HOMO SALAKUS OLMAYALIM

Refik ERDURAN 13 May 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Para oburu, sömürü obezi, üçkâğıt ustası Batı kendi ayağına doladığı finans ilmikleriyle boğuşurken dünya nüfusu 7 milyarı aştı.

Para oburu, sömürü obezi, üçkâğıt ustası Batı kendi ayağına doladığı finans ilmikleriyle boğuşurken dünya nüfusu 7 milyarı aştı. Yoksul bölgelerde insanlar “Ortam bu yükü kaldırmaz, açlık ve susuzluktan savaşlar çıkacak” diye kara kara düşünmekte. Arpası fazla gelen yerlerdeki kaygı ise karşıt yönde. Kadınlar az doğuruyor, ortalama ömür uzuyor, yaşlılar çoğalırken onları geçindiren vergileri ödeyecek gençlerin oranı düşüyor. Nesiller arasında çıkar çatışması başlayacak, evlatlar analarına babalarına düşman kesilecek.Gerçekte önemli olan ise insanların sayıları değil, davranışları. Uygarca       -yani birbirlerini ezmeden, gezegenin kaynaklarını tüketmeden- yaşamayı başarsalar, arzımız daha büyük nüfusu da kaldırır. Tersini yapar, aptalca ve yabanice davranırlarsa?

Bir senaryo kurun. Öyle bir hastalık salgını yaşanmış ki, dünyada topu topu yedi insan kalmış. Üçü Amerika’da, üçü Asya’da, biri de Pasifik Okyanusu ortasındaki bir adada. Akıllıca davranış ne olur onlar için? Sağlıklı bölgeler bulup oralarda çoğalmaya çalışmak, değil mi? Öyle yapmıyorlar. Salgını biyolojik saldırı sanıp birbirlerinden biliyor, ulaştıkları bütün nükleer füzeleri ateşleyerek “karşı” taarruza geçiyorlar. Radyasyon yoğunluğu Pasifik’teki Niyazi dahil hepsini bitiriyor. İnsan türü de sizlere ömür. Şimdi düşünelim. Bu facia nüfus fazlalığının mı sonucudur, davranış yanlışının mı? Eşref-i mahlukat (yaratıkların en onurlusu) olma iddiasındaki bizler başka türlere de öyle sonlar hazırlamak için elimizden geleni yapmaktayız. Her yıl sayısı belirsiz canlının izi siliniyor dünyamızda. Bilimsel bulgulardan aktararak size bir gerçek nüfus olayının hikâyesini anlatayım da, evrendeki yerimiz zihinlerimizde doğru perspektife otursun Çok, çok eskilerdeyiz. Son buz çağında, mamutların ve hançer dişli kaplanların kökü kazınmamış daha. Şimdi Homo Sapiens diye adlandırılan atalarımız Avrupa’da, Neandertallar ile yan yana yaşıyorlar. Asya’da Homo Erectus ve Homo Floresiensis adlı uzak hısımlarımız var.

Endonezya’nın Sumatra adasındaki Toba süper volkanı o günden bu yana misli görülmemiş bir şiddetle patlıyor. İndifanın gücü Hiroşima’ya atılan atom bombasınınkinden 60 bin kat fazla. Atmosfere 3 bin kilometre küp hacminde toz toprak püskürüyor Toba. Bunların bulutlaşmasıyla güneş ışığı yeryüzüne ulaşamaz oluyor. Gezegenin üstüne yoğun ve sürekli bir kış çöküyor. Soğuktan, karanlıktan, gıdasızlıktan bitki ve hayvan türlerinin çoğu tarihe karışıyor. İnsanlar? İnsanımsı yaratıklar? Sonu geliyor onların da hemen hepsinin. Yalnız Afrika’nın orta -nispeten ılık- bölgelerinde birkaç bin insan sağ kalıyor. Evet, sadece birkaç bin. Bugün dünyada kaç milyarsak hepimiz o bir avuç kazazedenin soyuyuz. İlk fark edildiğinde inanmakta güçlük çekildi bu gerçeğe. Ama DNA araştırılmaları ile de doğrulanmakta. Kıssadan iki hisse çıkıyor. Birincisi, ırkçılığın komikliği. “Benim cinsim üstündür” iddiası tam salakça bir böbürlenme. İkincisi, evrenin içindeki güçsüzlüğümüz. Düşünün: Süper patlama Afrika’ya biraz daha yakın bir yerde olsaymış türümüzün büsbütün ortadan kalkması işten değilmiş. O kadar yaklaşmışız hiçliğe. Her şeyin efendisiyiz diye şişineduralım, gerçekte kaderin oyuncağıyız. Çok da az şey biliyoruz. Ayağımızın altında ne olduğunu, fayların ne hazırladığını bile göremiyoruz. İrfanımız kıt da, bari haddimizi bilse.. O kadarcık bilinç edinirsek evrenin enginliğinde gülünç kalan hırslarımızı dizginler, çevreye ve birbirimize daha az hoyrat davranırız umuduyla anlattım bunları.