On günlük kısa bir ara tatilden sonra yeniden buradaki yazılarımıza döndük.
Bu on günlük tatil sürecinde neler yaptım diye anlatmaya kalksam, pek de bir şey yapmadım. Sadece adına “yan gelip yatarak dinlenmek” denen sözde aksiyona yenik düştüm. Çok yoruldum diyerek, sadece üniversiteler bahar dönemi ve sonundaki final, bütünleme, imtihanları nedeniyle çok yoğun geçen bir dönemin yorgunluğunu atmaya çalıştım. O nedenle de yarıda kalan tamamlayamadığım, sırada bekleyen 5 kitabımla bile pek ilgilenemedim.
Gördüm ki; öylesine, hiç bir şey yapmadan yan gelip yatarak dinlenmek bana uymayan bir format. Elli yılı aşkın bir süredir, hiç durmadan çok yoğun tempolu çalışma düzenine alışkın olduğum için, emin olun bu on günlük sürede, dinleneyim derken çok daha fazla yoruldum.
Biliyordum ama, birkez daha gördüm ki; hiç bir şey yapmadan dinlenmek, kısacası “yan gelip yatmak” bana pek yaramıyor. Benim yoğun bir şekilde koşuşturmam, bir şeyler yapmam gerekiyor.
Bunu unutmayacağım.
Bu adına tatil dediğim on günlük dinlenme sürecinde hiç bir şey yapamadım dedim ama o kadar da değildi tabii ki.
Bir süre önce planladığımız “Yerel Medya’da Dijital Reklamcılığın Geliştirilmesi” adlı iki günlük bir seminer programı için Doğu Karadeniz’in çok güzel kenti Ordu’ya gittim.
Ordu’da eğitmen olarak katıldığım; Basın İlan Kurumu aracılığıyla; DOKA (Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı) ve Proket Akademi Tarafından düzenlenen, Resmi İlan ve Reklam Yayınlayan Ordu ve ilçelerinden 23 gazeteden 24 medya çalışanının katıldığı “Yerel Medya’da Dijital Reklamcılığın Geliştirilmesi” konulu Eğitim Semineri oldukça yoğun ve güzel geçti.
Sabah saat 09.00’da başlayıp 13.30’da biten iki günlük seminer eğitimi sonrasında katılımcılara sertifikalarını BİK (Basın İlan Kurumu) Genel Müdürü Yakup Karaca, BİK Ordu Şübe Müdürü Murat Yürekli, Öğretim Görevlisi Hasan Fehmi Ketenci (bendeniz), Karadeniz Gazeteciler Federasyonu ve Ordu 19 Eylül Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erdoğan Erişen ve Ordu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Recep Aydın verdi.
Güzel geçen iki gündü. Seminer heyecanı nedeniyle pek fazla dolaşma fırsatı bulamadığım Ordu, bu kısa sürede gözlemlediğim kadarıyla, gerek jeolojik yerleşimi ve gerekse sosyal yapısı itibarıyla bana gore Doğu Karadeniz’in en modern ilidir.
Ben Rizeliyim. Ve Rize’den İstanbul’a giderken yüzlerce kez mutlaka uğradığım bir ildir Ordu ve çok beğendiğim ilçelerinden Ünye ve Perşembe benim çay molası vermeden geçemediğim yerlerdendir.
Ordu benim için çok özellikli ilerden en önemlisidir.
Ordu’nun bendeki unutulmaz etkilerinden biri ise; Doğu Karadeniz Sahil Yolu yapıldığında, hemen hemen bu kıyı şeridindeki tüm illerin denizi doldurularak o meşhur sahil yolu tamamlanmış, ama Ordu’nun o dönemki yerel yönetimi, Orduluların desteğiyle buna izin vermemiş ve Doğu Karadeniz Sahil yolu Ordu’nun içinden geçen ana yolla birleştirilmiş sahil şeridinin doğallığına dokundurulmamıştır. Bu, o dönem için unutulmayan direnişlerden biridir.
Ordu’nun en önemli yerlerinden biri ise; dillere destan Boztepe’dir. Boztepe, özelliğine yakışır; Ordu’nun üzerinden geçen boydan boya bir teleferik sistemiyle şehir merkezine bağlanmıştır. Ordu’ya gelen turistler, bu teleferikten gözlemlenen muhteşem Ordu manzarasını görmeden gitmezler. Benim binme fırsatım olmadı ama, 570 metre yükseklik 2 bin 700 metre uzunluktaki teleferik ile Boztepe’ye 4-5 dakikada çıkılabiliyor.
Ordu, 19 ilçesi ile bir fındık diyarıdır. Gezilmesi gereken, doğal güzellikler ile donanmış o kadar çok yeri var ki, böylesine kısa sürede keyfini çıkarmak pek de mümkün değil.
Tadı damağımda kaldı.
İlk fırsatta bir kaç günlüğüne sadece gezmek için mutlaka gideceğim.