TARAFTARLIK, FANATİZM VE KİMLİK FENOMENLERİ
Taraftarlık ve fanatizm, yılladır giderek temposunu ve etkisini arttıran bir olgu. Dünya coğrafyasında fanatizmin haritadaki yerine bakıldığında belli bölgelerde yoğunlaştığını kolaylıkla görebiliriz.
Bu konuda yapılan araştırmaların ortaya çıkardığı somut görüntülere bakıldığında genelde sıcak kanlı diye nitelerdirilen ülke insanlarının, hemen hemen her konuda dışa vurdukları sevgi gösterilerini olabildiğince abarttıklarını görebiliriz.
Bunu siyasal yaşamın olmazsa olmazı haline gelen ve demokrasinin vazgeçilmezi olan siyasal yelpazedeki yerimizle de doğru orantılı şeklinde tanımlayabiliriz. Buna bağlı olarak; taraftarı olduğumuz siyasal partinin zaman zaman fanatik birer taraftarı olabiliyoruz. Aslında burada öne çıkması gereken yandaşı olduğumuz fikirlerin demokratik ortamda tartışılmasına taraf olabilmektir.
İşte bu aşamada içimizde giderek büyümeye başlayan kimlik çatışmasının da yaşamımızı etkilediğine şahit oluruz. Içimizde her an dışa vurabildiğimiz bir kimlik fenomenizmine boyun eğmeye başlarız.
Günümüzde bu durumun en etkili olduğu ortam ise temaşa sporlarının en çok taraftar topladığı futbol sahalarıdır. Orada içimize bir türlü sığdıramadığımız ve sürekli dışa vurma ihtiyacını hissettiğimiz sevgimizi her an, sürekli el yakan birçok ateş saçan çatapatlar gibi etrafa saçarız.
Hem taraftar kimliği, hem de kimlik fenomenleri örneklerinin çoğu zaman kişilere, gruplara veya stadyumları dolduran binlere egemen olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu tür taraftar topluluğu zaman zaman kontrol edilemez haldedir ve sevgisini dışa vurumda olabildiğince abartılıdır.
Futbol taraftarlarının en fanatikleri; sıcak ülke olan ve futbol tutkunluğunun hastalık derecesine vardığı, başta Brezilya ve Arjantin olmak üzere Güney Amerika ülkelerindedir.
Bu ülkelerde futbol bir yaşam biçimidir. Futbol taraftarlıklarında fanatizm vardır ama bunu kimlik fenomenliği şeklinde sergilemezler. Onlara göre, futbol taraftarı olarak fanatizm gösterisi sambanın inceliği kadar göze hoş gelmelidir.
Avrupa’daki taraftar kimliği Güney Amerika ülkelerindeki kadar özgürce sergilenemez. Geçmişe baktığımızda; Avrupa’nın bazı ülkelerinde kimlik fenomenizminin egemen olduğu taraftar örneklerinin futbol arenalarında akla hayale gelmeyecek olumsuzluklara imza attıkları görebiliriz.
Ancak; bunu gören ve bu konuda gereken önlemlerin alınması konusunda hızlı ve etkili hareket eden bu ülkeler taraftarının öncelikli olarak zoraki eğitilmeleri konusunda çok yol aldılar. Holigan denilen en fanatik taratarların bulunduğu, futbolun anavatanı olarak bilinen İngiltere bu konuda gereken önlemleri almada çok hızlı ve etkili oldu. Futbol fanatiklerini sadece takımını destekleme konusunda eğitti. Sonuçta bu etkili yasal düzenlemelerle fanatizmi etkileyen kimlik fenomenizminin yeşermesine izin vermedi.
Dünyada tüm bunlar olurken ülkemizdeki durum hiç de iç açıçı bir görüntü çizmiyor. Daha yeni ucundan ucundan başlatılan yasal düzenlemelerdeki ağır aksak gidiş, bu konuda daha çok yol almamız gerektiğini apaçık gösteriyor.
Ülkemizde futbol, çoğunluğu etkisine alan bir yaşam biçimi. Doğal olarak da derin geçmişi yaklaşık yüz yıla merdiven dayayan zaman süreciyle, fanatik taraftar kimliğinin sağlıksız gelişmesinin mercek altına alınması gerek…
Altmış ve yetmişli yıllar, hatta, doksanlı yılların başına kadar fanatizmle iyi bir ilişki içinde yürüyen taraftarlık son zamanlarda bozuldu ve kimlik fenomenizminin etkisiyle taraftarlık olmaktan çıktı.
Yasal düzenlemelere ve son yaklaşımlara rağmen, düzeni bozan etkenler hala ortalıklarda. Her an patlamaya hazır bir bomba gibi etrafa sürekli negatif enerji saçıyorlar.
Bu nedenledir ki ülkemizde, taraftarlığın tam olarak kimliğini tanımlamak pek mümkün değil. Açıkçası daha henüz gerçek kimliğini arıyor.
Araması güzel de; acaba gerçekten bulmak isteğinden mi. Yoksa şu sıralardaki görüntüsünü daha da renklendirmenin peşinde mi?
Asıl analizi gereken acil durum bu!