BAB'TA ŞEHİT 16 MEHMETÇİK! KOSKOCA YAŞAMLARIN KOCA YÜREKLİLERİN KISACIK HİKAYESİ:
“Büyük maç çıkacak” biliyoruz. 20 Aralık’ı 21 Aralık’a
bağlayan gecenin birinde ikisindeyiz. Bütün ağırlıklarımızı
atıp, sadece savaş mühimmatımızı yanımıza aldık. Bir kaç lokma
da yiyecek bir şey.
“Aç kalalım, donalım” çok da vay vay, yeter ki Akil dağını ve
oradaki tahkim hastaneyi alalım.
Gece yarısından sonra sızmaya başladık. Adım adım gıdım gıdım.
Her taraf pislik dolu: Mayın, bubi-tuzak, EYP, GEYP...
Dikenli teller bile her yerde.
Çamur, kaygan bir de.
Hepsine rağmen bastık herifleri.
Kızılca kıyamet koptu daracık alanlarda. Göğüs göğse gırtlak
gırtlağa girdik birbirimize... Tutunamadılar bile. Korkuyla panikle
kaçıştılar dört bir yana, saklanmaya, saklandıkları yerlerden
taramaya, atmaya çalıştılar. Biz de onları göme göme, ele
geçirdik hastane bölgesini.
Bunların hepsini de gece güne kavuşmadan, gece 3-6 aralığında
güneş doğmadan yaptık.
Sağ kalan IŞİD kaçtı, kaybolup gittiler karanlıkla.
Sonra güneş doğdu.
Ve bir tek lokma dahi kursağımızdan geçmeden, her şey yeniden
başladı.
Öyle yoğundu ki!
Ne varsa attılar ellerinde. “Havan, roket, ZSU 23, Doçka,
Bikisi...” Saatlerce hiç durmadı. Saatlerce şarapnel mermi uçuştu
her bir yanda. Roketler havanlar mermiler paralandı içimizde her bir
yanımızda tepemizde. Bırakın mermiyi, onlarca roket geçti
başlarımızın üstünden yanlarımızdan böğrümüzden. Özellikle
havan atışları üzerimizde etkili oldu. Özellikle içimizde
üstümüzde yanımızda paralanan havan mermileri. Öğlene kadar
yaşadığımız bu mermi sağanağında 4 şehit 15 yaralı verdik.
Tahliye ettik, gönderdik şehit ve gazilerimizi. Bu bile kendi içinde
çok zordu ve bu koşullarda çatışmaya devam ettik, bir de takviye
istedik.
Komandolarımız geldi sonra. Yanımıza gelişleri bile çok sancılı,
sıkıntılı ve tehlikeliydi. Mermi yağmuru altında yaptılar
sızmalarını, yaklaşmalarını. Onların gelişiyle bir an olsun
nefes almak istedik ya, o da olmadı. Onlar da direkt daldılar
çatışmaya, hep beraber vuruşmaya başladık.
Uçaklarımızla fırtınalar da çalıştı bütün gün boyunca. Her
yerde IŞİD’li bulmaya, görmeye vurmaya çalıştık. Bir de canlı
kalkan sorunu var her bir yanda. Her bir tarafa kamera yerleştirmiş,
canlı kalkanlar ölsün, vurulsun, biz de çekelim diye
uğraşıyorlar. İstiyorlar ki; “Türkler sivilleri öldürüyor..”
Dertleri bu ya, özellikle Araplara bu mesajı vermek istiyorlar.
“Türkler Arapları öldürüyor” demek istiyor; “Şeytan
bunlar!” Çünkü onlar en çok Araplara, Araplarla bizim aramızda
düşmanlığa oynuyorlar. En çok da Sünni Araplara. Üstüne bir de
bütün dünyaya.
***
Çok soğuktu hava.
Sonra kar yağmaya başladı.
Islak ıslak soğuk soğuk.
Zaten yaştık, çamurluyduk, ıslaktık, kanlıydık.
IŞİD sustu bir ara.
Onlar susunca biz de sustuk.
Zaten tepeyi tutmuş, artık elimizde kalsın diye savunuyorduk.
Dün gece hiç uyumamıştık.
Gündüz de uyumamıştık.
Artık acıdan yorgunluktan uykusuzluktan çatışmanın hışmından
hırstan, gözlerimiz yanıyordu, acıyordu.
Akşam yine uyumayacaktık.
Gece de uyumayacaktık.
“Nöbetleşe uyuyalım” dedik.
Fırsat bulmuş, ağırlık yapmasın diye yanımıza aldığımız
azıcık yiyecekleri hem paylaşıyor, hem ufak lokmalarla yiyorduk.
Kar ise yağmaya devam ediyordu.
Bir de üşüyorduk.
Şimdi tekrar atışmalar başladı. Bir de nefes aldırmayan
patlamalar.
Ama biz, Akil dağının hengamesine çoktan alışmıştık.
Akil dağı öyle bir yer ki; üstündesin, 15 metre aşağısını
göremiyorsun. Dış bükey alan, dipler hepten ölü bölge. Bir de
çok geniş, tüm alanı tutmak çok zor. Herkes bir yerde,
çatışmalar devam ediyor. Özellikle az kişiyiz, zaten sızma
yaptık, uçtayız, kalplerine saplanmışız, bir de sızma az kişiyle
yapılır, hala sızmanın o safhasındayız.
Üstüne bir de her taraf ev.
Ve hemen her evden ateş geliyor.
Ortalık bir kez daha kızılca kıyamet.
Bir de kar yağışı.
Pus.
Hayal et!
Ve bir bombalı araç çıktı.
Aramıza daldı.
Sonra iki boğuk patlama daha.
10 şehit, 20 yaralı.
İşte bu kadar.
Tabur komutanımız, canımız, yarbayımız da şehit oldu.
Biz gırtlak gırtlağa savaştık.
Göğüs göğse, bıkmadan, yılmadan, usanmadan...
“Filmlerde kahramanlar hiç ölmez...” bilirdik de!
“Gerçek savaşlarda hep kahramanlar ölür.”
Biz bunu Bab’ta bir kez daha yaşadık.
Not: Bab, Akil Dağı Hikmet hastanesi bölgesinde yaşanan
çatışmalarda yaralanan Mehmetçiklerin anlattıklarından
derlenmiştir.
Başın sağ olsun Mehmetçik. Başımız sağ olsun.
Ruhun da şad olsun.
Hakkını ödeyemeyiz.
Başın dik, yüreğin kavi, bileğin kuvvetli...
Silahın da Zülfikar’ın olsun.
Mehmetçik!