GUERNİCA
Guernica, dünyada havadan bombalanan ilk yerleşim yeridir. Franco’nun isteğiyle Naziler bu İspanyol kasabasını bombalar. Geriye kalan bir tablodur. Savaşın tablosu... Picasso’nun en ünlü tablolarından birisi olan Guernica, tıpkı kapitalist savaşlar gibi çirkindir. Rengi hak etmemiş, siyah beyazdır. Guernica’yı güneş terk etmiştir. Bilinen hiçbir aydınlatma kaynağı da bu talihsiz yeri aydınlatmaz. Maddenin bir harmanıdır tabloda sunulan. Ruhlar ve canlar çekilmiştir. Zaten dünya çoktan maddenin dünyası olmuştur.
Kapitalizm nasıl bir insan yarattı ise o günden bugüne birçok şehir bombalanmıştır. Yani 70 yıldır insanların üzerine konvansiyonel bombalar, fosfor bombaları, napalm bombaları, atom bombaları yağdırılmıştır. Artık çok yer Guernica’dır.
Bugün dünyanın en güvenli yerleri olarak görülen şehirlerin çoğu bir dönem yerle bir olmuşlardır. Londra, Berlin, Paris ve diğerleri... Vurulmadık başkent kalmamıştır. Sonra “diğerleri” ile içinde bulundukları sorunları aşmışlardır. Bugün elde ettikleri barış içinde göçmenlerin payını görmezden gelmeleri ve ırkçı tutumları, muhakkak yeni savaşlarını hazırlamaktadır. Yani asıl sorunlarını aşamamışlardır.
Batı’dan bahsediyorum.
Mesela bizdeki yabancı sempatisi onların anlayamayacağı bir haldir. Bizim binlerce yıllık birlikte yaşama alışkanlığımızı idrakleri mümkün değildir. O yüzden itmekteler. Sanmaktalar ki biz de onlar gibi düşünüp onlar gibi hissediyoruz. Hayır, biz insanız.
Nisan 1937’de Guernica’da meydana gelen bu fena hadise, 1 Mayıs’ta işçilerin Paris’teki gösterilerinde protesto edilmiştir. Picasso’nun Guernica’yı çizme fikrinin de bu protestodan sonra ortaya çıktığı söylenir. Barışın talep edildiği işçi bayramları yerine şimdiki 1 Mayıs’ların durumu ise ironiktir. O tarihten bu yana hiçbir uzak bombalamayı protesto etmemişlerdir. Halep yıkılırken İdlib vurulurken çok 1 Mayıs’lar geçmiştir. Fakat eylemlere katılanlar ancak tatil haklarının derdinde kalmıştır.
Biz de ise 1 Mayıs, Halep’in İdlib’in hatırlanacağı bir gün hiç olmamıştır. Halep’e İdlib’e sıra gelmediği gibi şehirlerimizi ve insanımızı vuranlar veya bunlara destek olan gruplar ortaya çıkarak kalabalıklara karışmaktadır.
Dünya mazlumlarını geçtik diyelim, işçilerimizin sorunlarına da değinmek söz konusu değildir. Mesela içimizi kemiren, vicdanımızı yakan ve yıldönümüne yaklaştığımız Soma için bugüne kadar anlamlı hiçbir eylem gerçekleştirilmemiştir. İş güvenliği, çalışma şartlarının iyileştirilmesi konusunda söylenmiş hiçbir şey gündem olmamıştır. Haberlerin içeriği eylemcilerin şiddet eğilimleri ile sınırlı kalmıştır.
İşçilerin meseleleri, halktan kopmasıyla nam salmış sanatımıza ve sanatçımıza da geçmemiştir. Soma’yı veya Somaları işlemeksizin uluslararası çapta büyük bir eserin ortaya çıkarılabileceği nasıl düşünülebilir? Sanatçı nasıl olunup, sanat nasıl yapılabilir? Bir Picasso çıkaramayacağımızı biliyorum. O yüzden yazının bu bölümünde ne söylense boştur. Artık sorulabilecek “asıl” sorulardan birisine geliyorum.
Hatırlıyorum da Soma faciasında kaybettiğimiz kardeşlerimizin kredi borcunu silen bankalar vardı. Peki ya bu bankalar, kötü yönetimleriyle madenci kardeşlerimizin ölümüne sebep olan bu işletmeye de kredi vermişler miydi? Ya da kaybettiğimiz bir çok kardeşimizin çalıştığı diğer işletmelere?
İnsanımızın güvenliğini sağlamadan çalıştıran işyerlerine kredi sunulmasının önüne geçecek düzenlemeleri yaparak önümüzdeki 1 Mayıs’ı anlamlandırabiliriz. İşçi sorunları ile ilgili geliştirilebilecek ve iyileşmeye katkı sağlayabilecek uygulamalardan birisi böylece hayata geçirilebilir. Hatta çevre ve sürdürülebilirlik meseleleri de bu kapsamda ele alınabilir. Çünkü bu sorunlar, bu toplum yapısında ancak devlet eliyle çözülebilir. Böyle bir düzenleme ile kazanacağımız, kaybedeceğimizden çoktur. İstihdam uğruna candan geçilmez.