Selamun kavlen min rabbir rahim Yasin Suresi'ndeki ayette Allah kendi hakikatinden bir selam gönderdiğini onun da Hazreti Peygamber olduğunu bize bildirir.
Yani burada Hazreti Peygamber selamdır. Dolayısıyla peygamberlerin varislerinin kendi de selam makamındadır. Peygamber varisleri Allah’tan kula gelen selamı temsil ederler. Samiha Ayverdi Hazreti Mevlâna’yı anlatırken “Allah’ın İslam alemine tebessümüdür.” der. Demek ki tebessüm ile Allah İslam alemi için bir selam olarak insanı kâmilleri yollamıştır. Zira seven birleştiren ve tevhidi yaşayan, söylediklerini uygulayan Mevlana olduğu için onu Allah’ın selamı olarak kabul ediyoruz. Dolayısıyla Hazreti Mevlana’nın “Selam denizi coştuğunda, gönüllerden kini giderir “sözüyle insan-ı kâmiller coştuğu zaman anlattıkları şeylerle vücutta Allah’ı sevmeyi, Allah’tan dolayı kulda kusur görmemeyi, Allah’tan dolayı kulu sevmeyi öğretirler manasını anlamalıyız. Kin ve nefret ölür gider ve her yer selam kesilir. Onun için kâmil insan Allah’ın selamıdır. Aynı zamanda insanın kötüye selam vermesi de bu anlayış içerisinde, kimseye nefret ve kin duymadığını herkesi bir vazifeli olarak gördüğünü, selamı kişiye değil vazifeye verdiğini gösterir. Bütün yaratıklar arasında Selam isminin kutsiyetine sadece nefsini şehvetlerden uzak kılan, kalbini şüphelerden arındıran kimseler ulaşabilir. Selam isminin hakikatleriyle vasıflı kimseler, vakur, ağırbaşlı, mütevazi, inatçıların sıkıntılarına karşı sabırlıdırlar. Onlar gafil insanlarla tartışmazlar, cahillerle mücadele etmezler.
Mevlâna gibi Yunus Emre gibi büyük mutasavvıflar yaratılmış herkesin vazifesi olduğuna, herkesin hakkın bir ismi olduğuna iman ettikleri için ve haktan nefret duyamayacakları için herkese hürmet etmeyi, sevmese bile en azından hürmetsizlik etmeden halleriyle örnek olmuşlardır. Ama insan-ı kâmilin özünde sevgi, kabullenme de vardır. Dolayısıyla kâmil insan Hak’tan Hak’ka giden bütün vazifelerin üzerinde toplandığı odak noktası demektir. Bu dünyada bütün kemal noktasındaki hisleri ve duyguları kâmil insanda görüp idrak edebiliriz. Bu yüzden negatif hiçbir huy onun üzerinde olmaz, onlarda hep Allah’ın rahmeti gazabını örtmüş olduğu için hep rahmetleri gazapları örtmüş vaziyettedir. Bir de peygamberde daima af, tövbe olduğu için peygamber efendimiz affın sahibidir. Kuran-ı Kerim Hazreti Peygamberin yumuşak ve affedici oluşunu metheder ve her yaratılmıştan beklenenin bu olduğunu söyler. Yani affın hakikatini biz kâmil insanda seyrederiz. Ayrıca Peygamber efendimiz ahlakın en yüksek seviyesidirler. Bu yüzden de üzerinde negatif şeyler taşımazlar. Herkes kendi kapasitesi ölçüsünde bu hale yaklaşmaya çalışır. En azından ilmel yakîn olarak yaratılmışın Allah’ın bir parçası olduğuna inanmak ve kin bile olsa nefret bile etse o kişiden en azından varlığını ve vazifesini kabullenmesi lazım gelir.
Peygamberin hakikatinden bihaberiz. Geleneklerimizde selam vermek yani tanımadığın insana selam vermek biraz edep dışı geliyor halbuki çok yanlıştır. Çünkü bütün Müslümanların birbirini selamlaması lazım. Çünkü her kişinin selamı Peygamberden bir nefestir. Bunu öyle kabul etmek arada o kişiyi görmek lazım ard niyetli bile selam verse sana o kişi, sen onu peygamberden bir güzellik, bir merhaba olarak algılayıp onun ard niyetinin üzerinde durmayacaksın. Çünkü mühim olan senin hissettiklerin ve senin yaşadığındır. Karşındaki de seni aldatamaz aldattığı kendisidir. Eğer imanı çok yüksekse insanın zaten her şeyden memnun olma sanatını elde eder. Bu coşkunlukla sevgilinin yani Allah’ın bir parçası olarak gördüğü için yaratılmış olan herkese ve her şeye selam verir vesselam.