SPOR NEDİR , ZEVK Mİ, İHTİYAÇ MI? (2)

Fehmi KETENCİ 09 Haz 2016

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Sevgili Genel Yayın Yönetmeni'm Okan Sarıkaya'nın talebidir her hafta bir spor yazısı yazmam. Burada zaman zaman güncel spor olaylarıyla ilgili yazılar yazarken bazan da sporu anlatan bilimsel yazılar yazmaya çalışıyorum..

Sevgili Genel Yayın Yönetmeni’m Okan Sarıkaya’nın talebidir  her hafta bir spor yazısı yazmam. Burada zaman zaman güncel spor olaylarıyla ilgili yazılar yazarken bazan da sporu anlatan bilimsel yazılar yazmaya çalışıyorum.. Geçen hafta birinci bölümünü yazdığım “Spor Nedir, Zevk mi, İhtiyaç mı? yazımızı bu hafta ikinci bölümüyle sonlandıracağız. Spor, insan yaşamının olmazsa olmazlarından.  Spor sağlıklı olmak için, sağlıklı bir yaşam için en etkili, en ihtiyaç hissedilen doğal bir ilaç. İnsanlık tarihinden bu güne değin insanoğlu hep çalışa gelmiştir. İlk çağlardan günümüze kadar savaş için çalışmış, barış için çalışmış, çalışmış da çalışmış.  Peki böyle bir efor kaybı ile bu insanların hepsi spor mu yapıyordu?

Bugünkü tanımına göre tarihte spor ne zaman başlamıştır?

Sporun ne zaman başladığının belirlenmesi hemen hemen olanaksızdır. Bazı araştırmacılar bu soruya "Spor insanlığın yeryüzüne yayılması ile başlamıştır." yanıtını vermektedirler. Günümüz anlayışına göre spor,  ilk başta çok önemli bir kitle eğitim vasıtasıdır. Sporun getirdiği farklı sorunlara ait bilimsel bulgu tartışma ve metodların oluşturduğu alana “Spor Bilimi” diyoruz. Spor; ileri gitmiş ülkelerde, on yıl öncesine göre daha farklı algılanmaya başlamıştır. Örneğin spor meslek alanları alt gruplara ayrılmış bu meslek dalları da kendi konularında uzmanlık gerektiren meslekler haline gelmişlerdir. Çok yakın bir zamana kadar ülkemizde de hepimizin bildiği gibi spor meslek dalı olarak sadece beden eğitimi öğretmenliği ile branş antrenörlüğü bulunmakta idi. Oysa şimdi spora ilişkin öğretmenlik, kondisyon ve sağlıkla ilgili meslekler, spor yönetimi, spor basını ve yayımcılığı, spor hukuku, spor danışmanlığı, spor bilimcisi, spor hekimliği, spor istatistikçisi ve benzeri bir çok değişik meslek grupları ortaya çıkmıştır. Bunlar da kendi içerisinde alt gruplara ayrılmaktadırlar.

Spor bilim adamları son yıllarda "Beden Eğitimi" sözü anlamına itiraz etmekte ve “beden sözcüğü canlı organizmanın sadece fiziksel yönünü ifade etmekte” demektedirler. Oysa fiziki yapı ile zihnin birbirinden soyutlanamayacağını günümüz eğitim felsefesi kavramında beden eğitiminin, daha doğrusu, spor eğitiminin amaçları beden sözcüğünün çok ötesine yönelmektedir. 20. yüzyıl sonlarında "Spor Bilimleri" adı verilen yepyeni bir dal, diğer bilim dalları arasında yerini almıştır.

Günümüzde spor bilim adamları eski ve klâsik beden eğitimi kavramından daha üst düzeyde düşünmeye başlayınca, 20 yıllık böyle bir evrim sonucu “Spor Bilimi” ortaya çıkmıştır. Spor bilimi doktrininin bu denli yeni boyutlar kazanması ile toplumlar, uluslar ve tüm dünya, spor kavramını, deyim yerinde ise adeta yeni baştan keşfetmektedirler. Ahlâk eğitimi ile spor eğitimini de birbirinden soyutlamak olmaz. Bu iki kavram etle tırnak gibi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Büyük önder Mustafa Kemâl Atatürk; " Ben sporcunun zeki çevik aynı zamanda ahlâklısını severim." söyleminde bu hususu en somut biçimde dile getirmiştir. Uluslararası spor karşılaşmalarının bir savaş değil tersine bir barış unsuru olduğu hepimizce bilinmektedir. Nasıl ki bir devletler hukuku varsa, bir de uluslararası spor hukuku vardır. İnsanoğlunun tekâmülü ile eski Yunan’dan bu güne değin gelişen kurallar bugün ileri düzeydeki prensiplerine ulaşmıştır. Sporun anayasası; sağlığa, birlik ve beraberliğe, kardeşliğe, arkadaşlığa ve dostluğa dayanan bir insanlar topluluğu ekolüdür. Spor sadece fizyolojik ve biyolojik bir olay değil, barış ve kardeşliktir.