Günlük gazetelerin pazartesiden pazartesiye çıkan otomotiv sayfalarındaki içeriğin büyük ağırlığı "basın bültenleri"nden oluşmaktadır.
2-3 otomotiv gazetecisinin “özel haber”, röportaj ve köşe yazısı çabasının dışında baştan sona gelen basın bültenlerinden oluşan sayfalar çoğunluktadır. Daha geçen hafta birçok otomotiv şirketinin PR’ını yapan bir arkadaşıma “sen çalışmaz ve bülten göndermezsen bazı günlük gazetelerin otomotiv sayfası nasıl dolacak” diye espri yapmıştım. Tabi aslında espri değildi! Sonuçta kimse bülten haberi kullandırmak konusunda kimseyi zorlamıyor. Kullanmayan “gazeteciler” de kullanmıyor işte. Ama ne yazık ki; sürekli ve ağırlıklı olarak PR şirketlerinden gelen hemen hemen her bültenin kullanılmasının altında yatan başka nedenler var. Öncelikle mesleki tembellik, çalışmamak, araştırmamak ve sorgulamamak. Lansman davetinin dışında kalmamak, özel kullanımlar için alınan sözde “test” özünde “jest” otomobillerinin hatırı, bir takım “ahbap-çavuş ilişkileri ne yazık ki bazı meslektaşlarımızı “bülten haberciliği”ne adeta mahkum ediyor.
Örneğin bu hafta otomotiv gazetecileri onlara her pazartesi gönderilen tüm otomotiv sayfalarına bir baksınlar. Kim özgün haber yapmış, özgün bir köşe yazısı yazmış, kimileri bülten haberciliğine dayanmış. Dediğim gibi kimse kimseyi bülten haberciliğine zorlamıyor. Birçok bültende de “haber değeri taşıyan bilgiler olabiliyor. Ama bütün işleri pazartesi günleri sadece bir sayfa otomotiv haberi yapacak olan arkadaşların, işi “salla başı al maaşı” mantığı ile “koy bülteni, kimseyi eleştirme, sürekli istenilen haberleri yap” prensibi ile çalışmaları şaşırtıcı. Biz otomotiv gazetecilerinin görevi “otomotiv sektörü”nü ve “PR şirketleri”ni desteklemek değildir. Sektörü, sektörün içindeki dinamikler kurtarır merak etmeyin. Bizim işimiz olanları “haber” yapmak diye düşünüyorum. Genel müdürlerin, PR ajanslarının beğeneceği “goy goy haberleri” yapmak işimiz olmamalı.