Meral Akşener'in 15 Temmuz öncesi söylemleriyle darbe girişiminin sonrasında başbakanlık hayali kurduğu açıkça ortada. Ama hâlen Akşener'e kimse bir şey sormadı. İfadeye çağrılması bir kenara herhangi bir savcı bilgisine dahi başvurmak istemedi.

Meral Akşener’in 15 Temmuz öncesi söylemleriyle darbe girişiminin sonrasında başbakanlık hayali kurduğu açıkça ortada. Ama hâlen Akşener’e kimse bir şey sormadı. İfadeye çağrılması bir kenara herhangi bir savcı bilgisine dahi başvurmak istemedi. TSK’nın içine sızmış teröristlerin en kanlı eylemleri gerçekleştirdiği Çengelköy’de ikamet eden Akşener’in evinde de o gece hareketlilik vardı. Sahil boyunca olan direnişin aksine Akşener’in evinin girişindeki güvenlik kameraları kendisini tebrik etmeye gelenleri kaydetti. Kendilerine “yurtta sulh konseyi” diyen teröristlerin ayak sesi olarak 15 Temmuz öncesi sürekli “yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek cuntanın PR’ını yapan Akşener’in, o gece birçok misafiri vardı. Kalabalığın sebebi başarılı olacaklarına inandıkları darbe sonrası kendisi tarafından günler öncesinden söylendiği gibi başbakanlığını açıklarken Akşener’in yanında olmaktı. Peki, kimler o gece Akşener’in evindeydi? Bunu öğrenmek çok zor değil. Hem Akşener’in komşularından hem de o bölgelerin kameralarından kimlerin orada olduğu öğrenilebilir. Umarım emniyet, savcılar başta Meral Akşener olmak üzere kanlı darbe girişiminin mimarı denebilecek bu failler hakkında da bir girişim yapar ve tehlikesizliğe bir adım daha yaklaşırız.

SAHTE PEYGAMBER DEĞİL SAHTE İLAH

Fetullah Gülen'in ne olmadığı değil ne olduğu tartışıldığı şu günlerde iki olgu üzerinde eminiz. Biri terör elebaşı olduğu, diğeri sahte ilah olduğu... Tek bir adamın iki dudağının arasından çıkacak emirlere bakan silahlı müsveddelerin olması kendi çapında kurduğu terör örgütünün olduğunun başlı başına kanıtıdır. Sahte peygamberlik olgusu ise artık o kadar had safhaya ulaşmış ki Allah'a şirk koşacak duruma gelmiş. Elebaşı Fetullah Gülen'in etrafındakilerinin "kâinat imamı" ifadeleri de bunun kanıtıdır. Hatta Enes Kanter'in "... ve biz ona şah damarından daha yakınız" ayetini bile bile Fetullah Gülen'i şah damarından yakın gördüğünü dile getirmesi ve örgüt üyelerinin bu duruma ses çıkarmaması Gülen'i sahte ilah olarak gördüklerinin en büyük delilidir. Latif Erdoğan, Nurettin Veren, Ahmet Keleş gibi itirafçıların anlattıklarından anladığımız ve FETÖ’nün eylemlerinden gördüğümüz kadarıyla tek bir geçek var: Gülen, terörist elebaşı olduğu kadar kendi örgütüne davranışlarıyla da bir sadist…

FETÖ BUNDAN SONRA NE YAPACAK?

FETÖ’nün bundan sonra ne yapacağı konusunda çok fazla geriye gitmeye yok. Yakın tarih örneklerle dolu. Yenilen terör örgütleri kaybettiği gücü telafi etmek için fikirleri, zikirleri uyuşmasa da hemen diğer terör örgütleriyle iş birliğine gider. PKK ile DAEŞ, DAEŞ ile DHKP-C, PKK ile DHKP-C ortaklıkları, 17-25 sonrası yenildiğini anlayan FETÖ'nün, PKK'nın siyasi kolu HDP'den medet araması gibi birçok örnek sıralayabiliriz. Ne de olsa tüm terör örgütlerinin hedefi milli birliği yıkmak, halkın iradesine darbe vurmak. Kendi çapında en büyük silahlı kitlesel eylemini gerçekleştiren FETÖ de bundan sonra PKK ile iş birliği yaparak Kürt halkı üzerinden kitleleri harekete geçirmeye çalışmak isteyecek. Siyasi olarak var olma arzusunu da devam ettirecek olan FETÖ, Kürt halkı üzerinden MHP'ye sahip olma çalışmalarına da devam edecek.