2022'yi geride bırakıp, yenisini karşılamaya hazırlandığımız 2023 yılının adını ben koydum.

Son yazdığım; “Ölümden öte dünya” başlıklı yazımda 2022’nin son günleriyle ilgili olarak yaşadıklarımızdan akılda kalanları ve “merhaba” diyeceğimiz yeni yıl 2023’ü anlatırken kısaca şunları yazmıştım;

2022’yi geride bırakıp, yenisini karşılamaya hazırlandığımız 2023 yılının adını ben koydum. Bu yıla “Kabuslar Yılı” diyorum. Hepimiz yeni yıl yaklaştığında yeni bir yıla girmenin heyacanıyla mutulukluk duyanlardandık. Çocukluğumuzdan beri yaklaşan yeni yılı ve özellikle yılbaşı gecelerinin heyecanını bir başka karşılardık.

2023 yılına girdiğimiz bu günle ilgili dilek ve temennilerimde yeni derleyebileceklerim neredeyse yok gibi. Veda ettiğimiz 2022’den akılda kalanlara takılıp kalırsak, yazıya girerken söylediğim gibi “dilerim kabuslar yılı” olmaz. Olmamalı, çünkü artık nefes almaya çok ihtiyacımız var.

Umarım ve dilerim, değil hayal ettiklerimiz, görmeyi istediklerimiz ve yaşamımızın bir anında bile bir tutam güzellikle tanışabilelim. Geçim sıkıntısının dar boğazında biraz olsun rahat nefes alabileceğimiz yaşamın kısa da olsa tadımlık anlarıyla buluşabilelim.

Pek ummamıyorum ama, yeni yılın azıcık da olsa mutluluk getirmesini diliyorum..

2023 yılı, tüm ulusumuza, herkese kutlu olsun.

“ATATÜRK’ÜN, İÇİMİZİ ISITACAK DERSLİK BİR YILBAŞI HİKAYESi”

1936 yılbaşı akşamı ...

O gece saat 23.00'e kadar Çankaya’da arkadaşlarıyla çalışan Atatürk yeni yılı

karşılamak için yapılan eğlenceye katılmak üzere yola çıkar.

Salon tıklım tıklım doludur.

Nihayet saat 23.00’te bir haber, “Atatürk geliyor”

Atatürk giriş kapısından içeri girer.

Kendisinin paltosunu almak isteyenleri durdurarak, vestiyerin olduğu merdivenlerden inmeye başlar. Birden gözü orada bekleyen iki inzibat erine takılır.

Onlara dönerek; “Burada ne bekliyorsunuz?” diye sorar. Şaşkınlıktan ne diyeceklerini bilemeyen erlerin cevabını beklemeden;

- “Anladım, siz de benim gibi buraya davetlisiniz.

- “Peki neden yukarı çıkmadınız?”

- “Haydi üstünüzdekileri vestiyere bırakın, sizi bekliyorum. Yukarı birlikte çıkacağız.

Fakat benim yanımdan bir karış bile ayrılmayacaksınız” der.

Erler bu büyük insana ne diyeceklerini bilememenin sıkıntısıyla kendi nazarlarındaki en kıymetli kelimeyle “Emret komutanım “ derler.

Atatürk merdivenlerden çıkarken, yanına gelmek isteyenler çok olunca erlerin geride kaldığını görerek, “Siz yanıma gelin ve yanımdan hiç ayrılmayın” ikazını yapar.

Salonda oturacağı masaya geldiklerinde yanındakilere sağ ve solunda oturacak olanların kaydırılmasını isteyerek erleri sağ ve solundaki koltuklara oturtur.

Dünyanın hiç görmediği ve göremeyeceği muhteşem bir tablodur bu.

Ve bu tabloya dünyanın işitip işitebileceği en önemli bir mesaj olan şu sözlerle imza atar.

- “Ben tüm bu güzelliklerin, neşenin, coşkunun yolunu açabilmek adına yıllarca siperlerde bu yiğit Mehmetçik ile mücadele verdim. Bu zafer her şeyden önce onların eseridir. Bu durumda, bu kutlamada eğlenmek herkesten önce onların hakkıdır.”

- “Onlar bu vatanı kurtarırken benim sağ ve sol kolumdu. Vatan onların varlığıyla yaşayacak, bu yüzden onların bugün de yeri başkomutanlarının sağ ve sol omuz başı

olmalıdır”

Salonda hiç istinasız herkes bu sözler üzerine gözyaşlarını siliyordu.

Aslında, ahde vefa, sevgi, saygı, inanç, koruma, sahip olmanın değil sahip çıkmanın

önemi gibi ne çok anlam ileten bir davranıştır bu…

Bunun ardından diğer bir önemli davranış modeli olarak yaverini çağırarak;

“Amirlerine haber verin. Bu iki yiğidi bu akşam izinli saysınlar” demesi.

Yani ben yaptım oldu değil, silsiledeki hiçbir kişinin vazifesine müdahale edemeyeceğinin iletisi…

Yaptığı ve bizlere emanet ettikleri ile kulaklarımıza küpe olacak birçok öğütü bırakan, emanet eden ve bize öğreten Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkümüzün başta en çok güvendiğini her zaman dile getiren gençlerin yollarını aydınlatan öğütleriyle, bizlere bıraktıklarıyla ne kadar övünsek yeridir.

Bizlere armağan ve emanet ettiği demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir yılı daha kutlayabiliyorsan ne mutlu bizlere.