Yasayı yapan sen uygulayan kim?
İçinde yaşamımızı idame ettiğimiz üç tarafı denizlerle çevrili ve boğazlarıyla tarihsel, politik ve ekonomik değere sahip olan büyük bir kısmı Asya kıtasının Anadolu, küçük bir kısmı Avrupa’nın Trakya yarımadasında olan bu güzel ülkede mutlu ve huzurlu yaşamak herkesin hakkı. Yaşam hakkı sadece insan evladının değil tüm canlıların olmalı. Özellikle son iki (2) yüzyıldır yasa ve kararnamelerle bu hak herkese verildiği belirtilmekte. Zaman içinde iktidar erkini bulunduran güçler askeri darbelerle bunları daraltıp genişletmekte. Yine de ister Fırat ve Ergene’nin kıyısında ister Boğaz da yalıda otursun yasal hakları aynıdır demekte.
12 Eylül Askeri Faşist Darbesini yapanların hazırlatıp halka onaylattığı 1982 anayasasının 2. ,5., 10., 24., 26.,34. ayrıca 90. maddesi insan hakları, dokunulmazlık, örgütlenme, inanç ve vicdan özgürlüğü ve buna benzer hakların yasal olarak varlığını belirtir. Yasalar önün de herkesin eşit haklara sahip olup ayrıcalıklı olunamayacağı yazar. Keza devlet baskı, cebir, şiddete karşı olduğu gibi “devlet korumasındaki” her kim olursa olsun “devlet güvencesindedir” demekte.
Dünden bugüne gelelim, yasaların yapıldığı günlerde 1982 ve takip eden günlerde gözaltı ve tutuklulara yapılan işkence ve kötü muamelenin ve ölümlerin sebebi hala bilinmemekte. Çocukları için kaygı duyan anne/baba ve diğer yakınları akıbetlerini sorduklarında baskı ve şiddet gördü. Hatta bazılarını gözaltına alıp günlerce kör hücrede tutup yıllarca sürecek mahkeme süreci başlattı. Devlet yönetiminde bulunan “konsey üyeleri” variyetlerine variyetkatarken yurttaşlarına baskı, cebir ve şiddet uygulamaya devam etti.
İktidar ve iktidara yakın olanların yazdıkları, söyledikleri hatta baskı ve şiddeti görmezden gelen, hak talebinde bulunan basın açıklaması dâhil istemlerini dile getirenlere yapılan muameleyi görmezden gelmekte. Kendilerine muhalif kim olursa olsun onları kötülemek aşağılamak ya da inançlarına göre “şeytan” deme cüretini gösteren yöneticiler böyle yaparken sıradan kendi taraftarları da fiziki şiddeti uygulamakta.
Kendilerine yapılanı görgüsüz ve saygısız diyemeyip hemen adli görevlileri çağıranlar muhalefet eden kim varsa ister bazen adli soruşturma ve gözaltı bazen de elinin altındaki çirkin işleri yaptırdığı kişilere yol vererek saldırtmakta bir sakınca görmemekte. Dün haftanın belli günleri ve belli ibadethanelerin önünde toplanıp gösteri yapanlara tahammül olalım diyenler, bugün işsizlik, pahalılık, açlık, gözaltına alınma ve cezaevlerindeki uygulamalara karşın basın açıklaması yapanlara şiddet uygulamasına bir sakınca görmemekte.
Muhalif genel başkanlara ve diğer yetkililerine çirkince saldırı yapanlara protesto hakkını kullanıyor deyip aynı günlerde “sosyal medya” üzerinden edepli eleştirilere dahi tahammül edemeyip gözaltı yaptırmakta. Yasaları yapan yöneticiler yine yasaları kendince yorumlayıp uygulatanda yine aynı yönetici.
Devlet yasalar yaparak eşitliği sağlamak sorumluluğunda. Bu nedenle yasalar nezdinde “devlet” eşitliği sağlayamıyor, kendi ve taraftarlarına ayrıcalık sağlıyorsa halkımızın bir sözü var “rüzgâr eken fırtına biçer”.