Bugün sizlerle uzun zamandan beri yazmak istediğim bir konuda hasbihal etmek istiyorum…

Bütün emekçi ve çalışanların 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun. İnsanlığın çalışanların hakkını veren daha adil bir toplum ve iktisadi sisteme ulaşması hepimizin en büyük dileğidir. Bu yolda çok çabalar verilmiş olsa da eşitsizlik ve adaletsizlik mevcut toplumsal ve iktisadi yapının temelinde durmaya devam etmektedir. Ancak iktisatçılar olarak bizlerin bıkıp usanmadan bunu vurgulamamız da bizim vazifemizdir.

Bugün sizlerle uzun zamandan beri yazmak istediğim bir konuda hasbihal etmek istiyorum… Enflasyon hakikaten sadece parasal bir olgu mudur? Bu konunun temel argümanını Nobel İktisat Ödüllü Milton Friedman’ın ünlü sözü vermektedir: “Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur!” Bu sözün geçerliliği etrafındaki tartışmalar iktisatçıların iktisat düşüncesinde tuttuğu yeri de göstermesi açısından önemlidir. Ne demek istiyorum? Benim ne dediğimden önce enflasyonun ne olduğunu ve sebeplerini, sonra da, Friedman Hocamızın ne dediğini anlatayım… Daha sonra benim görüşümü açıklayacağım.

ÇERÇEVE MAKROİKTİSADİ MODELDE ENFLASYON VE SEBEPLERİ

Enflasyon “bir ülkede fiyatlar genel düzeyinin artış oranına” verilen addır. Fiyatlar genel düzeyi “ülkedeki bütün mal ve hizmetlerin fiyatlarının ağırlıklı ortalamasını yansıtan bir endekstir.” İki farklı kategoride ölçülür: Mal ve hizmetlerin üretim maliyetlerini ve üretici kârlarını içeren üretici fiyat endeksi (ÜFE) ve tüketicilerin mal ve hizmetleri satın aldığı mağaza ve market fiyatlarını içeren tüketici fiyat endeksi (TÜFE). İkincisi nakliye ve pazarlama masrafları ile aracı kârlarını da içerir. Bir iktisadi problem olarak enflasyon ise “fiyatlar genel düzeyinin sürekli artması” anlamına gelir.

İktisat Bilimi diğer sosyal bilimlerden farklı olarak çok sayıda ölçülebilir veri ile çalışır. Bu yüzden hem teorik modellerde mühendisliğe yakın ölçüde matematiksel araçlar kullanılır hem de bu matematiksel modellerin geçerliliğini ölçmek için karmaşık istatistik teknikleri uygulanır. Bu teknikler de ekonometri bilimini oluşturur. Bu anlamda akademik iktisatta lisans ve daha üst düzeyde kullanılan çerçeve modeller vardır. Bu çerçeve modeller ilgili değişkenleri açıklayan bütün etkenleri içerir. İktisadi açıdan düşünsel tartışmalar bu modellerde kullanılan değişkenlerin hangisinin daha etkili olduğu etrafında gerçekleşir.

Çerçeve modelde enflasyonun sebepleri dinamik toplam talep ve dinamik toplam arz modeli ile ele alınır. Buna göre enflasyonun en geniş anlamda belirleyicileri şunlardır: para arzının büyüme oranı, döviz fiyatlarının artış oranı, milli servetin artış oranı, kamu harcamalarının artış oranı, yatırımcıların beklentilerindeki değişim oranı, dış dünya milli gelirinin artış oranı, dış dünya enflasyonu, ülkenin üretim kapasitesinin büyüme oranı, beklenen enflasyon düzeyi ve beklenen enflasyon düzeyinin artış oranı... Ülkenin üretim kapasitesinin artış oranı ile enflasyon ters orantılı iken diğer değişkenlerle doğru orantılıdır. Bu değişkenlerin enflasyon üzerindeki etkileri farklı zaman aralıklarıyla gecikmeli olarak etki eder. Enflasyonu düşürmeye yönelik politikalar bu değişkenlerden bazılarını kontrol etmeyi amaçlar. Ancak politikaların etkileri farklı zaman aralığında gerçekleşeceği için enflasyona karşı politikalarda kısa, orta ve uzun vade hedefleri ayrı ayrı belirlenir.

FRIEDMAN, PARASALCILIK VE ENFLASYON

Milton Friedman parasalcı okulun kurucusu ve lideridir. Anna Schwartz ile beraber yazdığı ABD’nin Parasal Tarihi adlı ünlü eserinden yola çıkarak uzun dönemde enflasyonun tek sebebinin para arzının büyüme oranı olduğunu söyler. Burada dikkate aldığı Merkez Bankası’nın hemen hemen tamamen kontrol altında tuttuğu M1 para arzıdır. Teorik dayanağı miktar denkliğidir. Buna göre bir ekonomide herhangi bir anda oluşan nominal milli gelir para arzı miktarı çarpı paranın dolanım hızıdır. Paranın dolanım hızı M1 para arzı için uzun dönemde neredeyse sabitken, yine uzun dönemde, ülkenin reel milli geliri de ülkenin potansiyel üretimine eşdeğerdir. Buradan hareketle uzun dönemde enflasyon ancak ve ancak para arzı (M1) artış oranına eşittir. Enflasyonu önlemek için de para arzı büyüme oranını düşürmek gerekir.

Enflasyonu miktar denkliği üzerinden açıklamak ve burada en dar anlamlı para arzını kullanmak Milton Friedman’ı ve Parasalcıları çerçeve modelin dışına çıkarır. Enflasyonu belirleyen birçok değişkenin (ki çoğu toplam talebin büyüme oranını belirleyen etkenlerdir, DMD) etkilerini ihmal ederler. Bununla da kalmaz, para arzı tanımını en dar anlamlı M1 para arzı ile sınırlandırırlar. Böyle olunca hem dolanım hızı nispeten sabit olmakta hem de para arzı büyüme oranını tek başına Merkez Bankası belirlemektir.

ENFLASYON GERÇEKTEN SADECE PARASAL BİR OLGU MUDUR?

Ben ne düşünüyorum? Ben enflasyon konusunda Friedman ve Parasalcıların görüşlerine teorik bazda katılmıyorum. Kapitalist sistem ve finansal araçlar geliştikçe ekonomiler karmaşıklaşmakta ve ekonomide etkili olan para arzı tanımları M2 ve M2Y gibi geniş tanımlı para arzları olmaktadır. Para arzının tanımı ne kadar genişlerse Merkez Bankasının o para arzını kontrol gücü azalmaktadır. Ek olarak geniş tanımlı para arzının dolanım hızı da istikrarsızlaşmaktadır. Dolayısıyla sadece para politikası uygulayarak enflasyonu kontrol etmek zorlaşmaktadır. Geniş tanımlı para arzları, esas olarak, bankacılık ve finans kesimi tarafından belirlenmektedir. Bunlara ek olarak iç borç ve dış borç finansmanı, yabancı sermaye girişleri ve yabancı paralarda tutulan mevduat oranı da para arzını belirleyen etkenler arasına girmektedir. Bu yüzden, günümüzde Milton Friedman’ın ve Parasalcıların enflasyonu para politikası ile kontrol edebileceklerini savunmaları çok anlamlı olmamaktadır. Doğru ve etkin bir enflasyonla mücadele, enflasyonun belirleyicisi olan etkenlerin hepsini içermelidir. Bununla birlikte yatırımcı beklentileri, dış dünya fiyat ve gelirleri ve yabancı sermaye hareketleri hükümetlerin doğrudan kontrol edebilecekleri etkenler olmadığı için enflasyonun yüzde 100 kontrolü pek mümkün değildir.

TÜRKİYE EKONOMİ MODELİ FRIEDMAN’I DOĞRULAMAKTA MIDIR?

Dünyanın hiçbir ülkesinde ve hiçbir saygın iktisatçı tarafından savunulmayan ilginç bir görüş uzun yıllardır Türkiye’de dile getirilmekte ve 2021 Eylül ayından beri fiilen uygulanmaktadır: “Faiz sebep, enflasyon neticedir!” Bunun yanlışlığıyla ilgili daha önce defalarca yazmıştım. Mevcut para sisteminde düşük politika faizi uygulaması açıktan para basmakla eş anlamlıdır. Yani dar tanımlı para arzının büyüme oranını arttırmak anlamına gelir. Ancak bu uzun dönemli etkili olacaktır. Öte yandan faiz indirimleri hem döviz kurlarını patlatmakta, hem de konut ve otomobil fiyatlarında anormal spekülâtif artışlara yol açmaktadır. Bu da kısa vadeli enflasyonu arttıran etkidir. Üstelik bu anormal politika enflasyon beklentilerinin hem düzeyini hem de artış oranını yükseltmektedir. Öte yanda dış sermaye kaçışlarına yol açtığı için yabancı mevduat kaynaklı geniş tanımlı para arzının kısılmasına yol açmaktadır. Bu da enflasyonu düşürücü bir etki yapar. Ancak bütün değişkenleri tek tek incelediğimizde görülecektir ki, başımıza örülen bu çorabın ana sebebi düşük politika faizi uygulaması ile gerçekleşen yüksek hızlı parasal genişlemedir. Bu yüzden enflasyonu kontrol altına almak için ilk yapılması gereken para arzı artışının kontrol altına alınmasıdır.

Elbette ki, Milton Friedman’ın dediğinin tersine “enflasyon her zaman ve her yerde bir parasal olgu” değildir. Ama şundan emin olarak söyleyebilirim ki, “enflasyon Türkiye’de 2021 yılından beri büyük oranda parasal bir olgudur!”