Son yıllarda gözle görülür bir değişim sergileyen gençliğimizle ilgili bu tür soruların bir çok yerde dile getirildiğine şahit oluyoruz.
2000’li yıllara gelirken teknolojinin hızla gelinen göz kamaştırıcı yaratımlarından bilgisayar hiç kuşku yok ki, gençliğimizi en cok etkileyendir. Çocuklarımız, okuma-yazma öğrenirken, bilgisayar kullanmak, özellikle bilgisayar oyunlarını öğrenmek ilk tercihleriydi. Çocuklarımız için geçmiş yıllarda en önemli uğraş olan, atari türü oyunlar, 2000’li yıllara gelirken yerini bilgisayar oyunlarına terketmişti.
Anımsayalım; yıllarca gençlerimizi cazibeleriyle peşinden sürükleyen atari salonlarına mahküm edilmesinden ne çok şikayetlenmiştik. Ülkemizin bir çok yerinde kırathaneden çok atari salonları vardı.
Neyse ki, bilgisayar teknolojisi geldi de bilgisayaralardaki bilgisayar oyunları gençlerimizi bu atari salonları alışkanlığından kurtardı.
Ama bu kez bir başka tutku gençlerin hayallerini altüst etmeye başladı. Bu kez, bilgisayar oyunlarına ev sahipliği yapan İnternetCafeler gençlerimizin gönlünü çaldı.
Bilgisayar oyunları; evdeki, yediden-yetmişe tüm genç kesimin olmazsa olmazlarına dönüştü. Bu bilgisayar oyunları; ailelere; sadece genc kesime, çocuklara aktardığı psikolojik baskının ötesinde maddi olarak da ek harcama külfeti yükledi. Oldukça yüksek fiyatlara ulaşan Bigisayar Oyun Konsolları, oyun kasetleri ve diskleri, giderek kronik alışkanlık baskısı yaratırken, psikolojik bağımlılıklarının yanısıra, beraberinde psikolojik, sosyal yaşam bozukluklarını da getirdi. Aileler eğitimini aksatacak duruma gelen çocuklarını bilgisayarlardan uzaklaştırabilmek için yoğun çabalar harcadılar. Hala bu konuda yoğun uğraş verdikleri de biliniyor.
2000’li yıllarla gelişen bilgisayar teknolojileri gençlik üzerindeki olumsuzluk baskılarını giderek dayanılmaz hale getirdi. Teknolojik özellikleriyle sosyal yaşamı rengarenk boyanmış güzelliklerle daha cazip ve özenilir hale getiren bu yaratımların gençlik üzerinde oluşturduğu sorunlar, birçok uzmanın çözüm bulabilme adına uğraş verdikleri önemli konulardan biridir.
Teknoloji her yıl kendini inanılmaz hızla yeniliyor. 2000’li yıllar milenyum çağı, bilgisayar çağı olarak kayıtlara geçti. Bilgisayarın kontrolündeki teknolojinin hızla gelişmesi doğal ama çok önemli bir sorun var ki; teknolojiyi kullanarak yaşamlarını düzenleyen toplumlar. Bu gelişmelere ayak uydurabiliyorlar mı? İşte o önemli bir soru işaretidir. Özellikle ülkemiz insanları, tüketim alışkanlıklarını öne çıkaran tercih yaşam biçimleri nedeniyle tüketim oburu oldular. Bu oburluğun en etkin olduğu alan ise bilgisayarlar ve o alanlardaki araç gereçler.
2000’li yıllar öncesindeki bilgisayar teknolojilerini taşıyan, yürüten ve depolayan araç gereçleri bir anımsayın, aynı araç ve gereçleri şimdiki durumlarıyla mukayese edin. Görebildiğiniz farklar, toplunda oluşturduğu kavranma ve uygulanma farklarının çok önündedir.
Bu günün teknoloji çılgını bilgisayarlarına bir bakın. Ekranlar retina ekrana dönmüş, cihazlar bir dünyayı içine sığdırmışlar. Diskleri artık bir tigabyte güç sınırını zorlamaya başlamışlar.
Boyutları neredeyse bir el boyutuna inmiş. Bundan otuz yıl önce bir gigabyte’lık disk, Server/Ana bilgisayar olarak koca bir bilgisayar ağını yönetirken, şimdi o değerleri taşıyan flash diskler bile iyice küçülüp kullanımdan kalktı. O minicik flash disklerin 60 gigabyte’lık olanlarını cebimizde taşıyoruz. Şimdi artık, iki tigabyte gücünde portdiskler var.
Bilgisayar teknolojisi öylesine hızla gelişiyorki, takibi imkansız gibi. Bu hızla gelişen teknoloji yaratıcıları özellikle geçliği hedefledi. Tutku, bağımlılık yaratan; albenili, çok fonksiyonlu cep bilgisayarları ve en önemlisi, etkin haberleşme araçlarından olan 2000’li yıllara gelindiğinde hızla yayılan, Mücize Araç; Cep Telefonları’yla gençliği tam olarak peşinden sürüklemeye başladılar.
Çocuk yaşlardan başlamak üzere, günümüz gençliğinin olmazsa olmazı; adına “Akıllı Telefonlar” dediğimiz bu güzel oyuncaklardır. Evlerde, okullarda, sokakta, kafelerde, AVM’lerde, sosyal yaşamın hemen hemen her yerinde, en vazgeçilmez sırdaşlardır.
Bu durumdaki gençliğimiz nereye koşuyor!
Bugünkü yerimiz bitti. Onu da yarınki yazımızda yazacağız artık.