Medeniyet yolculuğunun getirdiği dönüşümün hızı, uyum sınırlarımızı zorluyor ve her geçen gün insanlık aşınıyor.
Medeniyet yolculuğunun getirdiği dönüşümün hızı, uyum sınırlarımızı zorluyor ve her geçen gün insanlık aşınıyor. Zira Yaratıcı ve din merkezli bir hayattan birey merkezli bir hayata dönüşüyor dünya. Aslında daha rahat ve modern bir hayatın peşinde olan insanlık, Yaratıcı odaklı hayatın merkezine önce tüm kural ve uygulamalarıyla devleti koydu. Ama feodal sisteme dayalı tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişin kurallı devlet yapıları da insanı ve özellikle işçi sınıfını mutlu etmedi.
Sayıdan İbaret Bireyler
Bilginin temel güç ve ana sermaye olduğu bilgi toplumunda devlet yapılarının zayıfladığına ve bireyselliğin şahlandığına tanık olduk. Şimdilerde ileri teknolojilerin hükümdar olacağı bilgi toplumu sonrası yaşam döngüsünün ayak seslerini hissediyoruz. İnsan ve ruh tarafımızın zayıfladığı, birer sayıdan ibaret bireyler olarak öne çıktığımız bir yaşam biçimine savruluyoruz hızla. Onun için dünyada insanlar, aileler, işletmeler ve toplumlar huzursuz. Huzursuz toplumlara liderlik etmek ise hiç kolay değil.
Dört hafta devam eden Hizmetkâr Liderlik programımızın geçen haftaki son oturumunda Prof. Dr. Sinan Canan’la insan beynine doğru bir keşif yolculuğuna çıktık. Liderleri farklı kılan zihinsel fonksiyonları tanımaya çalıştık. Beynimiz takriben 1400 gram. Çoğunluğu su olmak üzere, yağ, protein, şeker ve tuzdan oluşuyor. Bu temel malzemelere hayat veren ve henüz tam olarak izahı yapılamayan canlılık ile beynimiz, dünyanın en karmaşık yapısı halini alıyor. Düşünün ki varoluşun 3,5 milyar yıllık tarihçesinde 200 bin yıllık bir geçmişi olan insan, en zayıf canlılardan biri. Ancak hiçbir canlıya verilmemiş olan beyin işlevleri sayesinde hayatta kalmayı başardığı gibi, çevresine de hâkim oluyor.
Tüm canlılar için yeme, içme ve hayatta kalma yeterli olurken insan fazlasını istiyor. Zira insan, yaşamın anlamının arayışı içindedir. Çünkü hayatın en önemli gizeminin yani ölümün farkında olan tek canlıdır insan. Evet, modern hayat, anlam arayışımızı yavaşlattı, ölüm gerçeğinden uzaklaştırdı ve uyumumuzu bozdu.
Kötülük Yayılıyor
Medeniyet yolculuğunun sağladığı bilgi çağının yüksek teknolojisi, insan beyni ile çok da uyumlu olmayan bir yaşam tarzına yol açtı. İnsanı, kendinden uzaklaştıran bu medeniyetin sorgulanması gerekir. Zira daha az hareket eden, daha çok yiyen, daha az sosyal iletişim kuran, daha fazla mesajlaşan, ruhsal istekleri daha az karşılanan, beyni daha çok yorulan, yalnızlaşan, daha yüksek strese maruz kalan ve daha hızlı ve göz önünde bir hayat yaşadığı halde kendini daha az ifade eden bir insan modeli var karşımızda. Bütün bunlar, fabrika ayarlarımızı bozarak bizi özümüzden uzaklaştırıyor. Maddi dünyanın ileti bombardımanı, insanın temel ihtiyaçlarından olan kendini gerçekleştirmekten ve kendi hakikatine yönelik anlam arayışından hızla uzaklaştırıyor.
Bunun içindir ki bugün yeryüzünde zulümler almış başını gidiyor. Kendisini medeniyet yolculuğunun en gelişmişi gören kimi toplumlar, insan onuruyla alay edercesine maddi çıkarlar uğruna dünyada kötülüğü yayıyorlar. Bu, tüm mahşeri vicdanların canını acıtan bir tablodur.
Böyle bir zamanda uzun süredir hasret kaldığımız ne, nasıl, neden sorularını, bilinçli biçimde soran, kendi ayakları üzerinde daha fazla duran, yüz yıllık bir hesabı boşa çıkarmanın uğraşı içinde olan Türkiye, belki de zamanın içinde saklı olan bir fırsatı yakalamıştır. Uzaktan yönetilen yarı bağımsız bir toplum olmaktan tarihi misyonu ve etki alanıyla kendisini yöneten bağımsız bir kişiliğe doğru yol almaktadır devletimiz.
Bütün bunlar güzel fakat yeterli değildir. Devletin üst ortak aklı hızla yerleşmeli ve yabancısı olmadığımız, insan ve değer odaklı medeniyet yolculuğu hızlandırılmalıdır. Devletin bekasının gerektirdiği birlik, beraberlik ve hızlı kalkınma için tüm imkânlar seferber edilmelidir. Ülkemizin bir şantiyeye dönüşmesi, kendi deniz altısını, uçağını, tankını, arabasını yapması, savunma sanayisinde yol alması çok önemlidir. Diğer yandan uzay çalışmaları, AB standartlarının yakalanması, hukukun tüm yönleriyle yerleşmesi, insani gelişmişlik endeksi ve bilimsel araştırma gibi alanlarda da hızla mesafe almamız elzemdir. Unutulmamalıdır ki bu, top yekûn bir kalkınma savaşıdır ve gönlü vatan sevdasıyla çarpan her yüreğin en öncelikli işidir.