BU BİLGİ GERÇEK HAYATTA NE İŞİMİZE YARAR?
Eğitim sistemimiz saçmalıklar manzumesidir. Adeta hasat makinesi gibi insanları alır, öğütür ve un ufak eder. Bu süreç sonunda tadı birbirinin aynısı, çokça bir şey bilmeyen, işe başladığında hayata yeni düşmüş gibi görünen milyonlarca kişi vardır çıktı olarak. Hadi Hollywood filmine benzetelim: Bildiğiniz Minyonlar… Peşine düşmek için bir lider arayan sürüsüne bereket “kahraman”… Komik ama film değil bizimki. Buz gibi gerçek... İşte bu minyonlar içinde bazıları, sürüye katılmak yerine düşünüp taşınanlar eğitim süreçlerinde şunu sorarlar: Tamam hocam ama bu öğrendiklerimiz gerçek hayatta ne işimize yarayacak? Öğretmen dilinin döndüğünce açıklamaya çalışır. Der ki evladım iyi bir insan olmanız gerekli. Topluma yararlı olmanız gerekli. Zamanı gelince bu bilgiler size hayatta kolaylık sağlayacak. Dört işlem ve okuma yazma dışındaki becerilerin ne işe yaradığını anlatmak biraz güçtür. Konu kilitlenir. Yeni yüzyılın becerileri okul sınırları içinde pek konuşulmaz. Genelde büyük konferans salonlarının yıldızlı konuşmacılarının ilgi alanına girer. Spor mahiyetinde konuşulur, unutulur gider.
Sonra başka bir eğitim şeklinin mümkün olup olmayacağını sorgulamaya başlarız. Aslında sorulan şeyin temelinde hep o soru vardır: Gerçek hayatta ne işimize yarayacak? Kalkıp ahlaki normlardan bahsetmeyelim. İnandırıcı olmuyor. Üniversite seçimlerinde bile rahat iş bulma hayalleriyle motive olan bir toplumdan söz ediyoruz. Öğretmenlerden bir kısmı da yine aynı nedenden dolayı bu mesleği seçiyorlar. İdealler dünyası güzel ama hayli uzak.
İşte bu noktada “kral çıplak” diyen birisi geliyor ortama. Bunu söyleyen, evet bildiniz, yine Finlandiya oluyor. Finlandiya eğitim sistemi diye ballandıra ballandıra anlatılan sistem yeni bir karar almış. Dersleri kaldırıyorlarmış. Onun yerine öğrencilere beceriler yüklemeyi amaçlayacaklarmış. Örneğin Bir Kafede Çalışmak isimli senaryo ile hem matematiği hem İngilizceyi hem de girişimciliği öğretecekler. Bir taşla hayli fazla kuş vurmuş olacaklar. Öğrenciler ve öğretmenler birlikte çalışacak ve soru sormak yerine problemleri çözmeyi öğrenecekler. Aslında bir ustanın yanına verilen çocukların yüzyıllar boyunca öğrendikleri metodu yeniden keşfetmiş olacaklar. Öğretmenlere daha fazla iş düşecek. Onlar sadece dersleri anlatan kişiler değil hayata hazırlayan mentorlar, ustalar olacak.
Bu sistem konusunda iyimserim. En azından öğrenciler öğrendikleri şeylerin gerekliliği konusunda şüphe duymadan geçirecekler günlerini. Günümüz okullarını fabrikadan hayata taşıyacak becerilerin sağlanması bu yolla mümkün olabilir. Bu bilgi hayatta ne işimize yarayacak diyen çocukları dinlemedik şimdi Finlandiyalılardan duyunca kıymet veririz belki. Eğitimin içindeki çöplerin ayıklanması ve geleceğin beklediği becerilerle donatırız çocukları. Öğrenmeyi kendileri de yapabilirler ama iyi bir perspektif sunmamız şart. Sonra belki hayat üniversitesinden mezun olanları da dinler miyiz dersiniz? Yok yok önce Finlandiyalılar bahsetsin hele hayat üniversitesinden sonra biz de kabul ederiz gerekliliğini. Çünkü hayat üniversitesinin taban puanı özgün düşünmektir. Yoksa kayıt yaptırmayı unutun.