TFF-MHK yönetiminin ortaya koyduğu yönetim biçiminin yarattığı bu ortamda futbolumuzda olması gereken gelişmelerde neden bu kadar geride kaldığımıza kafa yorarken, öncelikle uygulanmasını öğrenemediğimiz VAR sistemi, hakemlerimiz ve Süper Ligi ayakta tutmaya çalışan kulüplerimiz arasında yaşananlar gerçeğini görebilsek yeterdi.
Futbolda neden geri gidiyoruz, neden Avrupa’da yokuz, bunun için çok fazla derinlemesine araştırma yapmamıza gerek yok gibi. Birkaç yıldır, Süper Ligimizde esen rüzgarın neden keyfi, sürekli yön değiştirerek değişken estiğine bakmak yeter de artar bile. Ayrıca, nedenini çok uzaklarda da aramaya gerek yok.
TFF-MHK yönetiminin ortaya koyduğu yönetim biçiminin yarattığı bu ortamda futbolumuzda olması gereken gelişmelerde neden bu kadar geride kaldığımıza kafa yorarken, öncelikle uygulanmasını öğrenemediğimiz VAR sistemi, hakemlerimiz ve Süper Ligi ayakta tutmaya çalışan kulüplerimiz arasında yaşananlar gerçeğini görebilsek yeterdi. Her hafta oynanan karşılaşmalardan geride neler kalıyor onlara bakmayı neden denemiyoruz.
42 karşılaşmadan oluşan lig maratonumuzun 25. Haftasına geldik, sürekli eleştirilen Fenerbahçe öyle veya böyle ligin zirvesinde ve averajla üçüncü sırada. Ligi taşıyan üç takımın 51 puanı var ve Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe averajla ilk üç sıraya yerleşmişler.
Çok iyi oldukları için mi, iyi futbol oynadıkları için mi buradalar? Taraflı, tarafsız futbolseverlere sorduğunuzda, söylediklerinden hiç de öyle olduğu sonucu çıkmıyor. Dedikodulardan etkilenen tarafftarların birçoğu, başka şeyler konuşuyorlar. Konuştukları tek şey, yanlışları ve taraflı uygulanmaları dillere düşen VAR ve oralara atanan hakemler konusudur. İlk sırada ne var hepimiz iyi biliyoruz. Maçlarda oynanan futbolun önüne geçen, kırallığını ilan eden bir VAR sistemimiz var.
Avrupalı tıkıt tıkır işleyen bir teknoloji olarak kullanabildiği VAR’ı gayet güzel kullanırken, biz ise futbolu unuttuk, her karşılaşma sonrasında sonuçları tartışılan, şehir efsanesine dönüşen dedikodu çarkına malzeme ettiğimiz VAR sisteminin futbolumuza, özellikle hakemlerimiz üzerinde yarattığı tahribatı sadece seyrediyoruz.
Sorsanız, bu sistemden mutlu olana rastlayamazsınız. Gizli mutlu olanları saymazsak herkes şikayetçi, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” misali. Maçları sanki bu sistem yönetiyor.
Aslında futbolun en önemli olmazsa olmazları, var olan kurallarını uygulayarak maçları yöneten sahadaki hakemlerimizi konuşmamız gerekirken onları yok sayıyıoruz. Maçları VAR ve AVAR’a atanan hakemler istedikleri gibi yönetiyorlar. Maçın sonuclarına hiç olmaması gerektiği kadar belirleyici oluyorlar. Ve sahada karşılaşmayı yöneten hakemlerimz de onların kararlarına mecburen uyuyorlar.
Aslında o konuda açıklama yapmaya da gerek yok. Çok net olan adı üstünde, onlar maçlarda, belirlenen kurallar çerçevesinde sahadaki hakemlere yardımcı olmak görevini üstlenmişlerdir. Sahadaki hakemler karşılaşmayı yönetenlerdir. Ama bizde kurallar değişmiş çoktan.
Avrupa’da bu böyle değil. Belirlenmiş kuralların sahada uygulanmaları sırasında ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlar.
Bizdeki VAR, uygulandığı günden beri görev sınırlarını aşma konusunda olabildiğince hızlı hareket ediyor. Bu konuda söylenenleri, yazılanları burada yazmama gerek yok. VAR’da olanlarla ilgili oldukça hızlı dönen dedikodu ve söylentiler çarkından ortaya saçılanları görmemek, duymamak mümkün değil.
Son zamanlarda VAR’dan yansıyan yanlışlıkların hakemlerimiz üzerine serpiştirdiği olumsuzluklar kendine güvenlerini iyice yok etti. Bunun herkes farkında ama, bazılarının umurunda bile değil. Söylenenleri, duyuyor, görüyor ama hiçbir şey yapmıyorlar.. Ancak bilmeliler ki, bu böyle gitmez. Bazı takımların “kollandığı” söylentileri gündemin zirvesine çoktan yerleşti bile. Örnekler, yapılan hatalar, söylentiler, bunu dedikodu olmaktan çıkardı
Ancak, bazı kulüplerimiz bu durumdan memnunlar gibi. Memnuniyetlerinin nereden, hangi kaynaklardan beslendiği söylentileri ise, dedikodu çarkının hızını iyice arttırmış görünüyor.
Bunlar artık söylenti olmaktan çoktan çıkmış durumda, her yerde konuşuluyor. Televizyonlardaki spor programlarının ilk sırasında yer alıyor, spor yorumcularının en etkili en incitici malzemesi.
Bir şeyi unutmamak lazım, başkalarına yapılan hataları görmezden gelip ders çıkarmamak, hiç de doğru yol değil. Rüzgar sık sık yön değiştirebiliyor; “Bugün bana, yarın sana”.
Kısacası, şampiyonluk mücadelesinde çok sıkıntılı bir döneme giriyoruz.