İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

​KAPİTALİZMİN KABUK DEĞİŞTİRME SÜRECİ VE KRİZLER - III

YAYINLAMA:

Geçen pazartesi günkü yazımı şu sözlerle bitirmiştim: “Özellikle son kırk yılda gözlemlenen gelişmeler modern teorinin iddialarını desteklemektedir. Artık icatlar ekonomiye dışsal / egzojen bilimsel çalışmalara bağlı olarak üniversitelerde değil, tersine ekonomiye içsel / endojen AR-GE ve inovasyon yatırımlarına bağlı olarak firmaların laboratuvarlarında üretilmektedir. Dolayısıyla teknolojik gelişme bilimsel erdem ve basiretten çok firmaların kâr elde etme iştahına bağlı olarak gelişmektedir.”

Bugün bu gelişim sürecini, teknolojik değişimin nasıl ekonomiye ve topluma yayıldığını inceleyeceğim.

TEKNOLOJİNİN VE İNOVASYONLARIN YAYILMASI

İnovasyonların yayılması, yeni fikirlerin ve teknolojinin nasıl, neden ve hangi oranda yayıldığını açıklamaya çalışan bir teoridir. Teori, Everett Rogers tarafından ilk kez 1962'de yayınlanan “Diffusion of Innovations” adlı kitabında popüler hale getirildi. (Rogers, Everett (16 August 2003). Diffusion of Innovations, 5th Edition. Simon and Schuster. ISBN 978-0-7432-5823-4.)

Rogers, yayılmanın, bir sosyal sistemdeki katılımcılar arasında zaman içinde bir inovasyonun iletildiği süreç olduğunu savunuyor. İnovasyonların yayılması teorisinin kökenleri çeşitlidir ve birden çok disiplini kapsar.

Rogers, beş ana unsurun yeni bir fikrin yayılmasını etkilediğini öne sürüyor: İnovasyonun kendisi, benimseyenler, iletişim kanalları, zaman ve sosyal sistem. Bu süreç büyük ölçüde sosyal sermayeye dayanmaktadır. İnovasyonun kendini idame ettirebilmesi için yaygın olarak benimsenmesi gerekir. Benimseme oranı içinde, bir yeniliğin kritik kitleye ulaştığı bir nokta vardır. 1989'da, “Regis Mckenna Inc.” danışmanlık firmasında çalışan yönetim danışmanları, bu noktanın erken benimseyenler ile erken çoğunluk arasındaki sınırda olduğunu teorize ettiler. Niş çekiciliği ile kitlesel (kendi kendine yeten) benimseme arasındaki bu boşluk, başlangıçta "the marketing chasm / pazarlama uçurumu" olarak etiketlendi. Yani bir inovasyonun ilk çıktığı aşamada onu benimseyen çok az sayıda firma bu inovasyonla gelişen yeni üretim teknolojisini, yeni enerji kullanımını veya yeni ürünü topluma tanıtmaya ve benimsetmeye, yani inovasyonu pazarlamaya, çalışırlar. İnovasyonun toplumun genelince benimsendiği noktaya kadar olan dönem “pazarlama uçurumu” olarak tanımlanır.

Benimseyenleri, yenilikçiler / inovatörler, erken benimseyenler, erken çoğunluk, geç çoğunluk ve geride kalanlar olarak sınıflandırabiliriz. Yayılma kendini farklı şekillerde gösterir ve büyük ölçüde benimseyenlerin tipine ve inovasyon-karar sürecine tâbidir. Benimseyenler sınıflandırması için kriter, bir bireyin yeni bir fikri benimseme derecesi olarak tanımlanan yenilikçiliktir (innovativeness). Yani bir toplumdaki girişimci birey ve firmalar arasında yenilikçilik, yaratıcı düşünce ve değişen şartlara uyarlanma kabiliyeti ne kadar yüksekse başlangıçta yeniliği benimseyenler o kadar çok olur, bununla ters orantılı olarak da “pazarlama uçurumu” azalır.

INOVASYON VEYA TEKNOLOJİK YENİLİKLERİN YAYILMASININ ANAHTAR KAVRAMLARI

Bir inovasyon veya teknolojik yeniliğin ekonomi ve toplum içinde yayılması (diffusion) için beş anahtar kavram başta Rogers ve diğer araştırmacılar tarafından şöyle sıralanmaktadır: İnovasyon, benimseyenler, iletişim kanalları, zaman ve sosyal sistem. Kısaca bunları açıklayalım:

İnovasyon / Yenilik: İnovasyon, sosyolojik anlamda analiz edilen birimin mevcut bilgisine göre geniş bir kategoridir. Bir birey veya firma olarak benimseyen tarafından yeni olarak algılanan herhangi bir fikir, uygulama veya nesne, incelenmeye açık bir yenilik olarak kabul edilebilir. İktisadi anlamda satış hacmini arttırması ve/veya maliyetleri düşürmesi, yani kârlılığı arttırması beklenen yeni bir üretim teknolojisi, yeni bir ürün veya yeni bir iş yapma tarzına yönelik her türlü karar ve harcamalar inovasyon olarak tanımlanır.

Benimseyenler / Adopters: Benimseyenler, minimum analiz birimidir. Temelde benimseyen ile kastedilen bir süreç, ürün veya iş inovasyonunu gören, buna karar alan iktisadi veya toplumsal aktörlerdir. Çoğu çalışmada, benimseyenler bireylerdir, ancak aynı zamanda kuruluşlar (işletmeler, okullar, hastaneler vb.), sosyal ağlardaki kümeler veya ülkeler de benimseyen olabilir.

İletişim kanalları: Yayılma, tanımı gereği, insanlar veya kuruluşlar arasında gerçekleşir. İletişim kanalları, bir birimden diğerine bilgi aktarımı sağlar. Yayılmanın gerçekleşmesi için asgari olarak taraflar arasında iletişim kalıpları veya yetenekleri oluşturulmalıdır. Bu anlamda iletişimin daha güçlü olması için, kimi çalışmalarda, yığın ekonomilerinin (economies of agglomeration) de önemi vurgulanır.

Zaman: Yeniliklerin benimsenmesi için zamanın geçmesi gereklidir; nadiren anında benimsenirler. Yeni bir teknoloji veya ürünün geliştirilmesi ile bu ürün veya teknolojiyi kendisine uyarlamaya çalışan iktisadi aktörlerin inovasyonu hayata geçirmesi arasında geçen zamana inovasyon gecikmesi adı verilir. İnovasyon gecikmesi kavramı ilk defa teknoloji farklarına dayalı dış ticaret modelini kuran Posner tarafından Teknolojik Açık modelinde dile getirilmiştir. İnovasyon gecikmesi taklit gecikmesinden talep gecikmesinin çıkarılması ile elde edilir. Talep gecikmesi ürün veya süreç inovasyonunun tüketiciler tarafından inovasyonun geliştirilmesinden ne kadar sonra talep edildiğini gösterir. Taklit gecikmesi ise ilgili inovasyonun firma tarafından hayata geçirilmesi sürecidir. Günümüzde özellikle yüksek teknolojili mal ve hizmetlerde talep gecikmesi neredeyse sıfırdır. O yüzden inovasyon gecikmesi hemen hemen taklit gecikmesi ile aynı süreye denk gelir. İnovasyon gecikmesi ne kadar yüksekse, teknolojik gelişmenin yayılması da o kadar yavaş olur.

Sosyal Sistem: Sosyal sistem, dış etkilerin (kitle iletişim araçları, iş ve toplum örgütleri veya hükümet yetkileri) ve iç etkilerin (girişim kültürü, güçlü ve zayıf sosyal ilişkiler, kanaat önderlerinden uzaklık) birleşimidir. Bir sosyal sistemde pek çok rol vardır ve bunların kombinasyonu, potansiyel bir benimseyici üzerindeki toplam etkileri temsil eder.

Kitle iletişim araçları bir iktisadi yeniliğin tanıtılması ve pazarlanması için çok önemlidir. Bu talep gecikmesini kısaltan bir etkiye sahiptir. İş ve toplum örgütlerinin inovasyonu tanıtıcı ve teşvik edici faaliyetleri de taklit gecikmesini kısaltır. Hepsinin üstünde ürün, süreç ve iş inovasyonlarının desteklenmesi, önlerindeki yasal engellerin kaldırılması ve girişim özgürlüğünün korunması hükümet yetkililerinin görevidir. Bunlar dış etkileri oluştururlar.

Öte yandan iç etkilerde bahsedilen girişim kültürü yüzyılların birikimi ile oluşan toplumun genelinin hayata bakışından etkilenen bir faktördür. Girişim kültürü örneğin İngilizler gibi tüccar toplumlarda çok yüksek iken Türkler gibi asker toplumlarda henüz daha yeni yeni gelişmektedir. Girişim kültürü bir toplumun genelinde “risklerin ne kadar kabul edilebildiği, yeniliklere ne kadar açık olunduğu ve değişimlerin ne kadar basiretle yönetilebildiğine” bağlı olarak derecelendirilebilir. Bununla birlikte “güçlü ve zayıf sosyal ilişkiler” ile “kanaat önderleri” sosyolojik kavramlardır. Dilerseniz bunları da kısaca açıklayalım:

Sosyal ağ analizinde ve matematiksel sosyolojide kişilerarası bağlar, insanlar arasındaki bilgi taşıyan bağlantılar olarak tanımlanır. Kişilerarası bağlar genellikle üç çeşittir: güçlü, zayıf veya meçhul (absent). Güçlü bağlar birbiriyle doğrudan etkileşim içinde olan insanlar arasındaki iletişim kanalını oluşturur. Zayıf bağlar ise, teorik olarak benzer toplumsal ağ içinde olup fakat birbirleriyle doğrudan ilişkisi olup olmadığı bilinmeyen insanlar arasındaki iletişim bağlarını tanımlar. Meçhul bağlar ise kişiler arasında muhtemelen mevcut olan ama eldeki verilerle tanımlanamayan ilişkileri simgeler. Sosyologların araştırmalarına göre zayıf sosyal bağların toplumdaki sosyal ağların yerleşikliğinin ve yapısının yanı sıra, bu ağlar aracılığıyla bilgi aktarımının çoğundan da sorumlu olduğu ileri sürülmektedir. Spesifik olarak, bireylere daha fazla yeni bilgi, güçlü bağlar yerine zayıf bağlar aracılığıyla akar. Yakın arkadaşlarımız bizimle aynı çevrelerde hareket etme eğiliminde olduklarından, aldıkları bilgiler zaten bildiklerimizle büyük ölçüde örtüşür. Aslında toplumsal hayattaki gelişmeler hakkında bilgilerimizin çoğunluğunu ailemiz veya yakın çevremizden değil sosyal olarak bize daha uzak olan geniş iş ve toplumsal çevremizden elde ederiz. Tanıdıklar, aksine, bizim tanımadığımız insanları tanır ve böylece daha fazla yeni bilgi alırlar. Doğal olarak inovasyona konu olan bilgi yayılması daha çok zayıf sosyal ilişkiler üzerinden gerçekleşir.

Kanaat önderliği, medya mesajlarının veya içeriğinin anlamını alt düzey medya kullanıcıları için yorumlayan aktif bir medya kullanıcısının liderliğidir. Tipik olarak fikir liderleri, fikirlerini kabul edenler tarafından büyük saygı görürler. Kanaat önderliği, Paul Lazarsfeld ve Elihu Katz tarafından öne sürülen iki aşamalı “İletişim Akışı Teorisinden” gelir. Bu teori, yeniliklerin, fikirlerin veya ticari ürünlerin yayılmasını açıklamaya çalışan birkaç modelden biridir.

İletişim Akışı Teorisine göre kanaat önderleri bilgi akışında önemli bir rol oynarlar çünkü insanlar sosyal çevrede çoğunlukla başkalarından tavsiye alma eğilimindedir. Kitle iletişim araçlarından gelen bilgiler doğrudan hedef kitlelere akmaz, ancak etkili kişilerin bilgiyi sindirdiği ve halka yaydığı bir aracılık süreci yoluyla akar. Kanaat önderlerinin karar alma sürecinde ve halkın davranışlarında etkili olmalarını sağlayan bazı özellikleri vardır. Fikir liderleri, bilgi paylaşımı yoluyla başkalarının işlerini daha iyi yapmasına yardımcı olabilir, kişisel gelişimi kolaylaştırabilir ve kişisel tanınmayı geliştirebilir.

Haftaya pazartesi bu bilgiler ışığında niye Türkiye’de inovasyon kültürünün zayıf olduğunu inceleyeceğim. Hepinizin Kurban Bayramı mübarek olsun.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *