MEBUS OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ!
Milletvekili seçilme yaşının 18’e inmesi tartışılıyor.
Ama asıl tartışmamız gereken kimlerin nasıl milletvekili olduğu…
Her seçimde partiler belli bir aday adaylığı ücreti belirliyor. Sonra gidip özgürce aday adayı oluyorsunuz. Pardon, aslında özgürce yaptığınız tek şey gidip o aday adaylığı ücretini ödemek…
Sonra?
Sonra partisine göre değişiyor. Hatta sadece partisine göre değil, bir partinin içinde çeşit çeşit usuller de olabiliyor.
Yok filan bölgede ön seçim… Filan bölgede merkez yoklaması… Şu ilde de anketlerin sonuçlarına göre genel merkez belirleyecek.
Aslında milletin devreden çıktığı yer burasıdır.
Milletin dayatma ile karşılaştığı ve sonrasında şikayetçi olduğu konu işte bu konudur.
Belki adını yeterince koyamıyoruz, belki daha güncel tartışmalar bu temel çarpıklığı hep gölgeliyor.
Milletvekilliği yeri geliyor iyi seçim marşı kotaran sanatçıya bir dönemlik ödül oluyor.
Kimi zaman bu arızalı usul, tanınmış futbolcu diye paralelin gayr-ı meşru çocuğunu vekil yapıyor.
Kimi zaman da genel başkanın iş tuttuğu bir bayanın yükselme menzili oluyor.
Bu yanlış yerden iktidar partisi de dahil kimse bir milim kıpırdamak istemiyor.
Seçim öncesi partilerin illerde ve genel merkezlerinde mülakat tiyatroları kuruluyor.
Garibim gönül vermiş partiye. Biraz da parası var muhakkak, “Oğlum herkesi aday yapmazlar. Çok paran olması lazım” nasihatlerine de kulağını tıkamış, olanı da harcamaya ahdetmiş, çıkıyor 2-3 kişilik komisyonun karşısına, neden milletvekili olmak istediğini anlatmaya başlıyor.
Halbuki o seçim bölgesinin müşterileri çoktan hazır. Delege ağalarının baskıları, il- ilçe başkanları, parti kurucuları, bir takım sözde kanaat önderlerine verilmiş sözler, genel başkanın gönlündeki kalabalık derken…
“Bu sefer kesin adayım…” diyenler de görüyor ne menem bir liste açıklandığını…
Biz millet olarak sadece bakıyoruz, hangi parti kimleri sokuşturmuş ve bize vekil diye kimleri layık görmüş…
Bu durumdan hiçbir parti istisna değil.
Ve bu rezil duruma milletin asla sesi çıkmıyor.
Vekil tespitinde bu kadar saçmalık olmasa, bırakın vekilliği, bakan yapıldığı halde sonrasında partinin önünden geçmeyen bir yığın insana rastlar mıydık?
En basitinden iktidar partisini ele alalım.
Neredeyse partinin kurucu kadrosundan eser yok.
Neredeyse iki- üç kabine oluşturacak bakan eskisi partisine ve liderine küs ve hatta hasım durumda.
Sıradan bir bakkal açarken bile ortak seçerken gösterdiğimiz özeni, ne parti kurarken gösteriyoruz, ne vatanı kurtarmaya niyetlendiğimizde…
Evet, milletvekilli yemin metni gerçekten rezalet ötesi bir metin… Türkçe olarak da öyle, muhteva olarak da…
Ama kötü metin ayrıca vekillerin kalitesini de ortaya koyan bir katalizör gibi…
Neredeyse okuma yazma bilmeyen, konuşamayan, ne dediği anlaşılamayan 550 kişiyi selamlıyoruz o törenlerde.
Biz buna layık mıyız?
Hele doğuda aşiret ağalarının durumu apayrı bir komedi.
Arzu ettiği parti istediği sırayı vermezse, taban tabana zıt başka bir partinin kapısını çalanlara çok örnek var.
Bir insanın doğuştan nasıl oy potansiyeli olabilir? Filan ağanın oğlu, yeğeni, kardeşi vs. olunca insanlar ne diye gidip kendilerini oy vermeye mecbur hissederler?
Bakalım referandum sonrası bu arıza için ne gibi adımlar atılacak?
Veya atılacak mı?
Millet kendisine vekil olarak layık görmediği insanların dayatılmasından acaba kurtulabilecek mi?
Umarım bu konu kalıcı olarak çözülür, her partiden/ düşünceden yetkin ve saygın insanların yer aldığı bir meclise kavuşuruz.
Ve inşallah mebusluk küçük adamların üşüştüğü bir sıfat olmaktan çok, o sıfata değer katacak insanların layık görüldüğü bir makam haline gelir.