Günümüzde ruhi ve fiziki rahatsızlıklara neden olan en büyük etken materyalizm; yani maddeciliktir, maneviyattan uzaklaşmaktır.
Günümüzde ruhi ve fiziki rahatsızlıklara neden olan en büyük etken materyalizm; yani maddeciliktir, maneviyattan uzaklaşmaktır. Ne yazık ki kent hayatında bu daha çok görülmektedir. Kırsal alanda kadim kültür devam ettirilmekle birlikte, internetin ve akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte de bozulmalar başlamıştır. Bir alet işimizi kolaylaştırsın diye icad edilir. Toplumu ifsat eden öğeler bir alette bulunmamalıdır. Bir bıçak, ekmek dilmek için kullanılıyorsa, bunu adam deşmek için kullanamazsınız. Bu insani de olmaz vicdani de olmaz. En başta inanca dayalı bir hayatı benimseyeceğiz ki, adaletli ve ahlaklı yaşayalım. Manevi hazzı doyasıya yaşayalım.
Manevi hayata adım atmak için ilk başta ‘kötü zan’ dan uzak durmalıyız. Yani günümüzde, insanı maddeci yapan şeylerin başında internet, sosyal medya ve televizyonlarda herkesin hayatının ortada olması, gizli sır diye bir şey kalmaması, her şeyin ifşa edilmesiyle; bizim de bu ifşa edilene duyduğumuz merakla alâkalı bir durum var. Malesef kapılıp gidiyoruz. O zaman ‘zan’ besliyorsunuz, zan da insanı devamlı negatif düşünmeye zorluyor.
Aslında biz, bu dünyada gördüğümüz her şeyin kendimizden aksettiğini düşünürsek; yani kötü görürsek de o kendi kötülüğümüzden, iyi görürsek de kendi iyiliğimizdendir. Güneş nasıl etrafa baktığında her şeyi aydınlık görür, çünkü Güneş aydınlıktır etrafı aydınlatır. Zulmet de karanlıktır, zulmetle baktığında her şeyi karanlık gösterir. Bütün bunların yanında insanı bu devir içerisinde, bu birbiriyle meşgul olmaktan ve birbiriyle bozmaktan, kıskanmaktan, kin duymaktan, nefret duymaktan koruyan tek şey Allah’a itaat, ona duyulan muhabbet ve ahlâk-ı Muhammedî’ dir. Onu da Asr Sûresinde iki şeye bağlamış; “Sabrı ve sâlih ameli tavsiye edin” diyor. Burada “Sâlih amel” den kasıt namaz, oruç değildir; bunlar zâten vazifelerimizdir. Bunların sâlih amel hâline gelmesi, bunların neticesinde insanda Allah’ın istediği ahlâkın yerleşmesiyle olur. Namaz, oruç seni o ahlâka götürüyorsa sâlih ameldir; iyilik seni, kendini görmeden, başkasına hizmete götürüyorsa sâlih ameldir. Salih amel adaletli ve ahlaklı olarak muamelatımızın bütününü kapsar. Bizim davranışımız insana, hayvana, bitkiye, kullandığımız eşyaya kadar adalet ve ahlakı kapsar.
Manevi hayatı bir anlamda Asr Sûresinde özetlenmiş olarak görebiliriz. Cenabı Hak bu surede bizi uyarıyor. Asra yemin olsun ki; insanlık hüsrandadır diyor ve ekliyor; ancak inanıp da salih amel işleyenler, sabrı tavsiye edenler, Hakkı tavsiye edenleri istisna kılıyor. O halde bir mümin olarak salih amel işleyeceğiz, sabrı ve Hakkı tavsiye edeceğiz. O zaman huzur içinde oluruz. İşte o zaman manevi hayatın sırrına vakıf oluruz.
Yaptığımız her şeyi, işlediğimiz her fiili, her hâdiseyi ibâdet hâline geçirmeyi bilmeliyiz. “İbâdet” demek: Allah’la ilişki kurmak, hâdisede Allah’ı görmek demektir. O da; eğer her şey ibâdet olursa, o amel sâlih amel olmuş oluyor. Sabretmeli ve sabrı tavsile etmeliyiz. Sabrın iki hali vardır; bunlardan biri; sıkıntı ve belâya sabır. Diğeri de dünya zevklerine sabır. Asıl önemli olan sabır o dur. Yani sen bu zevklerin içinde, onlardan uzak durmayı becerebilirsen sabrın sırrına erersin. Çünkü dünya zevkleri çok kandırıcı ve insanı mahva sürükleyen zevklerdir. Başlıbaşına nefse hoş gelen zaaflarımızdır, aşırılıklarımızdır. Bunlardan uzak durmayı becerebilirsek, sabrın hakikatine ermiş oluruz. Hakkı tavsiye etmek de doğru olanı, iyi olanı, güzel olanı, Allah kelamını, Peygamber tavsiyesini yerine getirmektir. Hakkı ve hakikati yaşamak ve yaymaktır.
Çocuklarımıza doğru ve yanlışı öğretmeliyiz. Onun yanlış olduğunu ve kendisini mutsuz edeceğini ona anlatmalıyız. Çocuklar bazı sıkıntıları yaşarlar ve hayatlarında tecrübe edinerek doğrunun, iyinin ve güzelin değerini bilirler. Allah korkusunun ne olduğunu tadarlar. Allah’ı üzersem ve ondan uzak kalırsam mutluluğum gider korkusudur bu. Bu korku insanda yerleşirse, kişiyi korur. İkincisi: İnsanın her baktığı yerde, Allah’ın kendisini seyrettiğini, yani ondan gizli bir iş yapamayacağını bilmesi, buradaki en önemli olaydır. O zaman da o kişi bu idrakle bütün sıkıntılardan korunur.
Bu devir, ahlâksızın da sesinin çıktığı bir devir; ahlâklının da sustuğu ve daha içe kapandığı bir devir. Yoksa dünyanın düzeni, Kur’an’ın verdiği oran gibidir; dâima kötülükler fazla, iyilikler azdır. Ama Allah’ın rahmeti gazabını örttüğü için, iyiliğin güzelliği çirkinlikleri örtecektir. Biz kendimizi düzeltme gayreti içine girmemiz lâzım. Toplumun düzelmesi, hepimizin tek tek düzelmemize bağlıdır. Bu da bireyin ve aile birliğinin düzelmesiyle alâkalıdır… Allah bizi doğru yoldan ayırmasın.