FUTBOLCULAR FİKİRLERİNİ SÖYLER TEKNİK DİREKTÖR KAFASINDAKİNİ UYGULAR!
Galatasaray’da sayın Başkan Dursun Özbek dışında neredeyse koro halinde teknik direktör Igor Tudor’u yıpratma haberleri art arda geliyor. Üçlü savunma için Tudor’un futbolcularla görüşme yaptığı ve onların isteği ile 4’lü defansa döndüğü ve bu tür teknik yorumlar okuyor, görüyoruz…
Aklıma birden Beşiktaş’ın Şeref Stadı’nda Stankoviç dönemi geldi. Yine sıkıntılı bir dönemdi. O zamanlar televizyonlar palazlanmamışlardı gazeteler daha popüler daha etkin idi. Bazı futbolcuların teknik kararlardan memnun olmadıkları türünü yorumlar Stankoviç’i rahatsız etmişti. Çünkü o despot sayılacak kadar otoriter bir teknik adamdı. Yüzü az güler sözleri değişmez kural olurdu.
Bana soyunma odasının camını işaret ederek orada dur ve dinle demişti. Ya da bana o zaman o hareketi öyle gelmişti.
Hızlı adımlarla soyunma odasına girdi. Herkes oradaydı malzemeciler, görevliler ve tabii ki futbolcular…
Stankoviç sert bir sesle bağırdı:
“Bana her maçta gol atma sözü verebilecek biri var mı?”
Ortalık buz kesmiş olmalıydı. Çıt bile çıkmıyordu. İçerde kimler yoktu kimler… Ama her maç gol atma sözü verecek biri çıkmamıştı.
Stankoviç sorusunu tekrarladı.
Yine çıt yoktu.
Stankoviç sırtını futbolculara yüzünü benim de altında bulunduğum cama dönerek biraz daha yumuşak bir tonda şu unutulmaz sözünü etmişti:
“O zaman benim dediğimi yapacaksınız!”
Rest belliydi. Her maç gol atma sözü veren biri olsaydı sorumluluk ona verilecekti. Ve ben biliyorum ki, bir gol atma sözü veren olursa o zaman kurt teknik adam “Her maç iki gol atma sözü veren var mı?” diyerek sorusunu yenileyecekti. Madem ki, böyle biri yoktu o zaman Stankoviç’in istediği sistem sahada uygulanacaktı.
Bu hatırayı niye yazdım?
Teknik adamların futbolcuların görüşlerini dinlemeleri yeni bir şey değil. Eskiden beri sürüp gelen bir şey… Fatih Terim hocamız da futbolcuların görüşlerini dinler. Ama her başarılı ve otoriter teknik adam gibi görüşleri alır ama kendi kararlarını uygulardı.
Igor Tudor da futbolcularla görüşmüş ve düşüncelerini almış. Diğer teknik adamlar gibi kendi kararını değil, futbolcuların isteğini uygulamış. Yani dörtlü defans…
Sistemi futbolcu belirleyecekse teknik adamlara ne gerek var?
Bugün sistemi değiştirenler yarın antrenman sürelerinin kısaltılmasını isteyebilir. Tatilin uzamasını istedikleri adamların istedikleri mevkide kullanılmasını arzulayabilirler. Bunların önüne geçmek artık pek mümkün görülmüyor.
Fenerbahçe’yi mahalle takımına çevirmeyin artık beyler!
Hollandalı Van Der Weil vatandaşı ve Lalelerin yeni teknik patronu Advocaat ile oynayıp oynatılmaması konusunda tartışmış… Bu tartışmaya önce bir menajer müdahil olmuş ve Wiel’i sakinleştirmeye çalışmış. O da başarılı olamayınca ve ona da sözlü saldırı olunca kaleci Volkan Demirel kollarını sıvayıp yumruk atmak için Wiel’in üzerine yürümüş… Sadece futbolcu arkadaşları değil tesis görevlileri de araya girerek kavgayı önlemişler.
Böyle şeyler mahalle takımlarında olur. Mahallenin sözü geçen büyük ağabeyi yoksa kenardaki adamlarla sahadaki futbol sever arasında çekişme varsa yumruklaşmalar, kavgalar, tartışmalar olur.
Fenerbahçe’de olan da bu…
Hemen her siyasi konuda otoriter olan görüşünü herkes gibi ortaya koyan sayın Başkan Aziz Yıldırım ne yapıyor ne alemde acaba?
Bu kavgalar, bu yumruklaşma girişimleri, küfürler başka kulüpte değil orada yaşanıyor. Yani Fenerbahçe’de… Fenerbahçe’de ne olursa olsun sizden sorulur sayın Başkan?
Neredesiniz bu kavgalar ne zaman bitecek?
Dünya alem Fenerbahçe’de kavgaları izleyip bittikten sonra mı müdahale edeceksiniz?
Niye bunlar başka takımlarda olmuyor da sizin takımda oluyor hiç düşündünüz mü?
Önce müdahale edin ortamı sakinleştirin sonra da bu soruyu düşünün…
Bu kadar başarılı iş adamına böyle sorular zor gelmez!
Hibrit çimden daha kolay bir soru bu…
Avcı, Beşiktaş’ın bağlarını kesti!
Başakşehir’in başarılı ve usta teknik direktörü Abdullah Avcı’nın Talisca ile Oğuzhan’ın bağlantılarına uygulattığı markajı Beşiktaşlı teknik kurmaylar göremeyince siyah-beyazlı takımın eli ayağı tutuldu.
Gözümüzden ve gönlümüzden düşen Başakşehir Ligin liderine “Şampiyon olacaksın ama bizi unutma” mesajını da vermekten geri kalmadı.
Bir bağlantısı kesilen Beşiktaş’a Şenol Güneş hocamız ikinci bir yol bulduramadığı için takımı ummadığı bir yenilginin şokunu yaşadı.
Abdullah Avcı, Beşiktaş’ın başında olsaydı Başakşehir’e yaklaşık yarım düzine gol atardı. Başakşehir’le Beşiktaş’a üç attığına göre…
Talisca Başakşehir maçına kadar en çok övgü alan futbolcuydu. Milan dahil transfer tekliğinde bulunmayan takım kalmamıştı. Şimdi Talisca’nın ne adını anan var ne de ona talip olan takımları yazıp çizen…
Elin oğlu değil bizim yiğit “Cengiz Ünder” karizmayı fena çizdi…
Tepede ve zirvede olanların böyle uyarılardan ders çıkarması gerekir.
Yıldızlar susarsa babalar konuşur!
Trabzonspor’da moda Yusuf Yazıcı… Bir zamanlar Yusuf Erdoğan moda idi. Öylesine süratli, öylesine harika çalımcı idi ki, nereden isterse rakip savunmaya oradan girerdi. Hem altı pasta hem de ceza alanı dışından şahane vurur gollerini atardı. Ne olduysa iki Yusuf’tan biri sustu biri parladı. Parlayan Yusuf Yazıcı… Paha biçilemeyen değerde bir isim olduğu söyleniyor. Teknik direktör Ersun Yanal onu öyle zamanında kullandı ki, tebrik etmek gerek. Bir futbolcuyu böyle zamanında sahaya sürmek ancak Ersun hoca gibi ustaların işi… Yusuf Erdoğan’ı ise “Oğlumu harcıyorlar” diyerek babası savunmuş…
Yıldızlar susarsa babalar konuşur. Babaların faydası çok büyüktür ama futbolda ters etki yapar. Eğer Ersun hocaya inanıp güveniyorlarsa o hem Yusuf Erdoğan’ı hem de babasını mutlu etmeyi bilecektir.