Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Rain and snow
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
ANKARA
00:00:00
Sahur vaktine kalan
İSTANBUL
00:00:00
Sahur vaktine kalan
Ara

Çanakkale 18 Mart Deniz Zaferi ve Tarihî Bir Destanın Hikâyesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Osmanlı Devleti, Kasım 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na dâhil olduktan sonra, geniş ve stratejik bir coğrafyaya hâkim olması nedeniyle birçok cephede mücadele etmek zorunda kalmıştı. Bu cepheler arasında en kritik olanlardan biri de şüphesiz Çanakkale Cephesi’ydi.
İtilaf Devletleri; Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak, başkent İstanbul’u ele geçirerek aynı zamanda İslam coğrafyasının merkezi konumundaki hilafet makamını kontrol altına almak ve Rusya’ya doğrudan yardım ulaştırmak amacıyla Çanakkale Boğazı’nı geçmeyi hedeflemişti.
Böylece Başkenti ele geçirilen Osmanlı Devleti, savaşın başında saf dışı bırakılacaktı.
Dolayısıyla İtilaf Devletleri için Çanakkale’nin geçilmesi, başkent İstanbul’un düşürülmesi ve Osmanlı Devleti’nin doğrudan etkisiz hale getirilebilmesi için en etkili ve kısa yoldu. Başka bir ifadeyle, Çanakkale geçildiğinde İstanbul düşecekti. Bu ise diğer cephelerin de çökmesi anlamına gelecekti. Bu da Osmanlı Devleti’nin egemenlik ve bekasını tehdit etmenin yanı sıra tüm Türk ve Müslüman coğrafyasının tamamıyla zor durumda kalmasına yol açabilirdi. Osmanlı Devleti açısından en stratejik noktalardan biri olan Çanakkale, İstanbul ve Karadeniz’i Ege ve Akdeniz’e bağlayan hayati bir geçiş noktasıydı. Aynı zamanda devletin başkentini, hilafet makamını ve Anadolu’nun bağımsızlığını savunmak için de hayati önemdeydi. Bu yüzden Osmanlı ordusu, tüm imkânsızlıklara rağmen gösterdiği destansı savunmayla dünya tarihine altın harflerle yazılan bir direnişe imza atmıştı.
 

18 MART 1915: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!
İtilaf ordularının Çanakkale Boğazı’nı geçmek için ilk denemeleri, İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan müttefik donanmayla olmuştu. Bu kapsamda henüz Kasım 1914’te Osmanlı’ya savaş ilanıyla Çanakkale Boğazı’na atışlar yapan müttefik donanma, 19 Şubat 1915’te de bölgeyi deniz yoluyla geçmek üzere kapsamlı bir taarruz harekâtı başlatmıştı.
Ancak savunma tabyalarının başarılı direnişi ve özellikle Osmanlı topçularının isabetli atışları sayesinde İtilaf donanmasının saldırıları başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Birleşik donanmanın asıl büyük taarruzu ise 18 Mart 1915’te başlamıştı. İngiliz ve Fransız donanmalarından oluşan müttefik kuvvetler, Çanakkale Boğazı’nı geçmek için tüm güçleriyle saldırıya geçmişse de bir kez daha Osmanlı ordusunun çetin mukavemeti karşısında büyük kayıplar vermişti.
Bu zaferin kazanılmasında büyük paylardan biri de Nusret Mayın Gemisi’ne aitti. Komutan Tophaneli Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in idaresinde 8 Mart gecesi Boğaz’a döşenen mayınlar, 18 Mart günü müttefik donanmasını ağır kayıplara uğratmıştı. Bouvet, Irresistible ve Ocean zırhlıları Osmanlı topçularının isabetli atışları ve mayınların da etkisiyle batırılmış,
Agamemnon ve Inflexible gibi güçlü savaş gemileri ağır hasar almıştı. Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa (Korgeneral Cevat Çobanlı) ve Kurmay Başkanı Yarbay Selahattin Bey’in (Tümgeneral Selahaddin Adil) stratejik planlamaları, Osmanlı askerlerinin azmi ve Seyit Onbaşı gibi kahramanların insanüstü
çabaları bu büyük zaferin temel taşlarını oluşturmuştu. Nitekim Seyit Onbaşı, 215 kilogramlık top mermisini tek başına sırtlayarak bataryaya yerleştirmiş ve düşman gemilerine yaptığı isabetli atışla tarihe geçen kahramanlardan biri olmuştu.
Sonuç olarak Osmanlı ordusu, donanmasını sınırlı ölçüde kullanmasına rağmen, dünyanın en güçlü donanmasına karşı kara tabyalarındaki güçlü savunması, isabetli topçu atışları ve Nusret Mayın Gemisi’nin stratejik yerleştirdiği mayınları sayesinde büyük bir zafer kazanmıştı. Bu durum, 18 Mart’ta elde edilen muzafferiyetin ne denli önemli ve büyük bir başarı olduğunu açıkça ortaya koymaktaydı. İtilaf Devletleri için ise bu mağlubiyet, büyük bir moral çöküntüsü yaratmıştı. İngiliz ve Fransızlar, Çanakkale’nin deniz yoluyla geçilemeyeceğini anlamış ve bir sonraki aşama olarak kara harekâtına yönelme kararı almışlardı.
 

İTİLAF DEVLETLERİ İÇİN AĞIR BİR ŞOK
O dönem için dünyanın en güçlü askerî gücü konumundaki İngiliz kuvvetleri ile müttefiki Fransız birliklerinden oluşan birleşik donanmanın Çanakkale’yi geçememesi, büyük bir şok etkisi oluşturmuştu. Öyle ki bölgeye saldırdıklarında, Çanakkale Boğazı’nı çok zorlanmadan geçebileceğini düşünen İngilizler, ilk etapta herhangi bir kara harekâtı planlamamışlardı. Zira müttefik donanmanın büyüklüğüne ve gücüne güveniyorlardı. Üstelik Osmanlı Ordusu, daha iki yıl önce Balkan Savaşları’nda büyük bir bozgun yaşamış ve
yıpranmış bir orduydu.
Esasen Müttefikler kendilerine o kadar güveniyordu ki İngiltere’nin Çanakkale Cephesi Komutanı, Londra’ya gönderdiği raporda İstanbul’a iki hafta içinde ulaşmayı planladıklarını bildirmişti. Hatta İngiltere Hükümeti, İstanbul’u ele geçirdiklerinde kullanmak üzere kağıt para bile bastırmıştı. Bu banknotlar Çanakkale harekâtının başında Rum gönüllülerine ve bazı müteahhitlere de dağıtılmıştı. Çanakkale’de elde edilen nihai zafer sonunda Osmanlı Hükümeti, “Bu kağıt paraların paçavradan farkı yok” diyerek banknotları gazetelerde
yayınlatmıştı.
Sonuç olarak Müttefiklerin savaş başında bir kara operasyonu planlarının olmadığı, 18 Mart zaferinden sonra yaklaşık bir ay boyunca harekete geçememelerinden de anlaşılıyordu. Bu bağlamda 18 Mart’tan 24 Nisan’a kadar olan 35 günlük sürede, Çanakkale’yi geçmek için bir kara harekâtı planlaması yapmışlardı. Bu sırada Akdeniz’deki en önemli üs ve aktarma merkezi olan Mısır’dan Limni Adası’na 75.000 asker getirilmişti.
İngiltere ve Fransa sömürgelerinden asker toplayarak Çanakkale Cephesi’ne yollamaya başlamıştı.
 

KARA SAVAŞLARI: CESARET VE SONSUZ FEDAKÂRLIKLA YAZILAN DESTAN
Denizde başarısız olan İtilaf Devletleri, 24 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na büyük bir çıkarma harekâtı başlamışlardı. İngiliz ve Fransız askerlerinin yanı sıra bu iki ülkenin sömürgeleri olan Avustralya, Yeni Zelanda (ANZAC) ve Senegal’dan getirilen birlikler, Osmanlı siperlerine saldırmak üzere Arıburnu, Seddülbahir, Kumkale ve Anafartalar bölgelerine çıkartma yapmıştı.
Çanakkale Cephesi’ndeki kara savaşları, Boğaz’ın Gelibolu ve Anadolu yakasındaki mücadelelere sahne olmuştu. Bu cephe İngilizlerin taarruzu ve buna mukabil Osmanlı savunma tertibatı çerçevesinde dört alt cepheden oluşmuştu. Bu cepheler; Kumkale (Anadolu yakası) Seddülbahir (Gelibolu Yarımadası’nın Ege’ye bakan uç noktası), Arıburnu ve Anafartalar’dı (Seddülbahir’in kuzeyi).
Osmanlı kuvvetleri, özellikle Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal’in komutasında bu saldırılara karşı büyük bir direniş sergilemişti. 57. Alay Kumandanı Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey’den 57. Alay’ın geri dönmeyi düşünmeyen yiğitlerine, Seddülbahir’de az sayıdaki yiğidiyle düşmanı püskürten ve sonrasında yeniden cepheye koşup şehit olan Ezineli Yahya Çavuş’tan “Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!” diyerek askerlerini korkusuzca savaşa çağıran Yarbay Mustafa Kemal’e kadar Çanakkale ve Gelibolu’nun her karışında adeta cansiperane bir mücadele yaşanmış, direniş sergilenmişti. Kara Muharebeleri, deniz harbinden çok daha kanlı geçmişti. Çanakkale Cephesi’ndeki 50 binden fazla şehidin büyük bir çoğunluğu bu kara savaşlarında verilmişti. Binlerce Osmanlı askeri, vatanları uğruna canlarını feda etmiş, ancak Çanakkale’yi düşmana teslim etmemişti. Osmanlı’nın kararlı direnişi karşısında İngiliz ordusu ağır kayıplar vermiş ve bu cephede başarı kazanamayacağını anlamıştı. Yeni atanan İngiliz komutanlar dahi savaşın
gidişatını değiştiremeyince, 9 Ocak 1916’da Gelibolu tahliye edilmiş ve Osmanlı ordusu, Çanakkale Kara Zaferi’ni kazanmıştı.
 

ÇANAKKALE ZAFERİ’NİN ÖNEMİ VE SONUÇLARI
Çanakkale Zaferi, Osmanlı Devleti için sadece bir cephede direniş sergileme veya bir kazanım değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesiydi. Öyle ki buradan sergilenen yüksek mücadele ruhu, Türk ordusunun ve milletinin bağımsızlığını koruma azim ve kararlılığını ortaya koyarken Millî Mücadele’ye de örnek teşkil etmiş, ilham vermişti. Başkent İstanbul’un işgalini önleyen bu zafer, Osmanlı Devleti’nin savaş dışında bırakılması planını akamete uğratmıştı. Ayrıca İtilaf Devletleri’nin müttefiki olan Rusya’ya yardım ulaştırılamaması, Rusya’daki iç karışıklıkları artırarak 1917’deki Bolşevik Devrimi’ne giden süreci hızlandırmıştı.
 

SON SÖZ: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!
Bugün, Çanakkale Zaferi’nin 110. yıl dönümünde, başta vatan uğruna canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimiz ve cesaret timsali gazilerimiz olmak üzere tüm kahramanlarımızı bir kez daha rahmet ve şükranla anıyoruz. “Çanakkale Geçilmez!” sözü, sadece bir askeri zaferin ifadesi değil, aynı zamanda milletimizin bağımsızlık ve özgürlük uğruna verdiği mücadelenin en güçlü temsili mahiyetindedir.
Türk milletinin azmi, fedakârlığı ve vatan sevgisi, Çanakkale’de bir destan olarak yazılmış ve tarihe altın harflerle kazınmıştır.
Ve son söz olarak şunu ifade etmek isterim ki her yıl dönümünde büyük bir gururla yâd ettiğimiz Çanakkale Zaferi ve bu zaferi ortaya çıkaran şanlı mücadele ruhu, sadece bugüne özel andığımız veya aklımıza getirdiğimiz bir durum olmamalıdır. Aksine her zaman şevk ve ilham aldığımız, birey ve ülke olarak yaptığımız her işte, üstlendiğimiz her misyonda daima hissetmemiz gereken ecdat mirası olarak telakki edilmelidir.

Bu vesileyle aziz Şehitlerimize ve Kahraman Gazilerimize sonsuz saygı ve minnetle…

Fotoğraf 1: Çanakkale Cephesi’ndeki Deniz ve Kara Savaşlarında iki tarafın konuşlanmasını gösterir temsili harita

Fotoğraf 2: İngilizlerin biri 60 diğeri 120 gümüş kuruşluk Osmanlıca ve İngilizce yazılı iki farklı versiyonla bastırdığı kağıt paralardan 120 kuruşluk olanı - BOA. HR. MA. 1140/88.

Fotoğraf 3: Çanakkale’deki kara savaşlarında kazanılan bir muharebe zaferi sonrası Türk askerleri

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *