunlaşmaya başladı. 

Çünkü 

Yeni Dünya Düzeni tüm yaradılış çeşitliliğine saygı duyan, gerekli haklarını teslim eden, birlikte kol kola yürüyen, kendi içinde huzuru sağlayan ülkeleri istiyor. Zira Yeni Dünya Düzeni bu çerçevede hareket etmeyen ülkeleri yutacak devasa kasırgalar eşliğinde geliyor. ÇÜNKÜ; Toprak(devlet), ayırt etmeksizin yağmurun her damlasını(evladını) hasretle kucaklayıp köklerine kadar sindirmeyi oradan da bu zenginliği tüm can damarlarına zerk etmeyi bilmezse; bulutun getirdiği bereket değil felaket olur... Suriye için de Irak’taki gibi “Suriye Vatandaşlığı” üzerine bir tespitte bulunur musun diye sorsanız biraz durup düşünürüm ve “bunun için daha çok erken” derim çünkü Suriye’deki çekişme-ayrışma-farklılıklara saygı durumu çok ilkel bir tablo çizdi onlarca yıl. Suriyelilerin Irak’tan çok daha uzun süren bir “yok sayma ve zulüm hafızasına” sahip olduğu halde direndiğini unutmamak gerekiyor. Irak Anayasası din-dil-mezhep-kültür(halk) farklılıklarını tanıyıp saygı duymuş ve gerekli tüm yaşam esnekliğini uzun zaman önce sağlamış ve sağlamaya devam ediyor. 

Suriye’de ise saygı adına-birlikte yaşamak adına hiçbir şey yoktu ve hatta kimliği verilmeyen üstüne de zulüm gören insanlar vardı yakın tarihe kadar. Irak halkı Saddam’dan sonra tüm çeşitliliğini özgürce tecrübe etti ve bizzat yaşadı. Iraklılar şimdilerde “Toprak Milliyetçiliği” bilincine varıyor. Suriyeliler onca yıllık yok saymadan ve zulümden sonra şimdi kavuştuğu kısıtlı huzurla dilini-dinini-kültürünü anayasal saygı çerçevesinde yaşamak, yaşatmak, kabul ettirmek istiyor öncelikle. Bunları yapmadan sadece/tek “Suriye Vatandaşlığına” sıcak bakar mı Suriyeliler? Zannetmiyorum. Özetle Iraklılar elde ettikleri din-dil-mezhep-halk çeşitliliklerini yasal kazanımlarla özgürce yaşamakla birlikte “toprak aidiyeti bilinciyle Irak Milliyetçiliği/Vatandaşlığı” kavramına da sahip çıkmaya başladı artık. 

Bunun Irak’taki en net görüntüsünü futbol başta olmak üzere elde edilen sportif zaferlerde Arap, Kürt, Türkmen, Hristiyan demeden herkesin mutluluğunda görüyoruz. Fakat Suriye’deki farklı din-mezhep ve halklar geçmişin baskıları ve zulümleri eşliğinde hep yok sayıldı. Şimdi Yeni Suriye ve Yeni Suriye Anayasası konuşulurken Suriyeliler şunu demez mi; “Şayet tüm farklılıklarımız yine görmezden gelinecekse ve sadece Suriye Vatandaşı olarak hepimiz tek tip görüleceksek geçmişte yaşadığımız onca acı ve verdiğimiz onca mücadele ne olacak? Suriyeliler de hazırlanacak yeni anayasada tıpkı Irak emsalinde olduğu gibi öncelikli olarak “Farklı Yaratılma Haklarına” saygı duyulmasını isteyecektir. Sonrasında da belki birkaç yıl sonra Suriye Vatandaşlığı-Toprak Milliyetçiliği çatısında buluşmayı isteyecektir. 

AMA ŞİMDİ DEĞİL… 

SDG ise yeni yol haritası eşliğinde siyaset ve diplomasi adımlarını hızla atacaktır bundan sonra. Ve gidilecek ilk seçimde coğrafya açısından önemli bir başarı ivmesi kazanacaktır SDG. Bu noktada tek soru var aklımda; Irak’ta KYB ve Suriye’de SDG ne zaman Türkiye ile karşılıklı resmi temaslarda bulunmaya başlayacak? Zira bu sorunun cevabı bölgenin huzuru açısından çok önemli…

Yorumlar
A
Adalet 2 gün önce
ırakta Türkmenle yok sayılmasını, nüfus ve kadastro binaların talan edilmesi,Kerkük’e nüfus kaydırılması normerleşme mi? Yoksa sadece dış güçlerin taşaronu olan örgütlerin mi hakları var.
BEĞENME
0
CEVAPLA