Yaşam endeksimizde esen fırtınaların bizlere ne zararlar verdiğini "acım, acım, bu şartlarda geçime gücüm kalmadı" diye feryat edenlerin durumundan görebiliyoruz.
Vay başımıza gelenler..
Yaşam endeksimizde esen fırtınaların bizlere ne zararlar verdiğini “acım, acım, bu şartlarda geçime gücüm kalmadı” diye feryat edenlerin durumundan görebiliyoruz. Kim ne derse desin, artık kimseyi inandıramazsınız. Toplum yaşam şartlarının üzerine yüklediği yükün altında nefes alamaz durumdadır ve feryat etmektedir uzun zamandır. Tüm bu yaşadıklarımızdan, birileri farkında mıdırlar bilemiyoruz, ama, pek de farkında olmadıklarını da görebiliyoruz.
Kulağımıza gelen, bu durumumuzu ifade etmek, yaşanan ve iyice kontrolden çıkan fiyat artışlarında şikayet ederek, kendimize psikolojik tedavi uygulamalarla teselli etmeye çalışırken, bu özgürlüğümüz bile kısıtlanacak gibi görünyor. Durumu gösteren, yayınlanan bazi istatistiklerden söz edilmesinin önlenmesine yönelik yasal düzenlemelerin yapılacağı söylenmeye başladı. Enflasyonun varlığından söz etmemiz abartılı olarak kabul edilecek, yapılacağı söylenen yeni yasal düzenlemelerle, belki de hapis cezasına çarptırılmamızın önü açılacak, şikayet etmemiz engellenecekmiş.
Bu durum nerelere varacak bilemiyoruz ama son zamanlarda iyice yüksek sesle dillendirilmeye başlanan bu. Enflasyonla ilgili paylaşılabilecek veriler sadece TUİK verileri olabilecekmiş. Geçim endeksimizdeki olumsuzluklar, iyice hoplayıp, zıplayan fiyatların beslenmemize, mutfağımıza yansımalarının, yaşam şartlarımızı iyice şıkıştırması görünen bizim dışımızdakilerin pek de umurunda değil.
Hemen hemen her gün, çarşıya, pazara çıkıyorum. Bir şeyler alacağımdan değil, bakıp nefsimi tatmin etmek için, gördüklerimden, hissettiklerimn bana yaşattığı endişelerden dudağım uçukluyor desem yeridir. Böyle bir psikolojiyi yaşayan bizler gelin de yaşam şartlarımız gerçeklerini yansıttığı söylenen o istatistiklerden şikayetlenmeyin. Görünen o ki, üzerimizdeki stresi atmak, bir şeyleri anlık unutmak için, son zamanlarda keyfini çıkarmaya çalışacağımız şikayetlenme zevkinden de mahrum kalacağız.
Geçim endeksimizi düzenleme üzerinde hiçbir etkimizin kalmadığını artık çok net görebiliyoruz. Bizde fiyatlarda bir anormallık yok diyenlerin yalancısıyız deyip geçemiyoruz.
Yaşam planlarımızı artık biz değil başkaları yapıyor ve bu plana uymamız konusunda aklımızla alay ediliyor gibi. İyice kontrolden çıkan zamlar, akıl sağlığımızı tedavisi imkansız seviyelere çıkarmış durumda.
Akaryakıt zamları almış başını gidiyor tüm tüketim maddelerine yansımalarını takip edemiyoruz.. Pazar tezgahlarındaki, marketlerin manav tezgahlarındaki sebze meyvelerin yanından bile geçemiyoruz.. Her hafta yirmi liralar civarındaki domates-hıyar borsası artık takip edilir gibi değil. Benim en çok tükettiğim sebzelerden biri olan domatesi, hıyarı artık gönül rahatlığıyla satın alamaz durumdayım. Üç beş gün öncesinde 16-18 liraya satın aldığım domatesleri dün birkaç büyük marketi dolaştıktan sonra en uygun fiyat olarak gördüğüm bir yerde 29,90 liradan satın alabildim. Satın aldığım bu markette yine en çok tercih ettiğim ve kahvaltıda mutlaka tükettiğim kokteyl dpmatesin kilosu 35 lira, pembe domates ise 40 lira idi.
Bizde yaşanan bu fiyat istikrarsızlıklarını anlatan mazeretleri hazır gibi. Öncelikli neden; elektrik faturlarına yansıyanların üzerimize bıraktığı yıkıntılar. Doğal gaz, elektrik ve akaryakıta yapılan zamlar, benzin, mazot fiyatları ülkenin her köşesinde yirmi lirayı aşmış durumda. Çarşı pazarda dolaşırken satıcılar bile yaşananlardan ve yapılan zamlardan bizden çok şikayetçiler. Bu durumdan ençok etkilenlerin biz tüketiciler olduklarını içtenlikle dile getiriyorlar. Çoğu yerde; hıyar, domates, özellikle; patlican, dolmalık biber, çarliston biber ve çeşitleri neredeyse özel tekli paketler şeklinde satılacak durumda. Hele, 60-70 liralara varan etiket fiyatları ile taze fasulye, sivri biber tam şaka gibi. Sebze, meyve, bolluğunun, seralarla zenginleştirilmiş üretim imkanlarının olduğu bu ürünlerin kısacası sebzelerin üretilmesinde nasıl ve ne zaman bu duruma gelmişiz anlaşılacak değil.
İki yıldan fazladır yaşadığımız pandemi süreci, hepimiz için dayanılmaz, yarınında nelerle karşılaşacağımızı bilemeyeceğimiz zorunlu bir yaşam biçimine dönüşmüştü.
Oldukça can sıkan bu durum giderek düzelmeye başladı. Omicron vakalarında biraz daha normale donmüş durumdayız. Salgın konusunda bozulan psikolojimiz düzelme yolunda.
Ama asıl derdimiz, geçim şartlarımızı iyice dibe vurduran, iyice çığırında çıkaran ve hayatı dayanılmaz yapan fiyat artışlarının tüm tüketim maddelerine yansımalarıdır. Akaryakıt, doğal gaz ve özellikle de elektrik fiyatlarındaki artış hala kabus gibi. Bu zamların temel tüketim maddelerine ve faturalara yansımaları dayanılacak gibi değil.
İşimiz iyice zorlaştı. Artık dayan yüreğim dayan durumundayız.
Allah yardımcımız olsun.