KÖTÜNÜN KÖTÜSÜ

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Aziz Yıldırım, Ali Koç, tekrar ya Aziz Yıldırım, ya Ali Koç parantezinden kurtulamayan Fenerbahçe taraftarı ve kongre üyeleri için 9 Haziran Pazar günü zor bir seçim olacak. Başkan adaylarının her ikisi de Fenerbahçe tarihine geçerken arkalarında bıraktıkları fayda/maliyet denkleminin pozitif ve negatif yanları çok tartışılacak.

Esas ilginç ve camianın enseyi karartmasına sebep olan ise koskoca “Fenerbahçe Cumhuriyeti”nden üçüncü bir adayın çıkıp “durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak” diyememesi.

Kötü, daha kötü, en kötüsü sıralamasının test edildiği bir laboratuvar oldu Fenerbahçe Genel Kurulları. Aziz Yıldırım yaptığı kötü transferler ve çar-çur ettiği sponsorluk gelirleriyle kulübü factoring şirketlerinden borç alır hale getirip bırakıp giden kendisi değilmişçesine Türk halkının her şeyi 45 günde unutan balık hafızasına güvenip aday olabiliyor.

Ali Koç ise son altı senede -belki son sene hariç- Aziz Yıldırım’ın fiyasko transferlerini aratmayacak vasat ve sıradan hoca-futbolcu seçimleriyle, stada çivi çakmamasıyla, tribünleri küstürmesiyle, TFF, MHK, VAR vs üç harflilerle olan kavgasında sürekli hırpalanmasıyla çok kötü bir başkan profili çizdi.     ”Ben başkan olduğum müddetçe bizi şampiyon yapmayacaklar” söylemi ortada dururken, Beştepe’nin pozisyonunda milim değişiklik olmadığı danışman bey tarafından teyid de edilmişken başkan adaylığı ne demektir. Anlayan beri gelsin.

Fenerbahçe’ye Mourinho’yu getirmek de nasıl bir akıl tutulmasıdır bilinmez. Bayern Münih’in Vincent Company’yi, Barca’nın Hansi Flick’i teknik direktör yaptığı bir futbol dünyasında Almanlar, İspanyollar bilmiyor muydu Mourinho’yu takımlarının başına getirmeyi. Paraları mı yok, futbol akılları mı eksik bizden?

Mourinho son üç kontratından fesih bedeli olarak neredeyse seksen- yüz milyon €uro tazminat almış kariyeri inişte bir hoca. Türkiye’deki futbol iklimi belli. Bu habitat bırakın Mourinho’yu, Klopp ve Ancelotti’yi bile geldiğine bin pişman edecek sonuçları üç-beş haftada üretecek kadar enfekte bir “gayya kuyusu” başlı başına zaten. 15-16 milyon €uro yıllık maaş, 25 milyon tazminat falan yandı gülüm keten helva.

Bir de bunun evrensel rezil olma “bonusu” var ki sormayın. Mourinho ligimizde çokça görülen çifte standart, adaletsiz, “ofsaytımsı” kararlardan sonra bir basın toplantısı ile bizim TFF’nin MHK’nın VAR’ın ipliğini pazara döksün de görün o zaman UEFA’yı FIFA’yı.

Neyse olanda hayır vardır deyip gelelim Mourinho transferinin gölgesinde kalan büyük bir riske; siyasi konjonktürdeki mevcut durum değişmeden, Ali Bey’in başkanlığa devam etmesi sürecinde bir toplumsal mühendislik projesi olarak “Fenerbahçelilik” kavramının, futbol kulübü taraftarlığından politik, muhalif ve protest bir “kimlik” inşasına evrileceği görülebiliyor. Bu yolun taşları uzun zamandır döşenmekteydi zaten. İşte en kötüsü sosyolojik olarak da bu olacak maalesef.

2028’e gidilirken, içeride, dışarıda onca dert bizi beklerken bir de toplumun fay hatlarıyla oynayıp 3 Temmuz sürecinde olabilirliği de test edilen, taraftarı sokağa dökecek bir yaranın tekrar kanatılmasına devlet aklımız ne diyecek şu anda onu bilemiyoruz. Kaht-ı ricâle uğrayan eski tüfeklerden Külünk Bey’in söyledikleri de ilginç ipuçları barındırıyor. Bakalım kongreden sonra neler olacak.

Görelim Mevlâ n’eyler, n’eylerse güzel eyler…