Futbol severlerin fikstür çekimi yapıldığı zaman en çok merak ettiği maçlar derbilerdir. İki takım arasında oynanacak maçlara göre planlamalar yapılır. O maçların tarihine göre organize olunur. Derbiler futbolun pastanın çileğidir!
Tüm dünyada bu böyle gelmiş ve böyle devam ediyor. Her ülkenin futbol kültüründe derbi maçlarına şahitlik ediyoruz.
Boca Juniors-River Plate (Arjantin), Barcelona-Real Madrid İspanya) Aris-Paok (Yunanistan) Al Ahly-Zamalek (Mısır)Celtic-Rangers (İskoçya) Ajak-Feyenoord (Hollanda) diye devam edebiliriz.
Bu takımların oynayacağı günler festival havasında olur. Taraftar birlikleri birkaç hafta önceden hazırlanırlar, futbolcular derbi oynamak için kendini en iyi şekilde hazırlar. Teknik direktörler daha önemserler bu maçları.
Kulüp başkanları bu maçları beklerler. Devletin en üst makamları stadyumda olmak için programlarını bozarak izlemeye gelirler…
Bizim ülkemizde de en büyük derbi maçı olarak Fenerbahçe-Galatasaray maçı olarak medyada geniş yer alır. Diğer derbiler ise bir tık daha aşağıda olur. Bu maçları yazmak ayrıcalıklıdır.
Özün sözü en büyük derbi maçı iki takım arasında oynanacak müsabakalardır. Medyada görev yapan köşe yazarları içinde önemlidir.
Süper ligi Cemil Usta sezonunun ilk derbisi cumartesi günü Türk Telekom Arena’da oynandı. Ali Uras döneminde yöneticilik yapmış 1980-1982 döneminde Galatasaray Teknik Direktörlüğü yapmış olan Brian Birch’ü gelmesinde öncü olmuş olan kayınpederim Altan AÇIKEL ile gittim maça.
Maç günü arabamla TSYD’ye gittik. Maç saatine 2 saat kala dernekten ayrılarak maçın oynanacağı Türk Telekom Arena Stadyumuna gitmek için yollara düştük. İlk önce Levent metrosuna, oradan aktarma ile Seyrantepe metrosuna binerek maçın oynanacağı stadyuma geldiğimizde maçın başlamasına 30 dakika kalmıştı. Yani 1.5 saat yolda geçti.
Her yer sarı kırmızı ve inanılmaz sinkaflı söylemler arasında maça geçtik. Bir taraftarın metroya binerken herkesi iterek hatta dirsek atarak “Bugün derbi! Kural mural yok lannn” diyenler. Kayınpederim ile göz göze geldik. Kafamızı eğerek sadece güldük ve üzüldük!
“Taraftar profili çok değişmiş” dedi kayınpederim! “Neydi değişen?” dedim. “Benim zamanımda da sinkaflı sözler vardı. Ancak şimdi her şey rant üzerine kurulmuş. Bir de ülkenin gençlerini bu şekilde görmek beni çok üzdü. Oysaki ben 75 yıldır bu derbileri izlemiş biri olarak sohbet, saygı ve hoşgörü daha ön plandaydı. Birbirimizi tatlı tatlı kızdırma vardı. Galatasaray da yendi. Fener de yendi. Bazen çok üzüldük. Futbol temaşa oyunu. Dünya devam ettiği sürece bu müsabakalar hep olacak. Ne zaman eğitimli bir toplum olursak, o zaman bunlar az da olsa düzelir diye düşünüyorum. Bu benim görmek istediğim tablo. Dünyanın her ülkesinde fanatizm var ancak önlemler alınıyor benim ülkemde olmamasını arzu ediyorum’’.
Maçta ise futbol adına izlenimlerim tam bir fiyaskoydu. Dağ fare doğurdu dersek yanılmamış oluruz. Bu müsabakaların tüm yorumları yapıldı. Yok penaltı, yok sarı kart, yok teknik taktik. O oynasaydı filan sonuçta bir derbiye şahitlik ettik. Bir de futbolcuların yabancı uyruklu olması ise Türkiye’deki derbi kavramını biraz da olsa centilmenliğe ittiğine inanıyorum. Yabancı futbolcular sonuçta işini yapmak için sahada olduklarını biliyorlar. En azından it dalaşı görmedik saha içersinde. Bu da futbol adına güzel bir gelişme.
Emre ve Ali Koç’a yapılan sinkaflı tezahürat ise Ali Koç’un “Sicil” hikâyesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Peki; Emre’ye niye! Onu anlamakta zorlandım. Kaptan Emre’yi Galatasaray’ın UEFA kupası kazandığı sene kadrosunda olmuş biri değil mi? Türk Milli Takımın Kaptanı değil mi? Aynı seyirci önümüzdeki 11 Ekim günü Avrupa şampiyonası maçında son dakikada Arnavutluk’a gol atsa Galatasaray seyircisi sevinmeyecek mi? Sevinecek tabi ki. Sevinmeyen olur ise o bizden değildir!
Sonra medya yolu ile gördüğümüz fotoğraf bu kadar tatsız tuzsuz olan maça bir anlam kazandırdı. Ali Koç’un elinde telefon ile Başkan Mustafa Cengiz’in yanına gelen Galatasaray taraftarı bir çocuğun fotoğrafını çekmesi ve devletin spor bakanının da alkışlamasıydı.. Benim en azından görmek istediğim kare böyle olmalı. Ne dersiniz?
Gerçi bu fotoğraftan beslenemeyecek o kadar çok kişi var ki!Bazıların işine hiç ama hiç gelmemiştir.