GÜMRÜK BİRLİĞİ
Batı medyasında 2017’de Türkiye ekonomisiyle ilgili yatırımcıların neleri takip edeceği tartışmaları trend durumda. Olumsuz bir algı oluşturmaya hevesli bu makalelerin genellikle 6 maddelik bir ajandaları var;
Başkanlık
Ekonominin mevcut durumu
Suriye meselesi
Fitch
Trump ve en son olarak da
AB ile ilişkiler.
AB ile ilişkiler gümrük birliği üzerinden ele alınarak sanki bir gizli ajanda gibi yansıtılmakta. Gizli dememin sebebi süregelen ekonomik darbede yeni bir boyut açmak hevesi olabilir. Yahut göçmenlerle ilgili imzalanan geri kabul anlaşmasının feshi durumunda bir koz gibi mesaj verilmeye çalışılmakta. Bu konunun ekonomik darbenin bir unsuru olarak gündeme taşınması halinde diğer darbe aracı olarak Fitch’in de kullanılabilmesi riski vardır.
Bu yazının amacı tehdidin nerelerden gelebileceğini göstermektir. Bilinmeyen bir tehdidi karşılamak mümkün değildir. Tehdidi bildiğimize göre şu anda bir adam önde olduğumuz düşünülebilir.
Türkiye’nin en önemli ihracat partnerleri Avrupa Birliği ülkeleridir. TÜİK verilerine göre ihracat hacmi bakımından ilk üç ülke Almanya, İngiltere ve Irak (Erbil)’tır. İhracatımızda önemli payı olan İngiltere’nin Brexit olarak bilinen süreç sonunda sıralamadaki yeri değişebilir.
Sıra Ülke
Rank Country 2015 2014 2013 2012 2011
Toplam 143 850 376 157 610 158 151 802 637 152 461 737 134 906 869
1 Almanya 13 418 068 15 147 423 13 702 577 13 124 375 13 950 825
2 İngiltere 10 557 304 9 903 172 8 785 124 8 693 599 8 151 430
3 Irak 8 550 947 10 887 826 11 948 905 10 822 144 8 310 130
Irak’taki belirsizlikler de risk olarak önümüzde durmaktadır. Toplam ihracatımızdan %10 pay alan Almanya pazarında bir değişiklik olması gümrük birliği tartışılmadığı sürece düşünülmeyecektir.
Gümrük birliğinin bu rakamlarda etkisi olduğu muhakkaktır. Bunu bir avantaj olarak ele almakla beraber. Gümrük birliğinin dezavantajları olduğunu da biliyoruz. Bu konuda Türkiye üzerine bir tehdit uygulanması halinde gümrük birliği üyesi olmamız nedeni ile ikili anlaşmalar uygulayamadığımız ülkelerde pazarlar açılması üzere etkin politika yürütülmelidir.
Gümrük birliğinin AB üyesi olmayan ülkelerle imzaladığı hiçbir anlaşmanın avantajlarından Türkiye’nin yararlandırılmadığını biliyoruz. Bu meselede Güney Kıbrıs üzerinden çocukça tartışmalar nedeniyle Türkiye’nin kendi kendisini mahrum bıraktığı da doğrudur. Yani önemli bir fırsat ortada durmaktadır.
Türkiye pazarlarına daha kolay erişmek istediği fakat gümrük birliğinin bağlayıcı maddeleri nedeniyle erişmekte zorlandığı ekonomilerle, gümrük anlaşmaları temelinde altyapı hazırlamaya başlamalıdır. Bu altyapı hazır olduktan sonra risk durumunda kayba uğramamak için hızlı aksiyon alınabilir.