İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

​SEÇİM SONRASI İSTİKRAR PROGRAMI VAR MI?

YAYINLAMA:

10 günlük bir tatil arasından sonra tekrar merhaba… Ben Göcek, Dalyan, Kalkan ve Kaş koylarında gezerken Âl-i Osmân ülkesinde rüzgârlar bir oradan, bir buradan esmiş. Dolar patlamış, borsa şahlanmış, memura ve işçiye zamlar yapılmış, bir taraftan da vergi ve zam yağmuru sağanak haline gelmiş. Zât-ı Devletleri Sayın Cumhurbaşkanımız Rusya ile yaptığı adı konmamış Avrasya İttifakından ufak ufak ayrılma hamlelerini başlatmış ve eski dost NATO ittifakına yeniden göz kırpmaya başlamış. CHP genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu seçim galibiyetini (!) tekrar açıklamış ve parti başkanlığını kimseye kaptırmayacağını beyan etmiş. Yeni müttefiki de Zafer Partisi ve Sayın Ümit Özdağ olmuş. Sırf bizde mi böyle? Hayır, kefere memleketlerinde de sular durulmuyor. Fransa’da bir kısmı kaçak bir kısmı da sömürge vatandaşı olan lümpen proletarya ayaklanmış, Paris savaş alanı gibi olmuş. Rusya Wagner’in isyan teşebbüsü sonrasında halâ daha gergin. İsrail’de halk hükümete karşı protestolarını sürdürüyor.

Bugün ülkemizde Sayın Nebati’nin mümessili olduğu Türkiye Ekonomi Modeli’nin sonlanmasının ardından hayata geçen yeni ekonomi rejimini anlatacağım… Biraz güleceğiz, biraz da düşüneceğiz. Ne yapalım, güleriz ağlanacak hâlimize…

SEÇİM SONRASI NE DEMİŞTİK?

Seçim öncesi ve sonrasında birçok defalar bu köşede yazdığım gibi TEM geçici ve seçim kazanmaya yönelik popülist bir ekonomi programıdır. Örnek olarak bundan 1 ay önce yazdığım ve bu köşede yayınlanan 5 Haziran tarihli “SEÇİM ÖNCESİ VE SONRASI AK PARTİ” başlıklı yazımdan bir alıntı yapayım:

“Seçim öncesi ne demiştik? Faiz düşürüp açıktan para basmaya, Türk parasını değersizleştirmeye ve çılgın gibi kredi dağıtmaya dayalı bu program pandemi sırası ve sonrasında oluşan ekonomik koşullarda seçim kazanmaya yönelik bir popülist programdı. Her popülist program gibi seçim kazanıldıktan sonra sonlanacaktı. … Önümüzde çok sert bir istikrar programı ve dış politikada ciddi bir değişim hamlesi bulunmaktadır. Bu ne anlama gelir? Kısaca açıklayayım:

Hükümetin birinci önceliği negatife düşen net rezervlerdir. … Swap sonrası net rezervlerde “dost” ülkelerden gelen emanet paranın net rezervlerden çıkarılması ile elde edilir ki, bu değer de -60 milyar dolar civarındadır. Bu gerçeklere bağlı olarak Sayın Şimşek’in çözmesi gereken en acil problem en azından 60 milyar dolarlık, daha iyisi 100 milyar dolarlık uzun vadeli dış destek sağlamaktır. …

Tek başına dış destek yeterli mi? Hayır, Sayın Şimşek’in gelmesi ile belli olmuştur ki, ciddi bir istikrar programı uygulanacaktır. Faizler ilk etapta yüzde 15’e çekilir, sonra da verilere göre yüzde 30’a kadar yolu vardır. Özellikle ticari kredilerde daralma olur. Bireysel kredilere de ciddi sınırlamalar getirilmesi beklenmelidir. Memur maaş zamları yapılır, 3 milyon memurun maaşı çok büyük bir yekûn temsil etmemektedir. Ama esnafın, özellikle ucuz krediyle yüzdürülen küçük firmaların işi gayet zor olacaktır. Kurun kademeli olarak 2024 yılına kadar yükseltilmesi gerekir. Tahminim 2024 yılı başı için Dolar 24 TL, Avro 26-27 TL’dır. Kamu harcamalarında kısıntıya gidilir, yeni ihaleler ve yeni kadrolar açılmaz. Bunlar ilk tahminlerim… Hükümet programı açıklansın, tekrar yorumlarız.”

HÜKÜMETİN EKONOMİ PROGRAMI VAR MI, VARSA NE?

Yukarıda alıntıladığım görüşlerim üç aşağı beş yukarı doğrulanmaya başladı. Hükümetin açıklanmış bir programı hal-i hazırda yok. Ama uygulamalarından anladığımız 2024 yerel seçimlere kadar bir jonglör gibi top çevirmeye devirmeye edecek. Ben tatildeyken açıklanan iki önemli nokta oldu: Birincisi ciddi miktarda bir memur maaş zammı yapıldı. En düşük kademelerde yüzde 85’e en yüksek kademelerde ise yüzde 40’a yakın bir maaş zammı. Daha önce de yazdığım gibi memur zammı bütçe dengelerini çok fazla etkilemez. Ama niteliksiz iş gücü mükâfatlandırılmış, nitelikli iş gücü ise cezalandırılmıştır. Esas turbun büyüğü Kanal İstanbul gibi büyük masraflı, üretken etkisi hiç olmayan ve ertelenebilecek yatırımlar ile kamuda var olan büyük harcama israfıdır. Bunların kısılacağı, sonlandırılacağına yönelik her hangi bir emare gözlemlenmemektedir. Öte yandan Maliye Nazırımız Mehmet Paşa bütün gücüyle dolaylı vergilere yüklendi. İğneden ipliğe zam yağmuru başladı. Bunun olacağını bu köşede defaatle yazmıştım. Beklenen oldu. Aslında bunu görebilmek için kâhin olmaya da gerek yoktu. Maliye Bakanları yüzde 40 kayıt dışı ekonomiyi kayda almayı, haramzade, mirasyedi ve istifçilerden vergi toplamayı zaman kaybı sayarlar. Bundan bir müddet önce, (zannedersem 2015 yılı) Beştepe’de yapılan bir istişare toplantısında zamanın Maliye Nazırı Naci Ağbal'a şöyle sormuştum: “Neden KDV'yi düşürmüyorsunuz? Biliyorsunuz dolaylı vergilerin toplam vergi geliri içinde payı çok yüksek. Bu vergi adaletsizliği yaratmaz mı?” O da "Ben de biliyorum adaletsiz ama bu durumdan gayet memnunum. Çünkü benim görevim bütçeyi denkleştirmek. Gerekirse hiç düşünmeden KDV oranını daha fazla arttırırım." demişti.

İkincisi yukarıdaki alıntıda bahsettiğim gibi Merkez Bankası faiz oranını yüzde 15’e çekti. Döviz satışlarını yasakladı. Aksine döviz alımlarını da başlattı. Döviz rezervlerindeki açık yavaş yavaş düzelmeye başladı. Önümüzde yaz dönemi var. Turizmden ve bavul ticaretinden gelecek dövizlerin önemli bir kısmı Merkez Bankası tarafından satın alınacak. Bu yüzden kurda hızlı bir düşüş beklemiyorum. Ama kanaatimce Merkez Bankası ve hükümet yılsonunda Dolar fiyatını 24-25 TL arasında dengeye gelecek şekilde yönlendirecektir. Ama ne dost ülkelerden gelecek para ne de turizm parası açığı karşılamaya yetmez. Onun için dış desteğe ihtiyaç vardır.

DIŞ DESTEK NASIL SAĞLANABİLİR?

Âl-i Osman ülkesinde Sultan Mecit Han merhumdan bu yana gelenek haline gelmiş bir uygulama vardır: Hükümetler kendi harcamalarını disiplin altına almak istemezler, israfa varan kamu harcamalarına devam etmek isterler. Bu açıkların ancak bir kısmı ahalinin ümüğünü sıkarak karşılanabilir. Daha kolay ve kısa vadede daha az acıtıcı bir yol vardır: dış borç. Yani kefere ülkelerinden gelecek borç parayla gösteriş harcamalarına devam etmek. Ancak dış borçlar birikince ve ödeme vakti gelince, bu dış borcu ödemek için ya milletin ümüğüne tam çökersiniz ya da devletin ve milletin hazinesinin yönetimini keferelere bırakırsınız. Bu dün Düyun-u Umumiyye idi, bugünse IMF. Bir üçüncü yol dış politikada taviz vererek, belki ittifak değiştirerek ekstra dış borç elde etmektir. Bugün Zât-ı Devletleri Sayın Cumhurbaşkanı, savaş süresince Türkiye’de kalması üzerine anlaşılan ve Neo-Nazi ideolojisinde olan Ukraynalı Azov Taburu komutanlarını Ukrayna’nın kukla Cumhurbaşkanı Zelensky’e verdi. Bu aslında Rusya ile adı konmamış askeri ve jeo-politik ittifaktan ufak ufak ayrılacağımızın göstergesi olabilir. Sırada İsveç’in ve ardından Ukrayna’nın NATO’ya alınması kararları var. Hükümet ricali bir adım atmıştır ve beklemektedirler. Eğer ABD tarafında bir yumuşama gözlemlenir ve ciddi miktarda dolar akışına müsaade edilirse, yeniden sıkı bir NATO müttefiki olma yoluna girebiliriz. Yok, karşı tarafta bir tavır değişimi olmazsa, bir kaç bakanın görevden affı kabul edilir ve Putin’le yola devam denilir. Bu süreç 2024 yılı yerel seçimlerinden sonra IMF ile kapsamlı bir anlaşma ile sonuçlanır.

Bugünlük bu kadar. Cumartesi Yahya Kemal’in şiiriyle sizleri buluşturacağım.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *