BARIŞ ARTIK BURADA YAŞAMIYOR
Ama hayatımızın gerçeği başka türlü. 1 Eylül 1939’da Nazi bombardıman uçakları Polonya’yı bombalar, sonra panzerlerle sınır şehirlerinden birini darmaduman eder. Maksat ticaridir, askeridir, siyasidir… Önemli değil. Nazi rejimi dünyanın tepkisini test eder. Uydurduğu türlü yalanlarla önce Polonya’yı sonra neredeyse tüm Avrupa’yı işgale başlar. Barış artık Avrupa’da yaşamıyordur. Naziler yenilgiye uğratıldıktan sonra 1 Eylül tüm dünyada barış günü olarak anılmaya başlar.
Bugün de 1 Eylül. Dünya Barış Günü. Dünya Barış Günü dediysek tüm dünyada kutlandığı anlaşılmasın. Sadece Türkiye’de bir de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kutlanıyor. Ne yani, başka kimse kutlamıyorsa neden Dünya Barış Günü?
Aslında tüm dünyada kutlanan Dünya Barış Günü var. O da 21 Eylül’de kutlanıyor. Birleşmiş Milletler’in açılış günün olan her Eylül ayının üçüncü Salı’sı denmiş önce. Sonra da 21 Eylül’e sabitlenmiş. Peki biz neden 1 Eylül’de kutluyoruz? Almanlar Polonya’yı 1 Eylül’de işgal etmeye başlamışlar da ondan. Peki Polonya işgal edildiyse en azından Polonya’nın 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kutlaması gerekmez mi? Gerekir. Ama? Ama sadece biz kutluyoruz.
Bir uyumsuzluk olduğu aşikâr ama sorumlusu ortada yok. Resmi bir tatil günü olmadığı için 1 Eylül’den 21 Eylül’e alacak irade de yok. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü 21 Eylül’e alalım desek ortalık savaş alanına döner. “Dünya Barış Günü’nün 1 Eylül’de kutlanmasına tahammülü olmayan kişiler” diye söylevler başlanır. İşin özü şu: Barış artık burada yaşamıyor. En ufak meseleleri bile büyük problemler haline getirdiğimiz için, zamanın değiştiğini anlamların farklılaştığını ve hatta kendimizin değiştiğini görmediğimiz, gösterdikleri zaman da reddettiğimiz için barış burada yaşamıyor. Peki barış 21 Eylül’de mi yaşanıyor? Onu da sanmıyorum. Birleşmiş Milletler, içi boş bir çam ağacı gibi sağa sola yalpalıyor. Hangi rüzgarın gövdesini kıracağını zaman gösterecek. Geldiğimiz noktada Barış Günü’nün 1 ya da 21 Eylül’de kutlanmasının pek bir farkı yok.
Büyüdük ve dünyanın kanlı bir pazar yerinden farksız olduğunu yaşayarak öğrendik. Birleşmiş Milletler’in daimi üyelerinin zulmünün Nazilerle yarışabileceğini tecrübe ettik. Elimizde kala kala bir gün kaldı. Dünyanın geri kalanından farklı günlerde kutlanan, kutlayanların bir kısmının terörle bitişik nizam durduğu ironik bir gün.
Döndüğümüz çocukluk mahallemizde Barış’ın artık orada oturmadığını öğrendik. Peki diyoruz şimdi nerede oturuyor? Penceredeki teyze dudaklarını büzüyor ve sokağın sonuna doğru bakıyor. “Çok uzakta” diyor. “Ama ismini değiştirmiş, öyle duyduk.”