Ortadoğu’da GÜÇ; ölüm ve zulüm ile abâd olur. Ve bu güç abâd oldukça ayrışmaya,
gruplaşmaya, kendinden olmayanı devre dışı bırakmaya, türlü türlü oyunlara ihtiyaç duyar
çünkü güçlü olmak isteği zamanla devletine görev anlayışından uzaklaşıp kişiyi zehirler!
“Güç Grupları” dallanıp budaklandıkça kendi bağımsızlığını ilan edecek öz güvene kavuşur
ve bir zamanlar yan yana yürüdüklerini devre dışı bırakacak planlara yönelir.
Özetle devlet işleyişi içindeki dengelerin(grupların) güçlenmesi, bir süre sonra kılıçların
birbirine karşı çekilmesine sebep olur; tıpkı İran da olduğu gibi…
Kasım Süleymani öldürüldüğünde nasıl ki; ‘bu saldırı ABD ye ait olsa da Süleymani’nin
öldürülme sebebi İran içinde yaşanan Şii-Şii güç çekişmesidir’ dediysem şimdi de İran
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin, Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve
beraberindekilerin ölüm sebebi de ‘Şii-Şii güç çekişmesine bağlıdır” demek
istiyorum.
İRAN İÇİN NOT ALIN:
-Kasım Süleymani nin öldürülmesi.
-Mahsa Amini (başörtüsü) Olayları.
-Süleymani’yi anma töreninde 104 kişinin öldürülmesi.
-Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopterinin düşmesi/düşürülmesi ve Reisi ile birlikte sekiz
kişinin daha hayatını kaybetmesi.
AYRICA:
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirdiği Bağdat ziyaretinde, Ankara ve
Bağdat’ın Kalkınma Yolu Projesi dahil onlarca anlaşmaya imza atması. Ve yine
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Erbil ziyaretiyle Barzani Yönetiminin yanında olduğu mesajını
vermesi.
-Zengezur Cumhuriyeti’nin giderek sesini dünyaya duyurması.
-Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Tahran ziyareti.
-Avrupa Birliği’nin zayıflayarak dağılmanın eşiğine gelmesi, ABD’nin bu durumdan olumsuz
yönde etkilenmesi ve Batıdaki çöküşü görerek Doğu ülkeleri ile iş birliğine yönelen liderlerin
başına gelen kötülükler (Slovakya Başbakanı Robert Fico-Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic).
-Çin lideri Şi Cinping’in, Putin'i resmi ikametgahı (sadece çok özel konuklarını burada
ağırlar) Zhongnanhai'de ağırlaması.
Ve tüm bunlarla birlikte İran/Şii etkisinde olan Irak’ta son süreçte yaşanan Şii-Şii çekişmesi
nedeniyle İran’ın siyasete-bürokrasiye-diplomasiye-iş dünyasına-basına-medyaya ve daha
nicesine atadığı isimlerin maddi manevi güç bulmasıyla İran’ın kontrolünden çıkma ve “yeni
biad merkezlerine yönelme” girişimlerini de unutmamak gerekiyor.
Kendisine nefes aldırmayan İran’dan oldukça sıkılan “Üst Irak Aklının” uzun zamandır bir
çıkış yolu aradığını ve milliyetçi Iraklıların da sesini yükseltmeye çalıştığını unutmamak
gerekiyor.
Bunca çekişme/entrika arasında belli dönemlerde güç dengelerinin “daha fazlasını isteyerek”
değişim yaşaması çok normal. Mesela Irak başta olmak üzere coğrafyada fazlasıyla güçlenen ve büyük bir sevgiye sahip olan Kasım Süleymani’nin İran’ı dinlemediği ve kendi başına
hareket ettiğini işin içindekiler çok iyi biliyor.
Süleymani öldürüldükten sonra (şimdi Reisi’nin ölümü sonrasında olduğu gibi) İran yönetimi
hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden siyasetine devam ederken Irak halâ Süleymani’nin
yasını tutuyor.
Özetle; devlet içinde yer alan dengelerin (grupların) haddinden fazla maddi-manevi-yetkisel-
makamsal güçlenmesi aynı çatı altında kılıçların çekilmesine sebep olur Ortadoğu’da!
Şimdi gelelim İran üzerinden İran-Irak-Suriye-Ortadoğu şekillenmesine.
Daha önce birkaç yazımda Ortadoğu için yeni huzur çatısı olarak nitelendirdiğim “Türkiye ve
Mısır iş birliğine şimdi Suudi Arabistan’ı” da eklemek istiyorum. Bilhassa da Suudi
Arabistan’ın önümüzdeki süreçte Irak için önemli bir kapı/denge olacağına inanıyorum.
Türkiye-Mısır-Suudi Arabistan üçlüsünün lokomotif olacağı üçlü ittifak, Ortadoğu’nun ve
Afrika’nın revize edilmesinde etkili olacaktır zira bölge halkları huzur-güvenlik-istihdam-
mutlu bir gelecek istiyor…
Birkaç yıl önce; “Ortadoğu’da yeni kartlar dağıtıldı ve bu kartlar açıldıkça yeni güçleri, yeni
liderleri, yeni sınırları, yeni yönetim şekillerini, yeni çatı oluşumları, yeni ideolojileri, yeni
terör örgütlerini ve mevcuttaki terör örgütlerinin nasıl revize edileceğini göreceğiz”
demiştim…
Ve uyandığımız her yeni gün hızla açılan bu kartlarla yüzleşiyoruz…