TROYA ATLARINI KULLANMA KILAVUZU
Kitaplar ilham verir. Okuyana… Heinrich Schliemann, İlyada’yı okurken içine girmek isteyecek kadar kendini kaptırdı ve antik Troya kentini bulmak için didindi durdu. Eski bir kitabı sayfalarında çevirmesi gereken sayfalar oldukça zordu. Akıl yürütmelerinin ardından arkeolojik çalışmalarına başladı. 1800’lerden söz ediyoruz. Bu Alman arkeolog bugün devam eden Troya kazılarının öncülerinden biriydi. Konumuzun arkeoloji olmadığını tahmin edebilirsiniz. Anlatmak istediğim bambaşka bir konuya geleceğim. Troya atından da söz edelim biraz. Bugün Çanakkale’ye indiğinizde sahilde bir Troya atı görürsünüz. İşte o at Brad Pitt’in oynadığı filmden kalmadır. Tabii ki onu da bırakıyoruz ve şehrin biraz dışındaki Troya’ya gidiyoruz. Orada bir ahşap at var. Orada biraz duralım. O atın hikayesini bilen bilir bilmeyenler için özetleyelim. Troya işte o atın içine saklanan askerlerin kentin içine girmesiyle düştü. Uzun savaşların yapamadığını akıllıca bir fikir yaptı. Troya atı hala bir metafor olarak kullanılır. İçeriden ele geçirmeyi tanımlayan bir metafor… Bilgisayar virüsleri içinde meşhurdur.
Zaman geçmiş ve İspanyol iç savaşı başlamış. General Franco, Madrid’i ele geçirmek üzere saldırdığında şehre dört koldan saldırdığını, beşinci kolun ise şehrin içindeki sabotajlar ve işbirlikçilerin çabaları olarak tanımlar. İşte buradan çıkar beşinci kol deyimi. Troya’nın ötesine geçmiştir. Troya gibi dışarıdan gelmesine gerek yoktur. İçeridedirler zaten yardımcı olanlar. Bu yöntemi Naziler de kullanırlar ve haklarını verelim epey de başarılı oldular. Komşu ülkelerin birçoğunu öylelikle ele geçirdiler. Yani içeride kargaşa çıktı, kapılar açıldı ve kolay lokmayı hemen mideye indirdiler.
Schliemann, Troya’da kayıp kenti ararken aklında bunlar var mıydı bilmiyorum. Oraya Almanya’nın geleceği için ilham almaya mı gitmişti? Elimizde bu yönde bilgi yok. Ancak bu yolda Almanların önemli güç kaybettiklerini söylemek mümkün… Ülkeleri ele geçirmek için tasarladıkları Troya atları deşifre oluyor ve gün geçtikçe daha fazla Troya atını ülkelerinde barındırmak zorunda kalıyorlar. Deşifre olmuş beşinci kol mensuplarını, gazeteci, akademisyen ve mülteci kılıflarında ülkelerine buyur ediyorlar. Orada önemli makamlara kabul ediyorlar ödüller veriyorlar. Türkiye içinde zararlı faaliyet gösteren bir örgüt yoktur ki Almanya’da şubesi bulunmasın. Alman devleti tarafından koruyup kullanmasın.
Troya atlarını başarılı kılan şey onu yapanların zekası değil. Ona inanacak olan kişilerin basiretsizliği. Dolayısı ile Nazi taktiklerinin başarılı olması en azından günümüz Türkiye’sinde mümkün değil. Troya atları yıkılıp içindeki ajanları deşifre oldukça sinir oluyorlar. Beşinci kol mensuplar şehrin dışına atıldıkça öfkeleniyorlar.
Yazının başında dedik ya, kitaplar ilham verir diye… Evet, ilham veriyor… Ama sadece müstevilere yani işgalcilere değil toprakların gerçek sahiplerine de ilham veriyor. Bu sefer bu toprakların çocukları yani Troyalılar gaflete düşüp şehirlerinin düşmesine izin vermeyecekler. Demem o ki, Troya atları için yeni kullanım kılavuzu yazılma zamanı gelmiş.