Yaratılmış her mahlukatın bir başı bir de sonu vardır.
Yaratılmış her mahlukatın bir başı bir de sonu vardır. Allah’ın başı ve sonu yoktur. Dolayısıyla biz Allah’a sınır koyduğumuz zaman hatta kendimize sınır koyduğumuz zaman, “Ben anladım, ben öğrendim, ben biliyorum” dediğimizde bunlar Allah ile ilişkimizi keser. Çünkü sonsuz olan Allah’ı idrak için, her zaman “Ben bilmiyorum, ben acizim, bildiklerim, bilmediklerimin yanında bir saman çöpü kadar kalır” gibi, Hazreti Ali’nin de çok sık söylemiş olduğu, sözleri idrak etmek lazım. Yani O’nun sonsuz şanına, her an var olduğunu ve bu isimlerin bitmeyeceğini ve her zaman devam edeceğini anlamak lazım. Biz bunların sadece bir kısmını ancak zati olanları ismen bildiğimizin idrakinde olmalıyız. Onun dışında O’nun hakikatini, O’nun sonsuz tecellilerinin yani güneş ışığının vuruşundaki farklılıkları, hiçbir zaman idrak edemeyeceğimiz için ancak hayranlıkla seyretme zevkine sahip olduğumuzu bilmeliyiz. Yani ilim O’nun sonsuz güzelliğini hayranlıkla seyretmek demektir. Dolayısıyla bunu idrak ettiğimiz zaman, İbnü’l Arabî’nin dediği O’nun için sonsuz kavramını kullanmaktan bile edep ediyoruz; çünkü sonsuzluk da kafamızda bir sınır getirir.
Allah’ın yaratma ihtiyacı yoktur fakat Allah’ın varlığından tecelli eden, aynalara yansıyan isimler, tekrar Allah’ı idrak edip O’na dönebilmek için bir vücut giymeyi murat etmişlerdir, Allah’ta onları reddetmemiştir, yaratılış sebebi budur.
Kullar kendilerini var edenin sadece Allah’a ait isim olduğunu idrak ederlerse var olurlar. Bu isimleri, ismin hakikatini ortaya çıkardıkları sürece vardırlar. Yani bir vücutta, vücudun şeklini değil de o isim tecellisini herkes görmeye başlarsa, o kişi yokluktan varlık haline geçer. Yani insanı var eden, Allah’ın ismidir. Onun dışındaki vücudi hisler, duygular, geçici özellikler, insan için bir şahsiyet ve varlık belirtisi değildir. İnsanın şahsiyeti, Allah’ın ismini ortaya çıkarmakla var olur. Bu isim ortaya çıktığı zaman yani Allah’ın hakkından bize verdiği hak, ortaya çıktığı zaman, o zaman o kul, “Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez” kategorisine yükselir, vücudu ruh kesilir; çünkü Allah’ın ismi hâkimdir, o da diridir. Dolayısıyla o hal, onun Allah’a kavuşması için yeterli sebep olur, o da “aziz” olur. Aziz demek, kıdem ile ilişkide olan demek.
“Vücut” kelimesini duyduğunuz zaman biz bunun varlık olduğunu idrak edemiyoruz. Hâlbuki buradaki “vücut” kelimesi “varlık” demektir. Yani yegâne var olan varlık Allah’tır. O halde bu görünen her şey hayaldir, bu gördüğün her şey, yaratılmış her varlığın, O varlığı idrak ettiği sürece hayal olmaktan kurtulur, o varlığı idrak ettiği sürece. Ve her yerde O’nu görmeye başlamadan, şehadet etmez. Her yaratılmışta O’nu görecek ki yani lüzumuna inanacak, insanında, bitkinin de hatta madenin de, her şeyin faydasına ve lüzumuna inanacak ki, o insan varlık haline geçsin, şahadet etsin, şahadet etmedikçe Müslüman olamaz ve varlık haline geçemez. “Her nereye dönsen Allah’ın Veçhi oradadır” ya da “Allah’ın Veçhinden başka her şey yok olmaya mahkûmdur” ayetlerinin idrak anıdır. İşte bu anda “Vahdet-i Vücut” zuhur eder. “Vahdet-i Vücut”un manası yegâne varlık Allah’tır, başka hiçbir vücut ve varlık yoktur, geri kalan her şey hayalden ibarettir. O halde sen her nereye baksan, Allah’ını gör, başka bir şey görme. Başka gördüğün şey, o nefislerdir, nefislere takılıp kalmak demektir, Vahdet-i Vücudun manası budur.
Şimdi, bizim, O’nun Zat-ı İlahisine istemeyip bildirmediği, bilinmediği Zat-ı İlahisini, Peygamber dâhil, hiçbir kulun bilmesi mümkün değildir. Çünkü o hayal edilebilen, düşünülebilen ve dünya şartlarına uyabilen hiçbir vasıfla vasıflandırılamaz. Vasıflandırılamayacağı için de O’nun zatını, özünü tanımak mümkün değildir. Mesela rüzgârı anlat dersem işte rüzgârla ilgili pek çok şey anlatabilirsin, işte yapraklar kımıldıyor, deniz dalgalanıyor gibi ama bunlar hiç biri o rüzgârın zatı değildir, rüzgârın zatını kimse anlatamaz. Ama ancak belirtilerini yani bize rüzgârı hatırlatan şeyleri anlatabilirsin. Akıl olan biteni düşünmek içindir. Kalp imanı yüceltmek içindir. İman güçlendikçe Allah’a kul olma şuuru güçlenir. O zaman Allah’ı idrak de kemale erer. Allah imandan ve Kuran’dan bizi ayırmasın vesselam...