Geçen hafta; bir boşanma hikâyesine yol açan, mutsuz ve huzursuz bir aile örneğinden söz etmiştik. Hikâyenin devamı merak edildi, birçok soru ve yorum geldi. Yıllardır uzaktan takip etmeye çalıştığım ailenin boşanmadan sonra neler yaşadığı ve hâlihazırdaki durumu, yani hikâyenin devamı da bir ders niteliğinde.

Ailenin babası genç denilecek yaşta vefat etmiş, anne yaşıyor. Ailenin evladı delikanlı aile şirketinin başında, bir de kardeşi var. Yaşlı annesi, kardeşi ve ciddi sıkıntılar yaşayan aile şirketinin sorunlarıyla başa çıkmaya çalışıyor.

Şimdi ailenin evladının anlatımıyla, hikâyenin devamına bakalım:

“Bildiğiniz gibi annemle babam anlaşamadı ve ayrıldı. Çocukluğumun o yılları hafızamda hep tazedir. Babamın işi çok yoğundu ve yalnızdı. Şimdi işin başındayım ve babamı daha iyi anlıyorum. Hem evi hem de işi eksik bırakmamak için çok çalıştı, çabaladı. Annem daha rahattı. Evin dışında olmayı seviyordu. Ben de bakıcıların elinde yetiştim. Maddi ihtiyacım yoktu ama ruhum hep eksikti, oradan oraya savruldum.

Çatışmalar, tartışmalar ve küslüklerle geçen çocukluğumda; kaçacak tek yerim bakıcımın kucağıydı. Annem yaşıyor, görüşüyoruz ve kendisini ihmal etmemeye çalışıyorum. Ama bir sorunla karşılaşsam, annemden önce aradığım kişi bakıcı annemdir.

Boşanma ile sorunlar bitecek sanıyordum. Asıl sorunlar ayrılıktan sonra başladı. Babam, olanlardan çok etkilendi. İlk zamanlarda iki haftada bir görüşüyorduk. Büyüdükten sonra babamı daha sık görmek istiyor ve daha çok yanına gidiyordum. Ayrılıktan dört yıl sonra babam iş çevresinden biriyle evlendi. Yeni ailesinde mutluydu ama yorgundu ve yaşlandı. İşleri giderek kötüleşti, sağlık sorunları başladı ve kalp krizinden vefat etti.

KAVGALARINDAN USANMIŞTIM

Babamın vefatından iki yıl önce annem de evlendi ve bir kız kardeşim oldu. Ben istediğim zaman annemde ya da babamda kalıyordum. Varlığın içinde yetiştim, pahalı oyuncaklarım oldu ama mutlu değildim. Annemle babamın kavgalarından usanmıştım. Okul yıllarım çok zor geçti. Özellikle ders çalışmayıp yaramazlık yapıyordum ki, okul annemle babamı davet etsin! Okul onlarla konuşursa artık kavga etmezler diye düşünüyordum. Çocuk aklı işte! Okul annemle babamı çağırsa da, veli olarak bakıcı annem gidiyordu hep.

Babamın ölümüyle dünyam yıkıldı. İki seçeneğim vardı. Ya beni kendi eğlence dünyasına davet eden, çoğu zengin aile şirketlerinin varisleri arkadaşlarıma uyacaktım; ya da babamın kurduğu fabrikanın başına geçip işimin sahibi olacaktım. Aslında birinci grubun içinde yetiştim ve onlara yakındım. Ama üç kişi bunu önledi. Bakıcı annem, yılların emektarı olan baba dostumuz ve muhasebecimiz, kız arkadaşım. Üçünün söyledikleri kadar yaşamları da bana ders oldu, beni sarsarak kendime getirdi.

Babamın zoruyla başladığım üniversitede son sınıftaydım ve sadece tüketmeyi biliyordum. Fabrikadaki işler bana kaldı. Okula gidiyor ve işe yetişmeye çalışıyordum. Eğitimim de iş bilgim de yetersizdi. Babamın asker arkadaşı emektar muhasebecimiz bana sahip çıktı.

‘BAKALIM SEN NE YAPACAKSIN?’

Hiç unutmuyorum, daha ilk günümdü. Babamın odasında bana dedi ki; ‘Baban oyalandı ve gitti, sıra sende! Bakalım sen ne yapacaksın?’ Sadece işi değil insanlarla konuşmayı, toplum içinde hareket etmeyi, öğrenmeyi, çalışanları yönetmeyi; kısacası her şeyi yeni baştan öğretti bana. En büyük katkısı da inanç değerleri konusundaki hassasiyeti oldu. Çocukken babamın zoruyla birkaç kez gittiğim caminin kapısından yıllar sonra girdim ve kalbim huzurla doldu.

Babam tatillerde beni fabrikaya getirerek işe alıştırıyordu. O zamanlar zorlanarak geldiğim fabrikada edindiğim alt yapının büyük faydasını gördüm. İş ortamında muhasebe müdürümüzün, aile ortamında bakıcı annemin katkıları ile hayata tutundum. İşime dört elle sarıldım.

İşi daha büyütmek ve aileye daha fazla nüfuz edebilmek için uğraşıyorum. Üretimdeki daralmayı fason işle atlatmaya çalıştık. Yeni ekiplerle pandemi öncesi durumu yakaladık. Büyüme ihtiyacımız var ama acele etmiyorum. Zira öğrenmem gereken çok şey var. Annemin diğer evliliğinden olan kardeşimle yakından ilgileniyor, iyi yetişmeleri için uğraş veriyorum. Bakıcı annemin tanıştırdığı kız arkadaşımla evlilik planı yapıyoruz.

Çocukluk ve ergenlik yıllarımda kazanamadığım becerileri sıkıştırılmış olarak edinmek için, adeta gece gündüz çalışıyorum. Hayata ve ticarete ilişkin eksiklerim için sanki yeniden doğmuş gibi kendimi yetiştirmeye gayret ediyorum. Yüce Yaratıcı ile daha sağlam iletişim kuruyorum, paylaşmanın keyfini yaşıyorum. İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki ayrımda irademi öne çıkarıyorum.

Çok naif ve yoğun olan babamın geçmişte bana daha çok zaman ayırması ve beni daha çok zorlaması iyi olurdu. Bazen anneme, neden daha güzel yetişmem için beni zorlamadığını soruyorum. Ve sessiz kaldığındaki mahcubiyetini, pişmanlığını görebiliyorum...”