İklim değişikliği korkunç sonuçlar ile geliyor ve maalesef biz bunun farkında değiliz.
İklim değişikliği korkunç sonuçlar ile geliyor ve maalesef biz bunun farkında değiliz.
Oysa daha çok konuşulmalı, konuşmalıyız ve daha çok gündemde yer almalı.
İklim değişiyorsa, tarım ve gıda politikaları da değişmeli.
Dün katıldığım Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehdidin boyutlarını ortaya koyan "Türkiye'nin İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik" başlıklı raporun detayları basın ve sektör temsilcilerinin katıldığı toplantıda açıklandı: Üçüncü bin yıla doğru giden dünyada en önemli sorunlardan bazıları nüfus artışı, iklim değişikliği ve terör..
Toplantıda, TGDF Çevre ve Tarım Komisyonu adına; İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanan raporun sunumunu dikkatlice dinledim.
İklim değişikliği, tarım ve gıda üretimine olumsuz etkileri ile göçü tetikleyen unsurlar ve dolayısıyla dünyadaki göç hareketlerine, meteorolojik hareketlere ve canlıların giderek yok olmasına gibi birçok gerçek senaryo ile karşı karşıya olduğumuz aktarıldı..
Görünen o ki, artık doğaya karşı yıkıcı olan yanlış tercihler, yatırım ve teşvikler ile birlikte tarım alanları ve su havzalarını yanlış kullanmayı göze alamayız.
İş işten geçmeden sürdürülebilir bir tarım ve gıda güvencesi için günübirlik politikalara göre değil, uzun vadeli ve bilimsel bir yaklaşımla şimdi harekete geçmeliyiz.
Çünkü yakın bir gelecekte;
* En yüksek sıcaklık artışları Güneydoğu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde meydana gelecek şekilde Türkiye’de hava sıcaklıkları en kötü iklim senaryosuna göre 2100 yılına kadar yaz aylarında 4-7 C aralığında artacak,
* Toplam yağış̧ miktarlarında, Karadeniz Bölgesindeki 150 mm civarındaki küçük artış hariç, 2050’den itibaren özellikle kış aylarında 250-300 mm’ye varacak olan önemli azalmalar yüzünden Ege ve Akdeniz kıyılarında, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde yağış eksikliği/kuraklık öngörülmekte,
* Karla kaplı alanlarda, kar yağışlı gün sayısında ve kar yağışı miktarlarında da önemli azalmalar olacak, kıyılarımızda deniz su seviyesi yükselecek,
* Kurak dönemler, sıcak hava dalgaları, orman yangınları, boranlar, ani seller, hortum ve dolu yağışı gibi meteorolojik afetler Türkiye’nin güneyinden kuzeyine doğru sayı ve şiddet bakımından artış̧ gösterecek.
* Artan nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle Türkiye’de kişi başına kullanılabilir yıllık su miktarının ~1.000 m 3 ’ün altına inmesi ile “su fakiri” olması beklenmekte.
Bu yüzden, tarım ve gıda Türkiye’de küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ve en savunmasız olan sektörler.
Böylelikle;
* Yağış yetersizliği, su sıkıntısı ve aşırı hava olaylarında artış, hasat kalitesinin düşmesine, otlatma veriminde ve geleneksel bitkiler için uygun alanlarda azalmasına ve kuzeye doğru kaymasına yol açarak tarım ve gıda üretimimizi sınırlayacağı için fiyatlar yükselecek, ithalat artıp ihracat düşecek,
* Sıcaklıktaki artış̧, insan, bitki ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacak, haşere, hastalık ve ölüm oranları artacak, yıllık buharlaşma-terlemede artışlara yol açarak toprağı kurutarak yarı kurak bölgeler daha kurak hale gelecek ve sulama suyu talebi bugüne göre yaklaşık iki katına çıkacak.. Örneğin, şu an çölleşme tehdidi altında olan İç ve Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Iğdır Bölgesi çok olumsuz bir şekilde etkilenecektir.
* Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunlar eklenecek, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntılar yaşanacak, tarım, hayvancılık, turizm ve tekstil ürünleri imalatı sektörleri ile birlikte iller/bölgeler arasında su için büyük bir rekabet ortaya çıkacak. Ayrıca, artan hava sıcaklığından büyük baş hayvancılığı olumsuz bir şekilde etkilenecektir.
* Kıyı şeridinde yer alan düşük kotlu tarım, yerleşim ve turizm alanları deniz su seviyesi yükselmesi nedeniyle hem su altında kalacak, hem de kullandıkları yer altı su kaynakları tuzlanacak,
* İlkbaharın başından sonbaharın sonun kadar konvektif yağışlar ile beraber şiddetli sağanaklar ile beraber hortum, dolu ve ani yağışlarda artışlar da Türkiye’de güvenli gıdaya ulaşma imkanlarını azaltacak,
*Türkiye’nin tarımsal üretimindeki mavi su ayak izi oranın pamuk ve şeker pancarı gibi bazı ürünlerde çok yüksek olması sulama gerektiren ve sadece yağmur suyu ile yetiştirilemeyen ürünlerinin doğru yerlere ekilmediğini göstermekte. Benzer şekilde küresel iklim değişikliği nedeniyle Türkiye su ayak izi yüksek olan ürünleri ihraç ederek uğradığı sanal su kaybını ithalat ile dengeleyememektedir.
Ne yapmalı? Öneriler.. Yarına…