Spor Toto Süper Ligi, İlhan Cavcav Sezonu'nun onbirinci haftasını geride bırakmıştık ve anlatacak çok daha fazla şeylerimiz var gibiydi.
Spor Toto Süper Ligi, İlhan Cavcav Sezonu’nun onbirinci haftasını geride bırakmıştık ve anlatacak çok daha fazla şeylerimiz var gibiydi. En azından yaşayacaklarımız çok uzaklarda değildi. Bizim futbolumuz görünürde var gibi ama en etkin görüneni ise tam anlamıyla bir “dert yumağı”ndan oluşmasıdır.
Biz toplum olarak sakin yaşamayı, olayları serinkanlılıkla karşılamayı hiç becermedik ve beceremeyeceğimizi de gösteriyoruz.
Futbol, dünyanın en güzel temaşa sporlarından ve takımdaşlığı da beraberinde taşıyan tam bir fenomen. Takımdaşlığı, fanatizmi, en önemlisi yönetimi giderek zorlaşan büyük bir sektör. Öyle ki, sektörde konuşulan rakamları benim diyen vatandaşların telaffuzu iyice zorlaştı. Dünyanın en büyük bütçelere sahip nice sanayileri kıskandıracak kadar büyük bir endüstri dersek fazlaca abartmamış oluruz.
Futbol; son yıllarda büyük bütçeleri ve buna paralel olarak da futbol endüstrisinden çok büyük gelirler elde eden, dünya yıldızı takımları ile dillere destan bir show business. Adını burada saymama gerek yok, ülkemizde futbol fanatiklerinin tek tek sayabilecekleri o büyük takımlar ve kadrolarındaki futbolcularının bütçeleri dayanılır gibi değil.
Dünyanın bir çok ülkesinde futbol endüstrisi çok iyi yönetilmesi gereken bir iş dünyasına dönmüş durumda. Sadece bir takım oyunu olmanın çok ötesinde kocaman bir sektör.
Böylesine ürkütücü cüsseye sahip bu sektörün artık çok iyi yönetilmesi gerektiği gerçeğini, bu sektörün yönetenler iyice kavramışken, biz hala futbolu bir temaşa sporu olarak bile kavrayamamış durumdayız.
Anlayan ve durumu fark edenler var mı bilemiyorum ama biz hala oyun varyasyonları ile uğraşırken bir arpa boyu yol alamamışız. Bizim olduğumuz kategorilerde sıralama olarak çok gerilerimizde olanlar futbol endüstrisini o kadar ciddiye aldılar ki, ön sıralarda kendilerine kolayca yer bulabilmenin mutluluğunu yaşıyorlar. Ufak işlerle uğraşmak yerine bu dev endüstriden kendilerine olabildiğince pay çıkarmak için uğraşıyorlar. Bunun için de; futbollarını bir sistem içinde her gün geliştiriyorlar. Bizim ise, son on yılımıza, ne yaptığımıza bakmamız yeterli. Görünen kocaman bir hayal kırıklığı.
Futbol sanayiini yönetenlerin ne yaptıklarından da ders almıyoruz. Bu dev endüstri futbolu güzelleştirmek ve bilimselleştirmek için bir çok yenilikler peşinde koşarken neler yapabildiklerini görebiliyoruz. Bu durumdakilerin aralarına girebilmek için futbolu sadece futbol olarak değerlendirme yanlışlığına hala devam ettiriyoruz. Hatalar yapıyoruz, işin en kötüsü futbolumuzu yönetemiyoruz.
Bu yönetim zaafı artık had safhada. Bunun herkes farkında ama, asıl futbolumuzu yönetme görevi olanların pek umurunda değil. Uzun süre uğraş verdiğimiz, 2018 Dünya Kupası’na katılabilme hayallerine “elveda” dedik. Şimdi kendi kendimiz döndük ve 2020 Avrupa Şampiyonası için hazırlıklar yapıyoruz. Yeni kadrolar, yeni oyuncular ve belli ki yeni sistemler oluşturmaya çalışıyoruz. Ama, işin tuhafı; bizi bu duruma getiren hatalarla, yönetim zaaflarıyla ve aynı anlayışla bunu yapmaya çalışıyoruz.
Yeni yapılanmaya yönelik iki hazırlık karşılaşması oynadık. Yeni ve genç bir jenerasyon peşindeyiz. Dünya markası bir teknik direktörümüz var ama onu da kısa sürede kendimize benzettik.
Arnavutluk’a yenildik ama dillere düşen, son milli kadrodaki bir oyuncuyla ilgili yaşananlara bakın. Hollanda ikinci liginden çağırdığımız bir futbolcuyla ilgili gereksiz tartışmalar maçın önüne geçiverdi. Televizyonlara da konu çıktı ve olayı memleket meselesi haline dönüştürdüler. Gereksiz yorumlarıyla ortalığı toz dumana dönüştürdüler.
Tüm bunlar olurken futbolumuzu yöneten TFF olanları izliyor. Küçücük bir konuyu bile yönetemeyenler ve dillere düşürenler, bu büyük sektöre nasıl ayak uyduracaklar?
İşte “dertsiz başa dert yaratmak” bu işte.
Vah futbolum vaah...