Sizce bizim bir otomobil kültürümüz var mı? Osmanlı'dan günümüze kadar uzayan bir sürece bakıldığında otomobil hayatımız çeşitli gel-gitlerle çalkalanmış.
Hiçbir zaman bir Alman, bir İtalya’nın kültür seviyesine yaklaşamamışız bile. Anadol ile başlayan, onda bile benzin koymayı unuttuğumuz için hevesi kursağımızda kalan garip bir aşk hikayesi…
Genel olarak özetlemek gerekirse; Türk toplumunun geneli daha ziyade ekonomik nedenlerle otomobille geç tanışmış ancak otomobile karşı duyulan özlem kısa sürede bu nesnenin aşırı benimsenmesini sağlamış. Türk toplumunun otomobile karşı tavrında diğer toplumlardan ciddi farklar olmamasına karşın, toplumda kronik olarak mevcut olan gelir uçurumu ilk zamanlarda otomobilin sürekli olarak statü sembolü olarak görülmesini sağlamıştır. Türk edebiyatı ve sinemasında otomobil temalı eserler incelendiğinde, otomobil, sınıf atlama hevesinin yansıması ve parçalanmışlık ve mutsuzluk getiren bir nesne olarak tasvir edildiği görülmüştür. Toplumun büyük bölümünde kendini dışa vurma ihtiyacını gidermek için otomobil devreye girmiş, kimi zaman bir arkadaş kimi zaman ise bir sevgili seviyesine ulaşmıştır. Özellikle ticari araçlarda yaygın şekilde kullanılan süslemeler ve taşıt yazıları köyden kente göçmüş, kente ayak uydurmaya çalışanların başvurduğu bir iletişim şekli olmuş; kendi folklorunu yaratmıştır. Ama bütün bunlar bizim bir otomobil kültürümüzün olduğunu göstermiyor. Geçen hafta tanık olduğum bir olay beni bu konuda düşündürttü. Özel Galileo Galilei İtalyan Lisesi son sınıf öğrencileri mezuniyetlerini 2 şekilde kutluyorlar. Birincisi “Spagetti Partisi”, ikincisi de “Konvoy Geçidi” … Her ikisi de özünde “İtalyan Kültürü “nün bir yansıması. Spagetti zaten malum, İtalya ile anılan bir yemek çeşidi. Konvoy da “otomobil kültürü “nün bir yansıması. Genel olarak üstü açık otomobiller tercih ediliyor. Ancak bu yıl içlerindeki belki en küçük, sade ve gösterişsiz olanı Fiat 500c Collezonie en büyük ilgiyi gören otomobil oldu! Peki neden? Çünkü 5 yıldır İtalyan kültürü ile yoğurulan ve büyük bir çoğunluğunun hayatının bundan sonraki bölümünü İtalya’da geçirmek isteyen gençlerin algısı bu yönde oldu. Bu İtalyan Lisesi için böyle ama; Alman, Fransız ve Amerikan Okulları’nın da durumu farklı değil. Bu kültürle yetişen çocuklar doğan olarak o ülkenin otomobil kültürünü de alıyorlar şüphesiz. Ama bizim okullardan mezun olan çocuklara bakın, hayata bakış açısı “Doğan görünümlü Şahin” olmaktan öteye geçemiyor ne yazık ki… Yerli otomobil çalışmalarınız tıpkı Türk öğrencileri gibi “azar ve fırça” ile kaplumbağa hızıyla ilerliyor. Otomobil yaparız, yapamayız bilemem. Peki bu kültürü ne zaman oluştururuz dersiniz?