Mehmetçik başarılı bir harekât yaparken biz neler yapıyoruz acaba? Barış Pınarı Harekâtı, ülkemize karşı yürütülen yıkıcı oyunları görmemiz için önemli bir fırsattır.
Türkiye, yanı başındaki terör koridorunu, barış koridoruna dönüştürmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla askerimiz canıyla mücadele ederken işi, konumu, siyasi görüşü ne olursa olsun hepimizin büyük resmi görmek için harekete geçmesi, sahadaki mücadele kadar önemlidir. Zira yoğun bilgi kirliliği, bu kritik dönemde karşı karşıya olduğumuz tehlikeleri görmemizi engelliyor.
Üst akılların içeriden, dışarıdan, aşağıdan, yukarıdan, sağdan, soldan ülkemiz aleyhine yürüttüğü yıkıcı faaliyetler, ısrarla devam ediyor. Her sosyal sistem gibi devletimiz de kendini koruma refleksiyle hareket etmek zorunda kalmıştır.
Yüzyıl önce şanlı bir geçmişin üzerine, dünya toplumlarına örnek olacak bir mücadele ile kurulan genç Cumhuriyetimizin gelişmesi, büyümesi ve kendini yönetebilmesini engellemek için gösterilen çabalar yeni değildir. Planlı darbeler, Alevi - Sünni anlaşmazlıkları, sağ - sol olayları, laik - anti laik çıkmazı, Türk - Kürt karşıtlığı gibi gündemlerle insanımızı ayırma ve birbirine düşürme amaçları, yöntem değiştirerek devam etmiştir ama başarılı olmamıştır.
“Savaşa Hayır”
Benzer durum sınırlarımızda yaşanıyor. Suni biçimde çizilen Orta Doğu’nun sınırları ile bölgenin halkları önce birbirinden koparıldı. Sonra aralarında çıkarılan anlaşmazlıklarla birbirine düşürüldüler. Amaç bölge halklarının iradelerini yok etmekti. Bunu önemli ölçüde başardılar. Zira Orta Doğu’nun başına terörizmi musallat ederek ulus devletleri parçaladılar ve yüzyıllık emellerine biraz daha yaklaştılar.
Bugün dünyanın birçok bölgesindeki savaşların ve içi boşaltılan devletlerin hali bellidir. Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Libya gibi ülkeler ve buralarda yaşayan insanların dramları ortadadır.
Sırada Türkiye vardı. Ama olmadı. Çünkü milletimiz, iradesine vurulan zinciri tarihin hiçbir döneminde kabul etmemiştir. Bütün etnik kimlikleriyle bir ve beraber olan, zor günlerde dimdik ayağa kalkarak kenetlenen insanımızın, birbirine düşman olmasını hedefleyen kapitalist güçlerin gelecek planı tutmamıştır.
Devletimiz, terörün içeride açtığı yaraları itina ile sarmayı başarmıştır. Terörün ülkemize maliyeti yaklaşık 2 trilyon doları aşmıştır. Ülkemize yönelik hain emeller, savunma sanayimizin hızla güçlenmesini sağlamış ve kendi yerli silah oranımız yüzde 70’e çıkmıştır.
Zira sınırlarımızın yanı başındaki teröristlerle ve onlara verilen 30 bin tır silahla karşı karşıya bırakıldık. Ayrıca yörenin yurtlarından edilen yaklaşık 4 milyon cefakâr insanına kucak açmak zorunda kaldı devletimiz. Sınırımızda bir terör devleti kurulması tehlikesi, devletimizin bekasını tehdit noktasına gelmiştir.
Konu bu kadar açık ve net iken büyük resmi görmeyip ordumuzun aylardır hazırlandığı harekâtı, “savaşa hayır” söylemleriyle bulandırarak sosyal medya ile dünyaya, Türkiye aleyhinde bilgiler verenler var. Hemen her konuda ortalığı ayağa kaldıran ama bu kutlu harekât karşısında sessiz kalan sosyal medya grupları var. Kişisel ideolojilerini, vatanın önceliğinin üstünde tutanlar var maalesef.
Türkiye, büyük devlet olmanın gerektirdiği inisiyatifi ve riski almış ve yine kimsesizlerin kimsesi olmuştur. Uluslararası siyaseti, Suriye’de bir anayasa komisyonu oluşturulmasına razı etmiştir. Barış Pınarı Harekâtı ile hem bize yönelen terör tehlikesi bitirilecek hem de Türkiye’deki mazlum Suriyeliler yurtlarına kavuşturulacaktır.
Anlamalıyız, Anlatmalıyız
Egemen güçlerin, mültecileri kabul etmemeleri yanında onları kendi yurtlarına kavuşturacak harekâtı tasvip etmemeleri, hatta bize silah ambargosundan söz etmeleri ile düştükleri çelişki manidardır. Bunu anlamalıyız, iletişim halinde olduğumuz ve ulaşabildiğimiz çevrelere anlatmak zorundayız. Örneğin dünyaya ihracat yapan iş adamlarına önemli görevler düşüyor.
Harekâta savaş diyenlerin, harekâtı bahane ederek yeniden Türk - Kürt karşıtlığını hortlatmaya çalışanların çabaları yine sonuçsuz kalacaktır. Amaç Kürtlerin, Arapların, Müslümanların, gayrimüslimlerin, Alevilerin, Sünnilerin vatanlarının bütünlüğünü korumaktır.
Bütün uğraşlara rağmen savaş ahlakını koruyan ordumuzun desteklemek için aktif çaba göstermenin, her ne iş yapıyor daha iyisini yapmanın, kısacası ülkemiz için daha fazla çalışmanın zamanıdır.
Telaşa, endişeye ve gelecek kaygısına kapılmadan, bilgi kirliliğinin farkında olarak, hükûmetten muhalefete, siyasetten bürokrasiye, iş dünyasından akademiye, STK’lardan diyanete, memurdan işçiye tüm toplum katmanlarının daha fazla üreterek devletimizin bekası için asıl harekâta geçmenin zamanıdır.