Pandemi için oluşturulan Bilim Kurulunda veya Toplum Bilimleri Kurulunda hekimlerin yanında psikiyatrist, davranış bilimleri uzmanı, psikolog, sosyolog, ilahiyatçı, eğitimci gibi uzmanların da yer alması yahut birey ve toplumun psikolojisine odaklanan farklı bir Bilim Kurulunun oluşturulması gerekli ve önemlidir.
Dünyanın gündemine yerleşen ve bir doğal afet misali bütün hayatı etkilemeye devam eden Kovid-19, sadece bir sağlık sorunu değildir. Birey ve toplum düzeyinde iç içe geçmiş sorunlar yumağını içeren güçlü bir krizle karşı karşıyayız. Bu krizin etkileriyle çok yönlü mücadele için insanı merkeze alan toplum bilimlerinin çözüm önerilerine ihtiyaç vardır.
Pandemi için oluşturulan Bilim Kurulunda veya Toplum Bilimleri Kurulunda hekimlerin yanında psikiyatrist, davranış bilimleri uzmanı, psikolog, sosyolog, ilahiyatçı, eğitimci gibi uzmanların da yer alması yahut birey ve toplumun psikolojisine odaklanan farklı bir Bilim Kurulunun oluşturulması gerekli ve önemlidir. Böylece bu kuşatıcı afetin, fert ve toplum üzerindeki psikolojik etkileri daha yakından yönetilebilir ve krizden gelişerek çıkmamız mümkün olabilir.
Pandemi, sadece hastalananları ve ölenleri değil bütün yaşayanları etkilemektedir. Zira sağlık gibi eğitim, ekonomi, savunma, tarım, üretim ve hizmet gibi bütün sektörlerin afetlerden etkilendiği bilinmektedir. Alıştığımız hayat tarzı hızla değiştiğinden, salgının yol açtığı ve açacağı sorunlarla başa çıkmak için insanın ve onun ruh dengesinin merkeze alınması zorunludur.
Maddi sağlığımız için tıbbi açıdan bütün önlemlerin alınması gereklidir ama yeterli olmayacaktır. Hayatın her alanında meydana gelen yoğun değişim sürecine uyum için bireysel ve toplumsal sorun çözme kapasitemizi geliştirmek durumundayız. Psikolojik dengemizi alt üst eden acılarla baş etme becerimizi geliştirmeliyiz. Bu, ciddi bir çaba gerektirir.
Öncelikle birey ve toplumun psikolojisine odaklanma konusunda uzlaşmalıyız. Zira moral ve motivasyonunu yitirmiş birey ve toplumun, pandemi sonrası yaşayacağı travma daha derin olacaktır.
FARKINDALIK VE KABULLENME
“Ben ve yakınlarım hastalığa yakalanırsa ne olacak? Ailemizin geleceği ne olacak? Sevdiklerimi kaybedersem ne yaparım? İşimi yitirir miyim? Mali açıdan sıkıntı çeker miyim? Geleceğimi neden göremiyorum? ...” Çoğaltabileceğimiz benzeri sorular, zihnimizi işgal ederse günlük rutinimiz aksar, düzenimiz sarsılır, dengemiz bozulur. Belirsizlik uzarsa takıntılar da büyür.
Fert ve toplum düzeyindeki endişeleri yönetmek için genellikle beklenmedik olaylardan sonra gelişen Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ile mücadele etmek zaruridir. Öncelikle insanı edilgen kılan ve yalnızlığa iten bu ruh halinden kurtulmak gereklidir. Bunun için psikolojide kullanılan Yansıtma ve Aynalama, davranış bilimlerinde kullanılan bilişsel davranış terapilerinden, Farkındalık ve Kabullenme gibi yöntemlerden yararlanılabilir.
Bu yöntemlerin ortak amacı, insanın kendi düşünme biçimini öğrenmesi, anlaması, eğitmesi ve yönetmesidir. Böylece birey, olumsuz duygu ve düşüncelerini fark eder, kabullenir ve onları yönetmeyi öğrenir. Amaç, olumsuz duygu ve düşüncelerin takıntıya dönüşmesini, zihinsel süreçlerde yerleşmesini ve kişiliğimizin bir parçası olmasını önlemektir.
Farkındalık eğitimiyle bireyin; afetin sonuçlarını, aşırılıklara varmadan gerçek anlamda fark etmesi, kabullenme eğitimleriyle zihnini açık tutması ve içinde bulunduğu zamanı yaşaması, anı yakalaması sağlanabilir. Böylece travma, zihin ve duygu düzeyinde anlaşılmış ve çözümlenmiş olur.
GEÇMİŞİN ÜZÜNTÜLERİ, GELECEĞİN KAYGISI
Psikolojik desteklerin hedefi; zihnimizi, geçmişin olumsuz düşüncelerinden ve geleceğin kaygılarından mümkün olduğunca arındırıp anda kalma becerimizi geliştirmektir. Amaç; yaşanan krizin, geçmiş ile geleceğin buluştuğu nokta olan hayatı kaçırmamıza izin vermemesidir. Zira anda kalabilen insan, kendisinden ve temel değerlerinden uzaklaşmaz.
Olumsuz düşüncelerin zihinde kalıcı misafir olmalarını önlemek için bireyin yaşamına anlam katan üst değerlerin ve bağların korunması şarttır. Zira zihni olumsuz etkileyen düşünceleri, endişelenmeden değerlendirmek, yargılamadan anlamak ve kontrollü şekilde geri göndermek mümkündür. Bu süreçte bizi hayata bağlayan; evrensel insani değerler, aile bağları, inanç değerleri ve özellikle başkası için bir şeyler yapmak, olumsuz düşüncelere kapılmamızı önleyerek yaşama tutunmamızı sağlayacaktır.
Doğal afetler ve pandemi gibi krizlerle mücadelede kişi ve toplumun değerleri, en önemli sosyal destek kaynağıdır. Bunun içindir ki afetlerin oluşturduğu kriz ve travma ile başa çıkmada pozitif bilimlerin, evrensel insani değerlerin ve kutsal değerlerin çözüm aşamaları benzerdir.
* İlk aşamada durumu kabullenmek ve rıza göstermek; sevgi ve ait olma gibi öz değerleri canlı tutmak; denetleyemediğimiz gelişmelere sabretmek.
* Yaşanan afetten bilimin ışığında yeni şeyler öğrenmek.
* Kendimizdeki olumsuz duygu ve düşünceleri fark etmek, bu düşüncelerin uzantısı olumsuz davranışlardan uzaklaşmak için tövbe edercesine kendimize söz vermek ve böylece olumsuz düşüncelerimizi yönetmek.
* Bilişsel süreçlerimizi, ağır koşullarla baş etme becerisine kavuşturmak için potansiyelimizi öğrenmek ve kendimizi bilme yolculuğuna çıkmak.
* Anı yakalamak için başta yürüyüş olmak üzere fiziksel egzersizler yapmak.
* Kendi varlığımızı ve içinde bulunduğumuz varlık sistemini gözden geçirmek için diğer canlı ve cansızlarla iletişim halinde olmak.
* Geleceğe dair olumlu düşüncelere sahip olmak, güven vermek ve umut olmak için kendimize ve başkalarına üretimde bulunmak.
* Yaratıcı güce inanmak, inancımızın gerektirdiği ibadetleri yapmak.