Türkiye, 16 Nisan'daki referandumun ardından hızlı bir şekilde öncelikli gündem maddelerini konuşmaya, tartışmaya başladı.

Türkiye, 16 Nisan’daki referandumun ardından hızlı bir şekilde öncelikli gündem maddelerini konuşmaya, tartışmaya başladı. Bu maddelerin başında kuşkusuz Suriye meselesi yer alıyor. Türkiye açısından adeta beka sorunu olarak tanımlanan meselede trafik yoğunlaştı. Sırasıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 3 Mayıs’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Soçi’de görüştü. Aynı gün Kazakistan’ın başkenti Astana’da başlayan iki günlük zirvede Türkiye-Rusya-İran arasında bir muhtıra imzalandı. Buna göre Suriye’nin İdlib vilayetinin tamamı, Lazkiye, Halep ve Hama vilayetlerinin belli bölümleri, Homs vilayetinin belli bölümleri, Şam/Doğu Guta bölgesi ve Deraa ve Kuneytra vilayetlerinin belli bölümlerini kapsayan çatışmasızlık bölgeleri oluşturulması öngörülüyor. Bu gelişmelerden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun yüzde 50’sinin çözülme aşamasına girildiğini vurgulayan bir konuşma yaptı.

Her şekilde vurguluyoruz. Elbette ki Suriye’deki sorunların çözümü bugünden yarına çözülebilecek kolaylıkta değil. Bu coğrafyadaki dipsiz kuyudan çıkmak için adım adım ilerlemek, akıllı hareket etmek, çok akıllı ve sabırlı bir askeri ve diplomatik politikalar geliştirmek gerekiyor. Bununla birlikte gelişmeler Türkiye’nin bölgede elini rahatlatacak nitelikte. Türkiye bir süredir etkili bir şekilde yürüttüğü bölgesel temaslarını küresel düzeyde tahkim etmeye çalışıyor. İşte diğer yüzde 50’nin sırrı da burada yatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15-16 Mayıs’ta yapacağı ABD ziyaretini bu çerçevede görmeliyiz. Kaynakların verdiği bilgilere göre, Türkiye bu temaslarla ilgili hazırlıklarını kuvvetli bir şekilde yaptı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın ABD’ye erken ziyareti de, Erdoğan-Trump görüşmesinin ön hazırlığı niteliğinde.

Öncelikle şunu belirtelim: Rusya ve İran ile muhatap olunan bölgelerdeki durumun, Türkiye açısından Afrin hariç çözümünün daha kolay olduğunu belirtiyor. Esas mesele ise geriye kalan ve Münbiç hariç Fırat’ın doğusunu kapsayan ABD’nin kontrolündeki PYD bölgeleri… Yani geriye kalan yüzde 50 işte burası.

Türk heyetinin ABD temaslarında çantasında neler olduğuna baktığımızda bu yönde dosyalar öne çıkıyor. Maddeleyecek olursak:

1- Çatışmasızlık bölgeleri gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Çünkü Rusya’nın Astana’daki temsilcisi Lavrentyev, bu bölgelerde başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin uçaklarının artık uçamayacağını açıkladı. ABD’nin bu açıklamadan memnun olmadığı, anlaşmaya temkinli yaklaştığı belirtiliyor. Ayrıca muhtırada İran’ın imzasının da olması, ABD’yi rahatsız ediyor.

2- İkinci önemli konu Rakka’ya yapılması ön görülen operasyon. DAEŞ unsurlarına karşı ABD’nin PYD’yi kullanma ısrarı, Türkiye’yi rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık bir kez daha dile getirilecek. ABD basınına yansıdığına göre ise bu ülkenin PYD ısrarı sürüyor. Bunu son olarak Foreign Policy dergisi yazdı.

3- Münbiç konusu da masada olacak. Türkiye, bir kez daha ısrarlı bir şekilde PKK/PYD terör örgütlerinin Münbiç’i boşaltması ve asli sahiplerine bırakmasını isteyecek. ABD ise en başından bu yana bu konuda oyalama taktiği yürütüyor. Bu sayede de PKK Münbiç’te güçleniyor. Hatta kentte sözde polis teşkilatı bile kurmuş durumda.

4- Başta Sincar olmak üzere Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığıyla ilgili rahatsızlık da ABD’li yetkililere aktarılacak. Türkiye’nin, terör örgütünün yeni Kandil’i olarak nitelenen Sincar’ı vurması hatırlatılarak, gerekirse yeni hava harekatlarının yapılacağı vurgulanacak.

5- Görüşmelerdeki en çetin görüşme konusu ise Fırat’ın doğu bölgesindeki PKK/PYD varlığı. Türkiye’nin öncelikli hedefi, “PYD’nin özerklik ilanı yapmaması” konusunda ABD’yi ikna etmek olacak. Bu olursa, Türkiye açısından olumlu bir sonuçla ABD’den dönüleceği belirtiliyor.

Kaynaklar, sadece Türkiye’nin değil, ABD’nin de bazı talepleri olacağı konusunda hem fikir. Yapılan analizlerde öne çıkacağı tahmin edilen iki talep şöyle:

- PYD’yi PKK’dan kopartalım ve bu örgüt üzerinden PKK’ya baskı uygulayalım.

- Türkiye, PYD üzerinden uslandırılmış PKK ile yeniden masaya otursun.

Aslında YeniBirlik’in Cumartesi günü manşetine taşıdığı Uluslararası Kriz Grubu raporu da bu teklifin ön hazırlığı olarak değerlendirilebilir. Ancak ABD’nin bu taleplerine Türk tarafının hiç de sıcak yaklaşmayacağını söyleyebiliriz.

Özetle sorunun çözümüyle ilgili geriye kalan yüzde 50 için temaslar adeta çok sert bir satranç mücadelesi gibi geçecek.