VAH FUTBOLUM VAH!
Liglerimizde yedinci hafta bitti ve milli maç arasına girdik. Spor Toto Süper Ligi İlhan Cavcav Sezonunda geride bıraktığımız yedi haftadan kalanlara baktığımızda gündeme düşen hakem olaylarıyla, bu lig bu hakemlerle zor biteri söylemleri dile getirilmeye başlandı.
Dönem başlamadan futbol hakemlerimizi gündeme getiren yazılarımda, geçtiğimiz yıldan bu döneme sarkan form durumlarının analizi sonrasında, hakemlerimizin formlarının çok kötü olduğunu, kararlarında standardı yakalama konusunda sıkıntı yaşadıklarını ve bu durumdaki hakemlerle yeni dönemde bu ligin çok zorlanacağını dile getirmiştim..
Bir kaç yıldan beri hakemlerimizdeki gençleştirme hareketleri, ilerisi için sevindirici bir durum olduğunu söylemiştik. Ama yetişenlere değil onları yetiştirenlere ve üzerlerine yerleştirilmeye çalışılan anlayışa bakmak çok daha doğru olacaktı. Bu gençlerin yanı sıra, deneyimli hakemlerin nasıl yönetildikleri de çok önemliydi.
Döneme girmeden verilen uluslararası ve yurt içi seminerlerde nelerin anlatıldığı konusunda bir çok şey söylendi, yazıldı, çizildi ama, bunları pek fazla işe yaramadığı yedinci haftasını geride bıraktığımız Spor Toto Süper Ligimiz’de net görülebiliyor. Hakemler maçlarda net göremedikleri için bazen yanlış yorumladıkları kararlar da verebilirler. Ama bu olumsuzluklarda, o maçın kaderini belli eden kararlarda ise mutlaka önlem almak gerekiyor. Kararlarda hiç bir standart kalmadı. Verilen penaltı kararları, fauller ve fena hareketler sonrasında çıkarılan sarı ve kırmızı kartlarla ilgili bir değerlendirme yapılsa, birbirleriyle örtüşmeyen bir çok karar var. Hakemler karar verirken dayanakları hazırlanmış olan kitapçıkta çok net belirlenmiştir ve genelde bu kararları uygularlarsa hata yapma oranları daha da düşük olur. Ama maçları yönetirken etkilendikleri dış etkenlerin etkisinde karar verme gibi bir yorumu tercih ederlerse, olan çok net ortadaki gibidir. Oynanan karşılaşmaların sonuçlarına direkt etki eden kararlar iyice öne çıkmaya başlar ki, bu durumda bir çok söylenti de dillerde dolaşmaktadır.
Bunu önleyecek, bu konuda ivedi önlemleri alacak olanlar, futbolumuzu yöneten TFF ve hakemleri yönetip hakem atamalarını yapan Merkez Hakem Kurulu’dur. Daha, neredeyse ligin başındayken yaşananlara bakılırsa, her iki kurum da tam anlamıyla çuvallamış durumdadır.
Geçen hafta oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş derbi karşılaşmasında FİFA Kokartlı Hakemimiz Ali Palabıyık, verdiği kararlarla maçın önüne geçmesi ve karşılaşma sonucuna direkt etki eden, hiç bir standardı olmayan hatalı kararları. Bu hafta Manisa’da oynanan Akhisarspor-Fenerbahçe karşılaşmasını yöneten FİFA listesinden düşürülen Milli Hakem Bülent Yıldırım’ın hatalı kararları sonrasında yok yere çıkarılan kırmızı kart ve bu hafta Beşiktaş-Trabzonspor karşılaşmasını yöneten hakemin Beşiktaşlı Talika’nın Trabzonsporlu Kuçka’ya yaptığı direkt kırmızı kartlık hareketi sadece ikaz ile geçiştirmesi, oyun, içindeki kartlarında, kararlarında hiç bir standardın olmaması hakemlerimizin ne durumda olduğunun çok net göstergesidir.
Söylenenler; hakemlerimizin üzerindeki dış baskıların giderek standart dışına taşmış olması şeklinde. Bunu daha da ileri götüren yorumlar medyanın gündeminde. Bazı takımlar korunuyor mu? Takımı oyundan düşürmenin en etkili yolu oyuncusuna kırmızı kart göstererek takımın mücadele gücünü zayıflatmak ve oyunun sonucuna direkt etki edecek böylesine bir kararı verebilmek.
Yukarıda sözünü ettiğimiz üç karşılaşmada da hakem değerlendirme notları kötü derecesinde. Olan; hatalı kırmızı kart görerek oyundan atılan ve takımını yalnız bırakan futbolculara ve de takımına oluyor.
Bunun telafisi, o fahiş hataları yapan hakeme bir kaç hafta dinlendirmek vermek şeklinde olmamalı.
Hakemler de insandır ve hata yapabilirler. Ama durum çok ciddi ve bahaneyle geçiştirilemez.
Sorumlular bu konuda çok ivedi önlemler almalı.
Bu gidişin sonu iyi görünmüyor.