
Devletin gücü, siyasi istikrar ve CHP içindeki çatışmalar
Devlet, bir milletin varlığını ve devamlılığını sağlayan en önemli kurumdur. Güçlü bir devlet yapısı, hukukun üstünlüğüne dayalı işleyen mekanizmaları ve istikrarlı bir yönetimi gerektirir. Türkiye Cumhuriyeti, köklü devlet geleneği ve güçlü yönetim anlayışıyla her zaman milli birlik ve beraberliği koruma konusunda kararlı bir duruş sergilemiştir. Ancak son yıllarda, devletin temel mekanizmalarını hedef alan söylemler ve siyasi hesaplarla şekillendirilen algı operasyonları, kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik girişimler olarak dikkat çekmektedir.
Özellikle CHP içinde yaşanan son gelişmeler, muhalefetin ülkenin geleceği adına tutarlı bir vizyon ortaya koymak yerine iç hesaplaşmalarla vakit kaybettiğini gözler önüne sermektedir. Parti içindeki hizipler arasındaki çekişmeler, karar alma mekanizmalarını felç etmekte ve CHP’yi istikrarsız bir yapıya sürüklemektedir. Bugün gelinen noktada, CHP yönetimi içinde kimin söz sahibi olduğu bile tartışmalı hale gelmiştir. Bir yandan değişim çağrıları yükselirken, diğer yandan eski kadrolar bu değişime direnmeyi sürdürmektedir. Böyle bir tablo, muhalefetin halk nezdindeki güvenilirliğini de ciddi şekilde sarsmaktadır. Bu süreçte Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, CHP içindeki bölünmüşlüğü daha da derinleştirmiştir.
Hukukun işleyişi ve mahkemelerin bağımsızlığı çerçevesinde yürütülen bir süreç, yine muhalefet tarafından siyasi bir malzeme haline getirilmiş ve iktidara yönelik asılsız suçlamalar üretilmiştir. Oysa Türkiye bir hukuk devletidir ve adalet mekanizmasının aldığı kararlar, siyasi değil, hukuki çerçevede değerlendirilmelidir. Bir belediye başkanının yargılanması ya da aldığı ceza, siyasi tartışmalardan bağımsız olarak hukukun kendi kuralları içinde ele alınmalıdır. Ancak CHP içindeki klikler, bu süreci farklı yönlere çekerek kendi içlerindeki mücadelede avantaj sağlamaya çalışmaktadır. Öte yandan, Türkiye’nin istikrarını korumak ve ülkenin kalkınmasını sağlamak adına Cumhur İttifakı büyük bir sorumluluk üstlenmiştir.
Ekonomiden savunma sanayisine, dış politikadan sosyal devlet uygulamalarına kadar birçok alanda Türkiye’nin güçlenmesi için önemli adımlar atılmıştır. Savunma sanayisinde yerli ve milli projelerle Türkiye kendi silah sistemlerini üretir hale gelmiş, SİHA ve İHA teknolojilerinde dünya çapında bir başarı elde edilmiştir. Ekonomik zorluklara rağmen, Cumhur İttifakı halkın refah seviyesini artırmak için destek paketleri, yatırım projeleri ve istihdam odaklı politikalar geliştirmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin enerji bağımsızlığını sağlamaya yönelik doğal gaz ve petrol keşifleri, ülkenin dışa bağımlılığını azaltmada kritik rol oynamaktadır. Cumhur İttifakı, iç ve dış tehditlere karşı Türkiye’nin birliğini koruyarak, güçlü bir yönetim anlayışı sergilemektedir. Sınır ötesi operasyonlarla terörle mücadelede kararlı adımlar atılmış, ülkenin güvenliği için büyük fedakârlıklar yapılmıştır.
Aynı zamanda, uluslararası arenada Türkiye’nin etkinliğini artırmak için dengeli ve bağımsız bir dış politika benimsenmiştir. Tüm bu çabalar, Türkiye’nin geleceğini garanti altına almak ve halkın huzurunu sağlamak adına atılmış kritik adımlardır. Hükümetler gelir, gider; ancak devletin bekası her şeyin üzerindedir. CHP içindeki çekişmeler ve muhalefetin içinde bulunduğu istikrarsızlık, ülke yönetimine talip olan bir partinin ne kadar hazırlıksız olduğunu açıkça göstermektedir. Buna karşın, Cumhur İttifakı’nın güçlü yönetim anlayışı ve milli birlik vurgusu, Türkiye’nin geleceği için sağlam bir teminat oluşturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, halkının desteğiyle ve güçlü devlet mekanizmalarıyla yoluna devam edecektir. Bu nedenle, toplum olarak güçlü bir devlete sahip çıkmak, iç siyasetteki krizleri ve bölünmeleri doğru analiz etmek ve Türkiye’nin geleceği için milli birlik ve beraberlik içinde hareket etmek en büyük sorumluluğumuzdur. Türkiye, Cumhur İttifakı’nın liderliğinde yoluna emin adımlarla devam edecektir.