YAZIN HABERCİSİ: FEDON VE YAZ DİZİLERİ

Milena Berfin GÜLDOĞAN
Tüm Yazıları
Yaz, bizde Fedon denize düşünce başlar. Fedon düşeli çok oldu denize bu sene ama bi' eksiklik var. Yaz gelince her ne kadar hepimiz çoğunu ağır şekilde eleştirsek de yaz dizilerinin varlığına alışmışız. Birkaç seneye kadar bir yaz dizisinin bölümü 1.5-2 milyona çekilebiliyordu ancak şimdi neredeyse bir bölümün gideri 9-10 milyon civarında. Ekonominin en ağır darbelerinden birini yaz dizileri yedi. İyi mi oldu kötü mü oldu ben daha tam anlayamadım. Sıkıcı senaryolarında sakar kızlar, ultra zengin delikanlılar, nefretle başlayan aşklar görmeye çok alışmıştık bu yaz dizilerinde, valla bir boşluk hissi olmadı desem yalan olur.

O oluşan boşluğu kanallar nasıl kapatıyor derseniz; kanal arşivinde yer alan ve zamanının en çok reyting getirenlerini hiç sıkılmadan bir kez daha yayınlayarak derim... Bana sorarsanız benim işime gelir, Aşk-ı Memnu’yu prime time’da tekrar görmek beni çok mutlu ediyor, oturup baştan tekrar tekrar izlerim. Bütün kanallar aynı kozu oynayıp arşivlerine sığınınca tabii, kavga dövüş de olmuyor; kim ne kadar reyting alabilirim diye yeni hamleler deniyor. O kadar eleştirip, o kadar kızıyordum ki bu yaz dizilerine; yayınlanmamalarının yaratacağı minik hüznü hiç öngörememişim…

Neyse gelelim benim size asıl demek istediğime; yaz dizisi yoksa Kore dizileri var… Siz sanıyor musunuz ki kış boyu izlediğiniz bütün diziler özgün senaryolardan ibaret… Hiç alakası yok, çoğu ya Kore dizilerinden birebir uyarlanıyor ya da ‘ilhamla’ yan sanayisi yazılıp çiziliyor. Kendimi bildim bileli izlediğim o Uzak Doğu dizilerinin burada uyarlandığını ilk fark ettiğimde çok sinirlenmiştim. Bunun sebebini de oturup ciddi ciddi düşünmüştüm; bizde mi senarist yok yoksa onlardaki senaryolar mı ‘eşsiz’?  Soracak olursanız bir cevaba varamadım ama bugünkü Uzak Doğu dizileri seçkimi desteklediğini de yadsıyamam. İşte size hiç uzun uzadıya anlatmadan, bizim televizyonda da ‘henüz’ bir karşılık bulmamış olan ve hoşunuza gidebileceğini düşündüğüm, içinde öyle Squid Game falan geçmeyen birkaç Kore dizisi: Doctor Stranger, Descendants of the Sun, W, Pinocchio, Mr. Queen, Healer, Reply 1988 ve son olarak Moon Lovers.

 

Inside Out 2

En sevdiğim animasyonlardan biri 9 yıl aranın ardından geri dönüyor! Inside Out dublaj halini izlemekten aşırı keyif aldığım bir animasyon. Üstelik şimdi 2 yeni karakter daha eklendi senaryoya. Hem de dublaj da karakterlerden birine Gupse Özay can verecek, kendisini çok sevenlerden biri olduğumu da araya sıkıştırayım.

Konu Inside Out olunca birkaç da animasyon önereyim size: Antz, A Bug’s Life, The Ant Bully, The Polar Express, Enkanto, Coco, Turning Red, Moana, Soul, Finding Nemo, Vol-i ve Chicken Little.

 

İstanbul’un cennetleri: Atatürk Arboretumu & Atatürk Kent Ormanı

Yaz vakti geldi mi İstanbul’da nerelere kaçsak da nefes alsak diye her yeri araştırıyoruz. Bir minik orman, bir tutam yeşillik arayıp, bir ağacın gölgesinde ferahlamak derdiyle talan ediyoruz tüm şehri. Şimdi size son zamanlarda en sevdiğim ikiliyi takdim ediyorum: Atatürk Arboretumu ve Atatürk Kent Ormanı. İkisi de en yeşil ilçelerimizden biri olan Sarıyer’de. Arboretum uzun zamandır var olan ama yanı başındaki Belgrad Ormanı yüzünden daha az bilinen bir yerdi. İçindeki göleti, oturmalık alanları derken hafta sonu nefes almalık güzel bir bölge.

Atatürk Kent Ormanı’da Hacıosman Metro’dan yürüme mesafesinde bulunan ve yakın zamanda yenilenen bir alan. Yürüyüş yolları ve göletindeki kuğularıyla burada da sevdiklerinizle güzel zaman geçirebilirsiniz.