"DİZİ SALATASI" İLE EĞLENCEYE BUYURUN!
Bu ülkede eğlenebilmek veya eğlence şeklinizi yönlendirebilmek çok zor gibi. Zor çünkü öncelikle; nasıl, nerede ve onunla ilgili finansla desteği nasıl bulacaksınız sorularına öncelikle yanıt bulmak gerekiyor.
Dünkü yazımızda; toplumun belli kesiminin eğlenme konusunda tercihleri ve bunu planlayabilme konusundaki maddi özgürlüklerinin varlığından söz etmiştik. İstanbul Türkiye’nin en önemli eğlence merkezlerinden biriydi yıllarca. İstanbul’a geldiğinizde, nerede nasıl eğlenebileceğinizle ilgili bir çok alternatif vardı ve bunlardan birini bütçenize göre seçebiliyordunuz.
Anadolu’da; İstanbul’dan söz edilince, ilk anlatılan veya hayal edilen, o şaşalı, bol ışıklı gece alemi ve o gece alemindeki hareketi sağlayan eğlence yerleriydi.
Bunlar değişti artık. Eğlence merkezi belli bölgelere kaydı. Hala o bölgeler doyasıya eğlencenin merkezi durumundadır ve bütçesini ayarlayabilen o adına “elit kesim” dediklerimiz, ilk fırsatta oralara doğru yol alırlar.
Peki bu “elit kesim” dışında olanlar ne yaparlar eğelenebilmek için? Dün anlattık, bu kesim İstanbul’da, değil haftada bir, ayda bir bile dışarıda yemek yiyemez durumdalar.
Eskiden Eminönü balık yemek için en güzel ve de otantik mekanlardan biri idi. Ayakta balık ekmeğin tadına doyum olmazdı. İstanbul’a günübirlik gelenler, Eminönü’nde balık ekmek yemeden İstanbul’dan ayrılmazlardı. Ben bazen Eminönü tarafına gidiyorum, o balık ekmek meselesi de eskisi gibi değil. Balık çok pahalı çünkü. Olta balığı neredeyse yok gibi.
Bir başka eğlence şekli ise; sinemalar, tiyatrolar ve zaman zaman Açıkhava konserleri idi. Bunlar da artık lüks oldu. Sinemalara eskisi gibi giden yok. İstanbul’da çok sinema salonu kalmadı gibi. Yazları hemen hemen her semtte yazlık açık hava sinemaları vardı ve halkın en büyük eğlencesi idi. Ailece yazlık sinemaya gidilirdi. Gazinolara çarşamba günleri halk matineleri vardı.
Tüm bunlar yok artık. Eğlenmek için fırsat yaratıp o malum eğlence bölgelerine hem tatil hem de eğlenmek için gidebilenler dışında büyük çoğunluk tatile bile gidemiyor.
Kısacası; başta İstanbul olmak üzere dargelirlinin en büyük eğlencesi, evinde oturup çekirdek çıtlatırken ailece televizyon izlemek kaldı geriye. Yaz tatilinde bir yerlere gidemeyenlerin tek eğlence kaynağıdır televizyonlar. Bunu biliyor olmalarına rağmen televizyon yayıncı kuruluşları, dar gelirli halkın bu eğlencesine yeterince özen göstermez oldular. Eskiden televizyonlarda müzik eğlence programları vardı, dargelirlinin özlemini gideriyorlardı. Şimdi onlar da yok. Varsa yoksa, uzayıp giden, saatler alan diziler var.
Tüm yıl boyunca akşamları saat sekizde başlayıp bir saat civarında özet yayınıyla gece saat 12 veya 12.30’a kadar devam eden diziler, çaresiz tek eğlencesi televizyon olanları ekran karşısına mahkum ediverdi. İsteseler de istemeseler de elleri mahkum. Biraz hoşlandıkları o dizileri izlemek zorunda bırakılan televizyon kolikler, bu dört saat boyunca, neredeyse yarısına yakınını reklam yayınını izlemeye mahkum edilirler.
Yaz aylarında en büyük eğlence olan televizyon ekranlarını bu kez alelacele çekilen yazlık diziler kapladı. Eski dizilerin bazıları final yaparak bitti, bazıları ise sezon finali yaparak ekimde başlayacak olan yeni döneme hazırlanırlar. Bu dönemde ekranı tam olarak kaplayan eski dizi tekrarları televizyonları “dizi salatası”na dönüştürmüş durumda.
Yazlık dizilerden şuan ekranda sekiz dizi var ve bir çoğunun çok ilgi çekeceğini sanmıyorum. Sadece “Kalp Atışı” ve “Şevkat Yerim Dar” ilgiyle izlenen eğlenceli diziler.
Yıllar sonra yeni bölümleriyle ekrana gelen “Çocuklar Duymasın”ın, allayıp pullandığı kadar ilgi çekeceğini sanmıyorum.
Başka çare yok, ekranlardaki eski, yeni dizi salatası ile eğlenceye devam.