Dünyanın gözdesi, gerek nüfusu, gerekse doğal güzellikleri ve gerekse günümüze taşıdığı kültür varlıklarıyla çok güzel metropollerden biri İstanbul.
Dünyanın gözdesi, gerek nüfusu, gerekse doğal güzellikleri ve gerekse günümüze taşıdığı kültür varlıklarıyla çok güzel metropollerden biri İstanbul. Yaşadığı her mevsimiyle akıllarda kalan, mevsimsel yaşam zorluklarını da bünyesinde barındıran, yaşayanlara zaman zaman imkansızlıkları da tanıştıran bir büyük metropol. Anadolu’da yaşayanların gözünde hala, “taşı toprağı altın” ama bu düşünceyi bir de İstanbul’da yaşayanlara sormak lazım.
Biz, bazen küçük araştırmalar yapmıyoruz da değil. Genele yakın bir oran; İstanbul’un o söylendiği gibi “taşı toprağı altın” olan bir şehir olmadığı şeklinde. İstanbul zor bir şehir.
Dışarıdan bakıldığında; “taşı toprağı altın denmesinin en önemli nedenlerinden biri, iş bulma umutlarıyla gelenlerin kurdukları bu hayallerdir. Gelenlerin bir çoğu iş bulabilmek için İstanbul hayallerini kurarlar. Bu parlak hayallerle gelenlerin çoğu, iş ve geçim konusunda yaşadıkları hayal kırıklığını altında ezilirler ve çoğu da geldikleri gibi, geri dönmek zorunda kalırlar.
İstanbul artık, öyle söylendiği gibi “taşı toprağı altın” değil. İstanbul’da, ülkenin en önemli sorunlarından biri olan işsizlik karabasanının duygusal çöküntüsünü yoğun bir şekilde yaşıyor. Ülkenin son yıllardaki sorunlarından olan geçim derdi yaşayanlarının çoğunluğunda kendini hissettirmeye başladı.
Ülke ekonomisine katkılarıyla da çok önemli olan İstanbul, özellikle daralan ekonomik şartlarla da darboğazda. Ve ülke genelinde, son zamanlarda yoğun bir şekilde dillendirilen işsizliği, giderek daralan iş olanaklarının yarattığı olumsuzluktan en yoğun şekilde etkilenen şehirlerden biri.
Dar gelirli, işçi, memur geçim sıkıntısının ağırlığını yoğun bir şekilde hisseder oldu. Genel ekonomik sıkıntı, küçük yükselişler gibi gösterilen enflasyon, aslında gösterilen oranlardan farklı olduğu söylenti olmanın ötesinde. Her yerde konuşulan tedirginlik yaratan en önemli konu bu.
Bu arada, şartların zorlaştığı ortamda bir başka sıkıntı var ki, o da güneyimizde kaynayan kazanın yakınındaydık, şimdi ise neredeyse o kaynayan kazanının içinde olmamızdır. Güneyimizde; Irak ve Suriye tam bir cadı kazanı. Orada neler oluyoru sadece söylenenlerden duyabiliyoruz ama, orada söylenenlerden çok daha fazla şeylerin olduğu kesin. Irak’ın kuzeyinde yaşananlar ve tam anlamıyla macera peşinde koşan Mesut Barzani’nin orada yaptıkları, zaten “kaynayan kazan” durumundaki bu bölgeyi iyice karmaşık duruma getirdi. Irak’ın kuzeyi bizim için tam anlamıyla bir bilinmeyene dönmüş durumda. Orada yaşayanlar; Türkmenler, Kürtler, diğerleri ve sürekli birbirleriyle çatışanlar. Suriye’nin bu çatışmaların odağı haline gelmesi ve son günlerde Hatay’ın hemen yakınında olanlar sonrasında bölgenin karmaşa merkezi haline gelen İdlib’e askeri müdahalemizin, ülke içindeki yansımaları bizleri oldukça etkileyecektir.
Zaten dalgalı bir seyir izleyen ekonomimiz; güney sınırlarımızda yaşananların yanı sıra, dost ve müttefik gibi bildiğimiz ülkelerle zaman zaman yaşanan sorunlar, tüm yaşam standardımızı etkiliyor. Neredeyse her şeyimizi bağladığımız dolar ve Euro’daki hareketlenmeler ekonomimizi tam anlamıyla karıştırmış durumda.
Ekonomik darboğazda oldukça zor durumda olan dar gelirli, işçi, memur, köylü ve küçük üretici tam anlamıyla şaşkın ve yorgun. Son söylenen rakamlarıyla ülke genelinde başta İstanbul olmak üzere kötü durumda seyreden işsizlik, geçim sıkıntısı, dar gelirliyi, kısacası tüm toplumu oldukça tedirgin ediyor.
Ülkenin genel görüntüsünü en net şekilde yansıtan, gerek ekonomisiyle, gerekse sosyal yaşamıyla İstanbul’da yaşam giderek zorlaşıyor. İstanbul, artık, özlenen, hayal edilen şehir olmaktan çıktı bile. “Huzura ermek” için İstanbul’dan uzaklaşmak isteyenlerin oranı giderek artıyor.
Bu durumda sıkıntılı olan İstanbul, son yıllarda doğadan da darbe yemeye başladı. Yazın sıcak, kışın soğuk karlar ülkesi, en olumsuzu ise; yağmur ve su baskınlarıyla akraba olan bir şehir oldu.