Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Hafif yağmur
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
ANKARA
00:00:00
Öğle vaktine kalan
İSTANBUL
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Ara

Umudun adı Türkiye

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bundan tam 17 yıl önce Suriye’ye bir sempozyum için gitmiştim. Suriye’nin başkenti Şam’dan başlayan ve sonrasında Halep, Hama, Humus şehirlerini de kapsayan bir geziydi. O günlere beleğimde kalan ve beni etkileyen en dikkat çekici şey özellikle Halep, Hama ve Humus’ta Suriyelilerin Türkçe konuşmalarıydı. Çok şaşırmıştım çünkü Arapça ana dili olan bir ülkede bu kadar çok kişinin Türkçe konuşuyor olması dikkati çeken bir şeydi.

 Türkçe konuşan kime sorduysam herkesin mutlaka Osmanlı’dan kalma bir hatırası vardı. Dedeleri Türk olanlar vardı zaten kendisini Türkmen olarak tanımlayan Türklerdi bu Suriyeliler. Hiç unutmuyorum Suriye’nin ünlü Kasiyun dağı vardır. Bütün Şam’ı tepeden görebilen harika manzarası olan bir yerdir.

Hani şu 8 Aralık Suriye özgürlüğünden sonra Dışişleri bakanı Hakan Fidan ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın çay içip tepeden Şam’a baktıkları dağ. İşte oradan bahsediyorum. İşte tam 2008 Mayıs’ında biz oralarda gezerken bizim Türk olduğumuzu anlayıp yanımıza yaklaşan bir aile vardı. Kendilerinin Türkmen
olduklarını söyleyip kısa bir sohbet etmiştik. O günlerde de Türkleri görünce heyecanlanan ve hemen yanımıza yaklaşan işte bu Suriyelilerdi. Çok hatıra var aklımda mesela Emevî camileri. 

Büyük ve küçük diye ayrılıyorlar. Büyük Emevî camiinde Hazreti Hüseyninin başının olduğu söylenen bu camiyi de ziyaret etmiştik.
On yedi yıl önceki bu seyahati bir masal gibi hatırlıyorum. Maalesef seyahatimden 3 yıl sonra da hepimizin yakından tanık olduğu iç savaş başladı.

Bu kez Türk Kızılay’ının davetlisi olarak bir grup basın mensubu ile Suriye İdlip’teydik. İdlip, Hatay Cilvegözü sınır kapısına çok yakın. İstanbul’daki iki ilçe kadar yakın diyebilirim. Gönüller sınırlardan daha yakın adeta iç içe. Bunu her adımda görebilmek mümkün. Gerek Suriyeli görevlilerin gerekse kenarda koyun otlatan çobanın bizlere bakışından hissedebiliyorsun.

Bir de rakamlara bakalım… Türk Kızılay Ramazan ayı boyunca Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında mazlumlara el uzatarak toplam 7.1 milyon ihtiyaç sahibine umut olacak. Elbette bu insani destekten çok önemli bir pay olan 1 milyar 922 milyon liralık yardım 2011’de başlayan iç savaşın sona ermesiyle yepyeni bir
döneme adım atan komşu ülke Suriye için. Manevi arınma ve toplumsal dayanışmanın en güçlü hissedildiği bu ayda Suriye’ye özel ilgi gösteren Türk Kızılay,

35 bin gıda kolisi, 110 bin iftar, 75 bin adet bayramlık ve 9 adet sevgi butik mağazası üzerinden ihtiyaçların karşılanması yoluyla toplamda 135 milyon 250 bin TL değerindeki yardımları, 345 binden fazla insana ulaştırıyor.

Al Şami Engelli Kampı’nda gördüklerim

Ziyaretimizin ilk durağı Türk Kızılay tarafından Suriye İdlip’te özel bir kamp alanı inşa ederek dezavantajlı insanların yaşam ihtiyacı karşılanmış olan Al Şami Engelli Kampı’ydı. Dezavantajlı ailelerin barınması için özel durumlarına göre inşa edilmiş bu kampta 1200 kişi yaşıyor. Kampta gördüklerimi anlatmaya o andaki hislerimi aktarmaya kelimelerin yeteceğini sanmam. Savaşın çirkinliğinin bütün izlerini insanların bedenlerinde gördüğüm kadar gözlerinde de gördüm. 

Çocuklar yine de en umut verici ve bizi hayata bağlayan onlardı. Savaşın acımasızlığına rağmen dünyayı yeşertecek olan yine çocuklar olacak diyorsun gördüklerin karşısında. Türk Kızılay’ının, Türk beklenendir misyonunun bütün ağırlığını üzerinde hissederek gerçekleştirdiği yardım faaliyetlerini her adımda görmek mümkün.

Türkleri gördüklerinde Suriyelilerin gözünde büyük bir güven ve bir eminlik hissi yayılıyor. Bunu özellikle Türk Kızılay başkanı Prof Drç Fatma Meriç Yılmaz’ı Suriyeli kadınların kucaklamalarından anlayabiliyoruz.

Engelli erkek olmak

Erkekler; bu kampta belki de beni en çok etkileyen gruptu. Erkeklerin bedenlerindeki eksikliklerinden kaynaklanan duruşlarındaki çaresiz savaşın gerçek yüzünü ortaya koyuyordu. Çünkü bu coğrafyada erkek güçlüdür. Erkek güçlü olmalıdır. Evine, ailesine, eşine, çocuklarına göğüs gerecek, siper olacak, ekmeğini kazanacak olan erkeğin engelli olmasının verdiği çaresizliği beni derinden sarstı. Tek bacağı ile koltuk değneklerine tutunarak yürümeye çalışan ama bizi görünce yine de gülümseyen adam. Kolu, eli kopmuş genç adamlar. Gözleri görmeyen delikanlı. Yaşlı yürüyemeyen dede. Bize bakarken içlerinden geçeni anlamamak mümkün mü?


Onların çaresizliğine mi üzülürsün bir şey yapamamanın verdiği sıkıntıya mı yoksa eksiksiz olan bedenimin varlığından rahatsız olmaklığı mı dile getireyim. Bu kampta her ailede en az bir engelli var. Bazı ailelerde daha da fazlası var. Sadece bedensel engelli değil zihinsel engelliler de var.

Sadece Allah’a ve Türklere güveniyorum

Herkesin derin acılarla dolu hikayesi var. Bir adam evinin önünde taş merdivenlerde oturuyordu. Eşi arkasında ayakta kapıya yaslanmış kampa gelen Kızılay ekibine gülümseyerek bakıyordu. Bir de erkek çocuk vardı yanlarında. Adam bakışlarıyla bana selam verdi. Cep telefonunu gösteriyordu meğer benimle konuşmak istemiş. Telefonunda Arapça Türkçe tercüme programı vardı. O Arapça anlatıyor Türkçe yapay zeka söylüyordu. Esad’a karşı savaşmış. Engelli olmuş aylarca hastanede yatmış. Yüzünde çok büyük bir acı vardı. Aslında hepsinde aynı acı var ama bizi görünce de öyle bir yapışıyorlar ki görmek lazım. Adamın adını bile soramadım.

Sorular bile anlamsız kalıyor bu acıların karşısında. Memnun musun dedim. Sadece şu cevabı verdi; “Sadece Allah’a ve Türkiye’ye güveniyorum” dedi. Gözlerimden usulca süzülen yaşları yanıma koşan çocuğun Türkçe seslenmesiyle sildim. Meğer Abdürrezzak 3 gün önce Bursa’dan buraya göç etmiş. Diğer çocuklar, genç kızlar utangaç ama bir de o kadar sıcak ve samimi sarılışları var ki yaşamak lazım diyorum sadece. Fotoğraf çektirmeyi çok seviyorlar. Bir şey istemiyorlar. Verilen çikolataları, bisküvileri utanarak alıyorlar.

Türk Kızılay’ın yetimhane iftarı için yola çıkmadan bir kez daha geriye dönüp Al Şami engelli kampına bakıyorum. Savaş çok kötü diyorum içimden. Şunu da not almışım defterime, “Türklerin olmadığı hiçbir yerde ot bitmiyor. Ya yalancı otlar yeşertiliyor ya da kurak kalıyor”.

Yetimlerle iftar

Türk Kızılay, İdlib Lojistik Operasyon Merkezi 5000 metrekarelik alan üzerine kurulmuş. Aynı alanda 2019 yılında açılan Sevgi mağazası o günden bugüne yetimlerin giyim kuşam, okul ihtiyaçlarını karşılayan bir yer. Yetimhanelerde psikososyal destek de alan çocuklar bir yandan üniversiteye de hazırlanıyorlar. Bu yıl 175 öğrenci üniversiteyi kazanmış. Genel başkan Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz Suriye’de dirençli bir toplum yaratmak için var gücüyle çalıştıklarını ifade etti. En dezavantajlı grup gibi görünen çocukların aslında daha hızlı bir şekilde hayata tutunduklarını ve geleceğe umutla bakıp toplumu iyileştirebildiklerini söyledi.

Burada da yetimler bize büyük bir sevgi yumağı oluşturdular. Hepimiz heyecanla iftarı beklerken çocuklar yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle koşarak yanlarımıza gelip adımızı soruyorlar. El uzatıp kendi isimlerini söylüyorlar. Hepsinin gözünde aynı parıltı var. Bir kız çocuğu üzerimdeki Filistin örtüsünü neden taktığımı sordu. Ben de Suriye kardeş Filistin kardeş diyerek cevapladım. Yüzüne Özgür Suriye’nin yeni bayrağını boyayan çocuklar da vardı.

Türk Kızılay Suriye görevlilerinin hepsi canla başla yardım faaliyetlerini yerine getiriyorlar. İftar esnasında bir konuşma yapan Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz özellikle ‘’Bu Ramazan da Kalbimiz Bir Soframız Bir’’ sloganıyla kurdukları kardeşlik sofralarından bahsetti. Ramazan ayı boyunca İdlip, Halep, Şam ve Humus illerinde toplamda 105.609 adet iftar vereceklerini bizlerle paylaştı.

Kızılay’ın İdlip Lojistik Merkezi, 30 tır malzeme alabilen 1.000 m2’lik bir depolama alanına sahip büyük bir operasyon alanı. İhtiyaç sahiplerine malzemeler bu depolardan ulaştırılıyor. 15 Türk Kızılay personelinin canhıraş çalıştığı depoda büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kesimlerinin yapılıp, etlerin paketlendiği bir tesis de yer alıyor. Ekmeklerin yapıldığı bir fırın da mevcut.

Türk Kızılay Genel Başkan Fatma Meriç Yılmaz’ın öncülüğünde Suriye’de Türk’ün varlığını, insanlığını ve gücü hissettiriliyor. Diliyoruz ki Suriye kalıcı bir barışla yoluna devam eder ve bizim de kardeşliğimiz daim olur.


Kızılay’ın iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana; 

Suriye’nin Kuzeyinde 9 farklı sektörde, gerek kendi kaynaklarını kullanarak gerekse de paydaşları ile iş birliği içerisinde insani yardım operasyonlarını sürdürmektedir. Bugüne dek; Sınır Yardımları Programı kapsamında Türk Kızılay İnsani Yardım Kanalı olarak adlandırılan aktif 8 kapıdan yaklaşık 81 bin araç geçişi ile insani yardım sağlamış. Toplamda 8 milyon adet gıda kolisini, 226 milyon adet ekmeği, 29 milyon adet gıda malzemesini Suriyeli kardeşlerimizle paylaşmış. Yardım eli bir taraftan da İdlib bölgesinde Kızılay tarafından desteklenen 13 yetimhanede hayatlarına devam eden yaklaşık 900 yetimin üzerinde olmaya devam ediyor. Bölgedeki barınma ihtiyaçlarının karşılanabilmesi adına hayata geçirilen Türk Kızılay Briket Ev Projesi Suriye’ye yapılan en büyük insanı yardımdır.


Öte yandan Kızılay’ın paydaş kuruluşları ile ortak yürüttüğü nakit destek programları ile eğitim sektörü destekleri de devam etmekte ve devam edeceği ifade ediliyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *