Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Hafif yağmur
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
ANKARA
00:00:00
İftar vaktine kalan
İSTANBUL
00:00:00
İkindi vaktine kalan
Ara

Farklı zaman, aynı sansasyon, aynı gazeteci ÜÇ KİTAP; BİR CİNAYET..

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Le Monde'un kurucusu Hubert Beuve-Méry…

“Meslektaş dillerde onun birer özdeyiş halinde dolaşan pek çok cümlesi var, özellikle de genç kuşak gazetecilere adadığı:
Mutlaka gerçeği söylemeli, bir bedeli olsa da...”

Gazetecilik ve gerçeklik arasındaki ilişkinin büyük bir sınavdan geçtiği bugünlerde, çok daha değerli..

Kıymetli olan bir başka deyim, fikr-i takip. Haber yapılan olayın gelişimini de izleyip okuyucuya iletmeyi tanımlar.
Son hafta medyaya yansıyanlar, iletişim, özelinde de gazetecilik okuyan öğrenciler açısından bir ders..

 

GAZETE Mİ, CASUS KARARGÂHI MI?

27 ve 16 yıl arayla raflarda yerini alan üç kitap..

Ortak özellikleri, özne de olan, Ortadoğu uzmanı İngiliz gazeteci David Holden. Ve yazarın 7 Aralık 1977'de Kahire'de esrarengiz şekilde vurularak öldürülmesi sonrası cinayetin bugüne değin esrarını muhafaza etmesi. 


Bir diğer ortak bağlantı, maktulün son akşam yemeğini Amman'da Kenize Murad ile yemiş olması ve bağlantılı olarak Murad’ı da içine katarak şekillendirilmeye çalışılan olaylar silsilesi.

Her iki kitap da piyasaya çıktığı günlerde Kenize Murad’ı, aynı ithamla gündeme getirdi.

Son kitap, Peter Gillman ve Emanuele Midolo imzalı:
“Kahire'de Cinayet: Soğuk Savaş Casusluk Sırrının Çözümü” 


Piyasaya çıkacağı 20 Mart öncesi yapılan haberlerle geçtiğimiz haftanın popüler konusu ‘Kenize Murad ve CIA ajanlığı’ meselesini ülkemizde gündemin ilk sıralarına taşıdı.

Kitap, 48 yıldır çözülemeyen ‘sırrın’ etrafında gelişirken, yazarların kendi çalıştıkları gazetenin nasıl bir casuslar karargâhına dönüştüğünü anlattıkları gerçeği arama hikayesi.

Kahire'de Holden ile birlikte olan bir diğer Sunday Times muhabiri John Slade-Baker mesela, MI6 ajanı, eski albay..

James Bond'un yaratıcısı ve Sunday Times dış haberler müdürü olmadan önce eski bir istihbarat şefi olan Ian Fleming tarafından bir istihbarat ajanı olduğunun tamamen bilincinde olarak işe alındı. 

Fleming'in işe aldığı bir diğer isim Ortadoğu'ya gönderilen ekibin bir parçası olan Tony Terry

Terry, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz istihbaratı için çalışmış ve 1947'de Fleming tarafından The Sunday Times için muhabir ve Almanya'da MI6 ajanı olarak aynı anda çalışmak üzere kişisel olarak görevlendirilmiş.

Fleming'in gazetede işe aldığı bir diğer savaş zamanı istihbarat görevlisi, gazeteci ve tarihçi Donald McCormick..

KAŞIKÇI CİNAYETİNİ DÜŞÜNÜNCE

David Holden’a dair bilinenler ise özetle şöyle:
“Sıradan bir muhabir değil, casus. Gazeteci olmadan önce KGB tarafından işe alındı. Daha sonra CIA'ya dahil oldu. Çift taraflı ajan olma ihtimali çok yüksek. Öldürülmesinin en muhtemel nedeni bu olabilir.”

Bir başka iddia daha gündeme gelmiştir o günlerde..

“Richard Johns'la birlikte yazmakta olduğu Suud Hanedanı ile alakalı kitap.”

Ölümünden beş yıl sonra Johns tarafından tamamlanarak piyasaya çıkan, Suudi Arabistan'ın tarihini, kültürünü ve politikalarını anlamak isteyenler için değerli bir kaynak olarak kabul edilen, "The House of Saud"


Entrikalar, yolsuzluklar, tehlikeli bağlantılar, cinayetler ve Suudi Sarayı.

Suudi Arabistan hükûmetine muhalif Suudi gazeteci ve köşe yazarı Cemal Kaşıkçı’nın yaklaşık 7 yıl geçmesine rağmen bir türlü çözüme kavuşmayan cinayeti akla geldiğinde…

Bildiğim kadarıyla kitap hiç Türkçeleştirilmedi, pek çok ülkede de yasaklandı.

Buna karşın Türkiye’de akademisyenler tarafından da sık sık alıntılandı.

Türk Tarih Kurumu’nda yer alan Dr. Salâhi R. Sonyel imzalı, "Lawrence, Haşimi Araplarını Osmanlı İmparatorluğu’na Karşı Ayaklanmaları İçin Nasıl Aldattı (İngiliz Gizli Belgelerine Göre)" çalışması bunlardan.

Sonyel’in yazısındaki alıntıda, “İngiliz tarihçilerinden David Holden ve Richard James’in ‘küçük, kendini beğenmiş ve düzenbaz’ olarak nitelendirdikleri Şerif Hüseyin, İngiltere’nin kışkırtmasıyla, daha sonra “Arap isyanı” olarak anılan akımın önderi oldu.” ifadeleri yer alıyor.

Hasan Köni'nin “ABD’nin İslam Politikası” çalışması da örnek..

Kitap alıntısında Köni, “Quincy Paktı’nın üzerine düşen tek gölge Filistin sorunu olmuştur.
Kral’a Musevilerin Almanlar karşısında çektikleri ızdırabı anlatan Roosvelt’e karşı İbni Suud, Musevilere onlara baskı yapan Almanların evlerini ve topraklarını vermesini önermiştir. Fakir Filistin’e Musevilerin yerleşmesini bir türlü kabul etmemiştir.” cümlelerine yer veriyor.

TARİHÇİLER GÖZÜYLE

Murad’la alakalı haberler gündeme geldiğinde ilk olarak gazetemiz yazarı, aileyi Türkiye’de en iyi bilen isimlerden Ömer Eroğan’la beyin fırtınası yapma ve tüm detayları birinci ağızdan dinleme fırsatım oldu.

Yazılan, çizilen, konuşulanlar..

En son Murat Bardakçı da kaleme aldı.

"İnsanı güldürmeyin!" vurgusu yaptığı yazısında, "Basınımız haberin üzerine atladı ve Kenize Murad’ın CIA ajanı olduğu yazıldı... Fakat Sunday Times’ın haberinde böyle bir iddia geçmiyordu!" dedi.

Haberi Türkiye’ye duyuran Hürriyet Gazetesinden İhsan Yılmaz’a özellikle yer verdi ve "İnsaflı davranan ve doğruyu ifade eden sadece İhsan Yılmaz idi" cümlesiyle de altını çizdi..

Bardakçı, belli ki, Hürriyet'te yer alan haberin sunuş şeklinden bihaberdi. 


Geçtiğimiz hafta Çarşamba, 12 Mart günü yayımlanan haber, Hürriyet Gazetesinin 1. Sayfasından, "Kenize Murad'ın CIA Belgesi" başlığı ile anons edilmişti oysa..

Alt başlığında da kesin hükme dayalı bir ifade:
“İngiliz The Times gazetesi V. Murad’ın torunu ünlü romancı Kenize Murad’ın CIA için çalıştığına ilişkin belge yayımladı.”

Devamında da KOD ADI 'UNPOLO/1' ara başlığının altında şu cümle:
“Belgeye göre 1939'da Paris'te dünyaya gelen Kenize Murad, Ortadoğu uzmanı olarak muhabirlik yaptığı 1973 yılında, CIA tarafından 'UNPOLO/1' kod adıyla muhbir olarak görevlendirildi. Kenize Murad olayı doğrularken tekliften 1 ay sonra görevi bıraktığını söylüyor. The Times ise bu ilişkinin 1979'a kadar sürdüğünü iddia ediyor.”

O gün gazetenin 1. Sayfasını okuyan pek çok okur için artık Kenize Murad bir CIA ajanı.
Muhbirlik yapmış, üstelik bir de kod adı vardı.

En ciddi dediğiniz de dahil olmak üzere birbirinden alıntı yapan pek çok internet sitesi haberi, "Osmanlı Hanedan üyesi CIA çıktı" başlığı ile girmişti bile.

Oysa The Times gazetesinden alıntılanan haberin yazarı Emanuele Midolo bile itirazını dile getirerek; pek çok meslektaşa, yapılanın yanlış olduğunu bildiren bir e-posta göndermişti. Yazısından alıntıyla verilen haberlerin “en üst satırdan başlayarak bir dizi yanlış içerdiği” konusunda meslektaşlar uyarıldı.

Bunlar yaşanırken eş zamanlı Türkiye'ye gelen Midolo, Kenize Murad'la söyleşi yaptı.

Geçtiğimiz pazar günü de Sunday Times’ta yayımlandı.


Murad'ın "Mata Hari gibi gösterildiğinin” altını çizdiği ve kesin bir ifadeyle "Hiçbir zaman CIA için çalışmadım." dediği yazı..

16 YIL ÖNCE

Biraz geriye, 2009’a dönelim, kitaplardan bir diğerine, bir best seller..

Harold Evans “ My Paper Chase”.

Türkiye’de gündeme getiren isim tanıdık, Hürriyet Gazetesi Pazar Ekinde Kültürazzi köşesinde İhsan Yılmaz.. 


2009 Eylül’ünde kitabın çıktığı günlerde ‘Tuhaf bir cinayet ve tanıdık bir isim’ başlığıyla haberleştirdi.

Yazıda, şu alıntıya yer verildi:
“Murad, iki gün sonra Şam’a dönmüş. Tuhaf, çünkü Suriye devlet başkanı aynı günlerde Sedat’a karşı toplanan Arap zirvesine katılmak için Libya’ya gitmişti. Ortadoğu’dan haber çıkaran serbest muhabirin Şam yerine Libya’ya gitmesi gerekirdi...”

Devam ediyordu Yılmaz:
“Harold Evans, bu acı olaydan bir de ders çıkarmış. “Ne kadar vatansever olursa olsun, hangi sebeple olursa olsun gazeteci istihbarat örgütü adına çalışmayı kabul etmemeli.”

Yazıya bugünün tersine birkaç gün sonra itiraz geldi.

Ekimin ilk günlerinde o gün Milliyet gazetesinde yazan tarihçi, akademisyen ve yazar İlber Ortaylı’ydı sesini yükselten. 


‘Kenize Murad’ın başına gelen’ başlığıyla kaleme aldığı yazısının ikinci bölümünde Ortaylı, “Kültürazzi’ye tavsiyelerim var” diyor ve ekliyordu:
“Hazin olan bizden birinin Harold Evans’ın bu imalarını daha da abartarak sayfasına taşıması...
Kenize Murad bizim arkadaşımızdır. Türkçe yazamasa da (ki bu onun kabahati değildir, sürgündeki Osmanlı nesilleri öyle oldu) Türk yazarıdır ve iyi bir yazardır. İkincisi ve asıl önemlisi 30 sene evvelki cinayet hikayelerini böyle parlak (!) yorumlarla ve boy boy resimlerle ortaya koymak hukuka da aykırıdır.”
 

Dip not yerine:
Türkiye, Kültürazzi köşesinin gerçek kimliğini Ertuğrul Özkök'ün Eylül 2020'de kaleme aldığı yazısında öğrendi:
"Takma isimle en çok kişiyi kandıran magazinci: İhsan Yılmaz.

Hürriyet’teki Kültürazzi köşesinde yıllarca Selim İleri’ye benzetilen logo altında, “Bu köşeyi Selim İleri yazıyor” diyenleri tiye alarak dalga geçen harika kültür köşesinin gerçek yazarı."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *