YATIRIMLARIN FİNANSMANI
Yatırım, gelişmekte olan ekonomilerin kamu gelirlerini artırmada, istihdam ve büyümenin sağlanmasında böylelikle talebin canlı tutulmasında temel araçtır. Yatırımlar önündeki temel engel ise finansmandır. Bu nedenle yatırımları finanse etmek, gelişmekte olan ekonomilerin öncelikli meselesidir. Finansman sağlamak üzere emperyal ülkelerde ortaya çıkan küreselleşme olgusu gelişmekte olan ekonomilerce kullanılmıştır. Bu sayede gelişmiş ekonomilerdeki sorun dönemleri kaynak sağlamada gelişmekte olan ekonomiler için fırsata dönüşmektedir.
Küresel kriz sonrası dönem de böyle bir fırsat dönemidir. Elbette
her ekonomi için değil. Birkaç özel ülke için. Bunlardan en önemlisi de
Türkiye’dir. Türkiye küresel kriz sonrasında dünya ortalamaları üzerinde
büyümeye devam etmiştir.
Yatırım kaynağı sağlanmak için küresel fonları cezbetmek
üzere faiz kullanılmıştır. Sonrasında ise giren fonların çıkmaması ve yeni
fonlar girmesi için yüksek bir kur seviyesi oluşmuştur.
Kaynak: TUİK
Bu sayede 2008 öncesi performanslarda büyüme oranları
sağlanmıştır. Dünyanın önemli bölümü küçülürken Türkiye’nin bu performansı
dikkat çekicidir. Hatta Çin ve Hindistan gibi birkaç istisnai ülkeden sonra en
iyi performans Türkiye’nindir. Kırılgan beşli adı altında bir kategori
oluşturulup zorla buraya dahil edilmeye çalışılsa da Türkiye’nin verilerinin
kırılgan beşli içindeki diğer ülkelerden pozitif anlamda belirgin şekilde
ayrıştığı görülmektedir.
Kısaca Türkiye ekonomisi iyi yönetilmiştir ve
yönetilmektedir. Ancak geldiğimiz noktada yüksek faiz oranlarının ve yüksek
kurun enflasyon üzerinden negatif dışsalları ekonominin genelini etkisi altına
alabilir. Özellikle enerji girdilerinin fiyatlarında yükseliş olması haline
henüz hazırlıklı değiliz.
Petrol fiyatlarının artması beklentisi ise orta vadede
karşılaşacağımız bir gerçektir. Bu nedenle yüksek faiz ve kurun enflasyonist
etkisini gidermek üzere politikalar geliştirmenin tam zamanıdır. Zira yüksek
kurla yüksek enerji maliyetlerinin birleşmesi tercih etmeyeceğimiz bir durumdur.
Bu ikilinin ortaya çıkaracağı etkiyi gelmeden hafifletmek üzere ortam
sağlamalıyız.
Bu çerçevede ele alındığında rüzgar enerjisi ihalesindeki
gelişmeler düşünüldüğünden çok daha olumlu sonuçlar barındırır. Enerjide dışa
bağımlılığı azaltmak için vaktimiz kısadır. Enerji ve Tabi Kaynaklar
Bakanlığı’nın esnek bir bürokratik yapıyla ekonomi içindeki sorumluluğunu
yerine getirmek üzere yeni bir döneme girdiği görülmektedir. Ancak enerji
yatırımları politikanın bir bölümüdür. Diğer taraftan faiz oranlarını aşağı
çekecek politikalara ihtiyaç vardır.
Fakat bu bakımdan gelişmeler geçici ve kısırdır. Mesela
Türkiye’de işletmeler birkaç bankaya mahkum edilmiştir. Tüm türler sayıldığında
sadece 50 civarı banka bulunur. Türkiye ölçeğindeki ekonomilerde ise bu rakam binli
sayıları aşmaktadır. Oligopol nasıl ve nerede işimize yarayabilir?
Faizi yönetmek üzere bu örnek en detaylar arasında
sayılabilir. Bu alanda onlarca politika geliştirmek mümkündür.
Ekonomimiz bütüncül yaklaşımlarla uzun vadede istenen
neticeleri alabileceğimiz bir noktaya gelmiştir. İyileştirici hamleleri tam
yerinde ve zamanında hiç eksiksiz yapmamız gerekir.