AVRUPA'DA TÜRKLERİ KAZANMAK MI, KAYBETMEK Mİ İSTİYORSUNUZ?
Bir çok Avrupa ülkesinde yaşamakta olan Türkler son aylarda çok tedirginler. Çünkü ırkçı saldırıların ve sloganların hedefi oluyorlar. Onlarca yıldır yaşamakta oldukları ülkelerin kalkınmasında çok önemli rol oynadılar. Eğer o ülkeler bugün dünyanın diğer ülkeleriyle kıyaslandıklarında özellikle refah alanında çok ileride iseler bunda Türklerin payı az değil. Onlarca yıl boyunca Avrupa'nın en çalışkan iş gücünü oluşturdular. En zor işleri üstlendiler. Bir çok Avrupalının beğenmediği zor koşullarda çalışan onlardı.
Onları Avrupa'ya gönderen “eski Türkiye” onlarla hiç ilgilenmedi. Onları “gelin çalışın” diyerek davet edenlerin de onları “insan” değil sadece “işçi” olarak gördükleri bir yaşam ortamında zor koşullarda yaşadılar. Çocukları çalıştıkları ülkelerde doğdu. Çocuklarına daha iyi yaşam koşulları sunmayı başardılar. Çocuklar doğdukları ülkelerde anne ve babalarından dolayı hep ayrımcılığa maruz kaldılar ve bu bugüne kadar hiç değişmedi. Torunları da hala ayrımcılıkla boğuşmak zorundalar.
Avrupa ülkelerinin bazıları onlara iyi koşular sundu. Vatandaş hatta çifte vatandaş olmalarını kolaylaştırdı. Yerel düzeyde seçme ve seçilme hakkı tanıdı. Bazıları ise bunları Türklere çok gördü. En başta Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde yerel seçim hakkını sadece AB vatandaşlarına tanırken Türklere vermedi. 40 yıldır Hamburg'ta yaşayan bir Türk çöp kutusunun rengini belirleme hakkına sahip olamazken kente yeni gelmiş bir İtalyan, Hamburg belediye başkanını seçme hakkına sahip oldu.
Vatandaşlık konularında bu ülkeler çok katı davrandı. Çifte vatandaşlığı vermemek için bugüne kadar direndiler. Tüm bu zor koşullara rağmen Türkler yaşadıkları ülkelerle çok güzel bağlar kurdular. Elbette doğdukları ya da ebeveynlerinin, dedelerinin doğduğu ülkeyi de hiç unutmadılar ve sevmeye devam ettiler. Artık bir kökenleri ile gurur duydukları ülkeleri ve bir de yaşadıkları ülkeleri vardı. İki ülkeye de katkıda bulunmaya hep özen gösterdiler. Vefalı davrandılar.
Avrupa ülkeleri bu insanlara hiç bir zaman hak ettikleri değeri vermedi. Onları sürekli “ikinci sınıf vatandaş” olarak görme konusunda direndi. Türkiye ise 2002 yılında AK Parti'nin iktidara gelmesinin ardından özellikle Recep Tayyip Erdoğan'ın da çok önem vermesi nedeniyle bu insanlara kucak açtı. “Eski Türkiye'nin” hatalarını düzeltti. Ve zaten her zaman ülkeleri Türkiye'yi seven insanların gönlünü kazandı. Bundan daha doğal ne olabilirdi?
Ancak bu birden Avrupa'da sorun oldu!
Yüzyıl önce ABD'ye göçmüş Almanların hala “Alman kültürü ve ülkeleri ile bağlarının sıkı olmasıyla” gurur duyanlar Türklerin “kültürlerine ve ülkelerine bağlı olmasını” büyük bir sorun ilan ettiler. Bir ABD kadar bile olamadılar. ABD'de insanlar hem kökenleri ile gururlu hem de ABD vatandaşlıkları ile sorunsuz yaşayabilmekteyken Avrupalılar bu durumu “tehdit” olarak algıladılar. Hala da öyle.
Üstelik günümüzde kendi hataları ve başarısız hatta olmayan uyum politikaları ile kazanmayı hiç bir zaman başaramadıkları ve de belki de istemedikleri Türklerin Türkiye sevgisini hedef alarak onları tamamen “kaybetmek” üzereler.
Tüm AB değerlerini ayaklar altına alarak hedef aldıkları Avrupalı Türkler ve aslında Müslümanlar birer Avrupalı olarak bu kıtanın insanları. Bu gerçeği göremeyip onları politik tercihlerinden ya da Türkiye sevgilerinden dolayı her türlü baskı altına almaya kalkanlar aslında Avrupa'da barış ve huzur içinde yaşama hedefini de sabote etmekteler.
Türklere “çifte vatandaşlığı” yasaklama tehditleri, Recep Tayyip Erdoğan'a sempati duyanlara politika yasağı, günümüz Türkiye'sini destekleyenlere iş yerlerinde her türlü “mobbing”, okullarda Türk çocuklarını rencide edici Türkiye düşmanlığı içeren ders dışı konuşmalar, Türkiye'nin bakanlarının vatandaşları ile buluşmasını yasaklamaya kalkmak, Türk çocuklarını ve gençlerini Türkiye'ye sırt çevirmeleri için her türlü metodu uygulayarak teşvik etmeye çalışmak günlük politika haline geldi.
Bu çok açık ve net yazıyorum “ahmakça!”.
“Türkiye'ye düşman etmek” amaçlı atılan her adım Türkleri Türkiye'ye çok daha fazla bağlıyor ve yaşadıkları ülkelere olan inançlarını ve güvenlerini azalttırıyor. Onları Avrupa'dan uzaklaştırıyor. Türkleri kazanmak yerine kaybediyor bu AB ülkeleri.
Eğer amaçları bu ise kabul: Çok başarılılar!
O nedenle soruyorum: “Türkleri kazanmak mı, kaybetmek mi istiyorsunuz?” diye. Cevabınız “kaybetmek” ise aslında kaybedenler olduğunuzu fark etmeyecek kadar körleşmiş olmalısınız.