İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

'60'DAN BUGÜNE İSTANBUL (1)

YAYINLAMA:

Her ne olursa olsun, tüm zor şartlarına rağmen, canınız sıkıldığında oturduğunuz ilçenin herhangi bir farklı bölgesine giderek yaşamak istediklerinizi, rahatlıkla, keyfini çıkararak yaşayabileceğiniz bir muhteşem kent İstanbul. Her ne kadar, eski İstanbullular o eski İstanbul’un otantik güzelliklerini görebilmeyi özleseler de nasıl bakmak istediğiniz çok önemli.

İstanbul’dan söz ettiğimde; 1959’dan beri İstanbul’da yaşayan, İstanbul tutkunu biri olarak, bu muhteşem doğa harikası, turizm cenneti ve binlerce yıllık tarihi zenginlikleri günümüze taşıyabilen “Rüya Şehir İstanbul”un değişimini, ne yazık ki deformasyonunu, iyi bilen biri olduğumu hep vurgulamışımdır. O nedenle; kullandığım bazı tanımlamalarda fazla haksızlık ettiğimi düşünmeyin sakın.

‘60’lı yıllar İstanbul, her köşesinde otantik çizgilerini yaşayanlarına cömertçe sunan bir görsellik ve üst düzey bir sosyal yaşam biçimiydi. Yedi tepe İstanbul yerleşiminde farklı bir kültür ve güzellikle karşılaşabilirdiniz. Ama, aslolan İstanbul’un dillere destan zarafetini hep hissederdiniz.

İstanbul; Anadolu yakası, Avrupa yakası olarak iki bölümdü ve her iki yakanın birbirine nispet yapan farklı özellikleri vardı. İstanbul o zaman “Rüya Şehir”di. Her ilçesindeki yaşam biçimi, bölgenin özgünlüğünü taşırdı her alanda. Toplu taşıma, her iki yakayı; biri Haydarpaşa’dan, biri de Sirkeci’den başlayan, klasik tramvayı ile birlikte raylı sistemin can damarı olan banliyö trenleri, Boğaz ve arabalı vapurları ile iki yaka birbirine bağlanırdı. Hemen hemen her semte belli merkezlerden kalkan uzun, strepenteli dolmuşlarımız vardı.

Bir yerden bir yere gitmek, bugünden çok daha kolay ve de keyifliydi. O zaman da bazı merkezi bölgelerde yoğun trafik vardı ama genelde sabah işe gidiş ve akşam iş dönüşü saatlerindeydi bu trafik yoğunluğu. O dönem İstanbul’u konuklarına; gündüz ve gece yaşamına ev sahipliği yapan; bir çok büyük, küçük eğlence yerleri, çay bahçeleri, pastaneleri ile çok farklı, hemen hemen herkesin rahatlıkla gidebileceği çok zengin bir yaşam biçimi sunardı. Bana göre İstanbul’un hafızalardan silinmeyecek yıllarıdır İstanbul için ‘60’lı yıllar. Tam anlamıyla “Rüya Şehir”dir.

İstanbul’da asıl değişim ‘70’li yıllarla başladı ve gerek aldığı yoğun göç akımı ile, bu göçün yarattığı yeni yerleşim yerleri ve bu yerleşim yerlerinde yeşermeye başlayan yeni kültürleri, yaşam biçimleri ile giderek kendini hissetirmeye başlayan bir değişim sürecine girdi.

İstanbul; hem İstanbullular hem de İstanbul’a gelenler için çok önemli bir iş ve alışveriş merkeziydi.

Alışveriş ve iş alanları genelde Avrupa yakasında, sanayi kuruluşları ise ağırlıklı olarak Anadolu yakasında idi. İhtiyacınız olan bir şeyi nereden temin edebileceğiniz neredeyse aklınızda yerleşikti. Toplu taşımada bu günkü kadar; metro, metrobüs, boğaz geçişini sağlayan köprüler, Marmaray ve Avrasya Tüneli gibi doğrudan geçiş imkanları olmasa da toplu taşımada çok fazla sorun yaşanmaz, herkes işini gün içinde rahatlıkla görebilirdi.

Bu süreç, İstanbul’da her iki yakayı birbirine bağlayan; 30 Ekim 1973 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. Yıldönümü’nde hizmete giren, eski adı; 1.Boğaziçi Köprüsü, bugünkü adıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan boğaz köprülerinden ilkinin yapılması ve her iki yakanın doğrudan birbirine bağlanmasıyla başladı.15 Temmuz Şehitler Köprüsü; Karadeniz ile Marmara Denizini birbirine bağlayan İstanbul Boğazı üzerinde yer alan ve İstanbul’da köklü değişimi başlatan üç asma köprüden biriydi ve ilkiydi.

Evet; o güzel İstanbul’u ne kadar bozmak istesek de hala tam olarak bozamadık.

Hala çok güzel ve her semtinde farklı, otantik bir yaşam var.

Yarın; 80’den bugüne İstanbul’u anlatmaya devam edeceğiz.


Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *