Allah Hakimdir, hikmetli iş yapar. Her şeyde en hafif sureti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faydalı şekli takip eder. Bundan sebep kâinatta abes, faydasız, israflı hiçbir şey görülmez.

    Bir ağacı küçücük bir tohumun içinde saklar. İsteseydi daha büyük şekilde veya tohum olmadan ayrı ayrı yaratabilirdi. Sonbaharda ağaçların yapraklarını döker fakat kök ve gövdelerini ilkbaharda tekrar üzerinde dal ve yaprakları yeşertecek şekilde saklar. İsteseydi tamamen kaldırıp tekrar yaratabilirdi. İnsan uzuvlarını birçok vazifeyi aynı anda yapacak şekilde yaratır. Bir karaciğerin, böbreğin, kalbin vs onlarca vazifesi vardır. İsteseydi her vazife için ayrı ayrı uzuvlar yaratabilirdi,buna kudreti yeterdi. İnsandaki hafıza kuvvetini mercimek tanesi büyüklüğünde bir bölüme derc eder. Bunlar hep Hakîm olan Allah'ın hikmetli işler yaptığını gösterir.
       Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de "Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz" (1) âyetiyle bize hikmet dersi veriyor ve her işimizde iktisatlı olmamızı, hikmetli yolu takip etmemizi istiyor. Bediüzzaman Said Nursi(ra), bu âyetin kapsamını genişletmiş, insanın yalnızca maddi değil fikir, zihin, istidat, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi manevî şeylerde de iktisatlı olması gerektiğini belirtmiştir. Zaten  farkında olmadan en çok israf ettiklerimiz de bunlardır.
   Kuranı Kerim'de Asr sûresinde Rabbimiz şöyle buyurmuştur: "Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka." (2)
   Müfessirin biri bu sûreyi tefsir edemiyormuş. Bir gün pazarda bir buz satıcısına rastlamış. Satıcı: "Sermayesi her an eriyen bu adama yardım edin" diye buzunu satmaya çalışıyormuş. Müfessir bunu duyunca yere yığılmış ve bu sûreyi o zaman anlayabilmiş.
   Bize de Allah, her gün yirmi dört altın kıymetinde yirmi dört saat veriyor. "Bu sermayeyi size ebedi cenneti kazandıracak  güzel işler yapacak şekilde kullanın" diyor. Biz ise ekseriyetle Allah'ı ve âhireti unutarak bu kıymetli vakitleri israf ediyoruz. Kârsız geçen her an, o kıymetli sermayeden heder edilen bir ziyan, bir hüsrandır. Boşa geçirilen vakitler, evlatlarımız, bize verilen istidatlar, ziyan olup gidiyor. On sekiz bin âlemin derc edildiği, Allah'ın en kıymetli eseri insan, kendi istidatlarının farkına dahi varmadan, onları boşa harcayarak bu fâni âlemden göçüp gidiyor. En büyük israf da budur.

  En çok bildiğimiz israf türü olan yeme içme meselesinde ise Allah, verdiği nimetlerin yenmesini, içilmesini tamamen yasaklamıyor. Buna bir ölçü koyuyor. İsraf etmeden yenip içilmesini emrediyor. Bu emrin ne kadar ehemmiyetli olduğunu günümüzdeki israfa bakınca çok daha iyi anlıyoruz.

   Peki, israf etmemek için nasıl beslenmeli? Ne yiyip içmeli? Kaç öğün yemeli? Herkes kendince bu soruların cevabını veriyor. Bir müslüman ise bu sorulara Nebi'nin (sav.) sünnetiyle cevap buluyor. Sofradan doymadan kalkmak, midenin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de havaya ayırmak, acıkmadan sofraya oturmamak, günde iki öğün beslenmek, sofrada sirke bulundurmak, bunlar hep "Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz." âlyetine göre Peygamberimiz'in (sav) koyduğu hikmet ölçüleridir.

   Günümüzdeki bereketsizliğin sebebi de çoğunlukla israftan kaynaklanıyor. Bir evde herkes çalışmasına rağmen yine de para yetişmiyor. Sosyal medyanın da etkisiyle israfın boyutları daha da artıyor.

    Şayet insan kendisi bundan vazgeçmezse "Şükrederseniz nimetimi arttırırım, şükretmezseniz azabım çetindir." (3) âyetine mazhar olur. İktisat, nimete şükredildiğinin bir göstergesidir ki, kâl diliyle şükredip hâl diliyle nimeti israf etmek o nimeti verene saygısızlıktır. Allah bizi bu durumdan muhafaza eylesin.

(1)A'raf Suresi 31.Âyet meali
(2)Asr Sûresi 1.Âyet meali
(3) İbrahim Sûresi 7.Âyet meali